KÖK HARFLER: أ خ و
ANLAM:
آخَى : Birisine bir kardeş, arkadaş veya yoldaş olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَخَاهُ : Ona bir kardeş, arkadaş veya yoldaş olmuştu. (Mastar isim اِخَاءٌ ve مُؤَاخَاةٌ)
اٰخَى بَيْنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْاَنْصَارِ : (Peygamber Efendimiz (s.a.v) ) İslam kardeşliği aracılığıyla muhacirlerle ensarı birleştirdi.
اٰخَيْتُ بَيْنَ الشَّيْئَيْنِ : İki parçayı bir çift olarak birleştirdim.
اَخٌ şu kelimeden türetilmiştir: اٰخِيَّةٌ ve bu da, küçük bir sopa veya taş ile iki ucu yere gömülü ip parçası anlamına gelir, ve yaratığın buna bağlı olması, sanki, bir اَخٌ ‘in birbirine bağlanmasını işaret eder tıpkı atın اَخِيَّةٌ ‘a bağlanması gibi veya şundan gelir: وَخَى : anlamı ise قَصَدَ ‘dir çünkü her bir اَخْ aynı amacı, işleyişi veya emeği barındırır.
اَخٌ orijinal olarak: اَخَوٌ : Bir kardeş; kendi anne babasının veya bunlardan herhangi birinin oğlu, aynı zamanda üvey kardeş; arkadaş, yoldaş, meslektaş veya dost için de kullanılır. ( اِخْوَةٌ ve اِخْوَانٌ : çoğul olup, her zaman olmasa da, ilki genelde kardeşler, ikincisi ise arkadaş ve benzerleri için kullanılır).
اِخْوَةٌ : aynı zamanda erkek ve kız kardeşler anlamına gelir.
الاَخُ : Kardeş (erkek kardeş). Müennes (dişil)i: اُخْتٌ : Kızkardeş.
اِخْوَة-اِخْوَانٌ (çoğul): Kardeşler. Müennesin çoğulu: اَخَوَات
اَخِي : Kardeşim.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
أَخٌ | isim | 75 | Erkek kardeş | 12/77 | Çoğulu: إِخْوَةٌ – إِخْوَانٌ |
أُخْتٌ | isim | 14 | Kız kardeş | 4/12 | Çoğulu: أَخَوَاتٌ |
إِخْوَةٌ | isim | 7 | Kardeş. Erkek ve kız kardeşler (çoğul) | 4/11 | Tekili: أَخٌ |
Toplam | 96 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ahû (Ah) | أَخُو، أَخ | Kardeş, dost. |
|
İhvân | إِخْوَان | 1: Sadık, samimi candan dostlar. 2: Aynı tarikata mensup insanlar. |
|
Ahî | أَخِي | 2: Kardeş. Erkek kardeş. 3: Ahilik ocağından olan kimse. | Ahî ocakları, Ahîlik |
İhve | إِخْوَة | Kardeşler. Arkadaşlar. |
|
Uhuvvet | أُخُوَّة | Kardeşlik, dostluk, arkadaşlık |
|
Uht | أُخْت | Kızkardeş. | Çoğul: Ahavât |
Ehaveyn | أَخَوَيْن | İki kardeş. |
|
Teehhî | تَأَخِّى | Birini kardeş edinme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَخٌ : İsim. Çoğulu: إِخْوَةٌ – إِخْوَانٌ
2:178 | فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek (ve güzellikle diyet ödemek) gerekir. |
2:220 | وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ |
Diyanet Meali: | “Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır.” |
3:103 | فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا |
Diyanet Meali: | (Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de) O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. |
3:156 | لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | Kardeşleri (sefere veya savaşa çıktığında onlar) hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi”) diyen inkârcılar gibi olmayın. |
3:168 | الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا |
Diyanet Meali: | (Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. |
4:12 | وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ |
Diyanet Meali: | (Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz) ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. |
4:23 | وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْأَخِ وَبَنَاتُ الْأُخْتِ |
Diyanet Meali: | (Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız), teyzeleriniz, erkek kardeş kızları… |
5:25 | قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır” dedi. |
5:30 | فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. * |
5:31 | فَبَعَثَ اللّٰهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءَةَ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. |
5:31 | أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَٰذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءَةَ أَخِي |
Diyanet Meali: | “Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” |
6:87 | وَمِنْ آبَائِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَإِخْوَانِهِمْ وَاجْتَبَيْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik… |
7:65 | وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
7:73 | وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” |
7:85 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” |
7:111 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.” * |
7:142 | وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kardeşi Hârûn’a, “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol.” dedi. |
7:150 | وَأَلْقَى الْأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. |
7:151 | قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok.” dedi. |
7:202 | وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar. * |
9:11 | فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ |
Diyanet Meali: | Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. |
9:23 | لَا تَتَّخِذُوا آبَاءَكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ أَوْلِيَاءَ إِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ |
Diyanet Meali: | Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. |
9:24 | قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz … (size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin)! |
10:87 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ وَأَخِيهِ أَنْ تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın…” diye vahyettik. |
11:50 | وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
11:61 | وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
11:84 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
12:8 | إِذْ قَالُوا لَيُوسُفُ وَأَخُوهُ أَحَبُّ إِلَىٰ أَبِينَا مِنَّا |
Diyanet Meali: | Kardeşleri dediler ki: “Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir.” |
12:59 | وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُونِي بِأَخٍ لَكُمْ مِنْ أَبِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin.” |
12:63 | يَا أَبَانَا مُنِعَ مِنَّا الْكَيْلُ فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ |
Diyanet Meali: | “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım.” |
12:64 | قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلَّا كَمَا أَمِنْتُكُمْ عَلَىٰ أَخِيهِ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim!” dedi. |
12:65 | وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ |
Diyanet Meali: | “(Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş). Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız.” |
12:69 | وَلَمَّا دَخَلُوا عَلَىٰ يُوسُفَ آوَىٰ إِلَيْهِ أَخَاهُ |
Diyanet Meali: | Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı. |
12:69 | قَالَ إِنِّي أَنَا أَخُوكَ فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi. |
12:70 | فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. |
12:76 | فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. |
12:76 | ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. |
12:76 | مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik). Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. |
12:77 | قَالُوا إِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı. |
12:87 | يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَأَخِيهِ |
Diyanet Meali: | “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın.” |
12:89 | قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz cahil kimseler iken) Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” |
12:90 | قَالَ أَنَا يُوسُفُ وَهَٰذَا أَخِي قَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْنَا |
Diyanet Meali: | O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu.” dedi. |
15:47 | وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar. * |
17:27 | إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُوا إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ |
Diyanet Meali: | Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. |
19:53 | وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik. * |
20:30 | هَارُونَ أَخِي |
Diyanet Meali: | “Kardeşim Hârûn’u.” * |
20:42 | اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin.” * |
23:45 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille (Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak) gönderdik. * |
24:31 | أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ |
Diyanet Meali: | (Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından), yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden … (başkalarına göstermesinler). |
24:31 | أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan… |
24:61 | أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde) veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde … (yemek yemenizde de bir sakınca yoktur). |
25:35 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da ona yardımcı kıldık. * |
26:36 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.” * |
26:106 | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” * |
26:124 | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” * |
26:142 | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” * |
26:161 | إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” * |
27:45 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. |
28:34 | وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي |
Diyanet Meali: | “Kardeşim Hârûn’un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder.” |
28:35 | قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz…” dedi. |
29:36 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
33:5 | فَإِنْ لَمْ تَعْلَمُوا آبَاءَهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. |
33:18 | قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الْمُعَوِّقِينَ مِنْكُمْ وَالْقَائِلِينَ لِإِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ إِلَيْنَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. |
33:55 | لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي آبَائِهِنَّ وَلَا أَبْنَائِهِنَّ وَلَا إِخْوَانِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden … ötürü bir günah yoktur. |
33:55 | وَلَا أَبْنَاءِ إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاءِ أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan… |
38:23 | إِنَّ هَٰذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ |
Diyanet Meali: | “Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var.” |
46:21 | وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ |
Diyanet Meali: | Âd kavminin kardeşini (Hûd’u) hatırla. Hani Ahkâf’taki kavmini uyarmıştı. |
49:10 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. |
49:12 | أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ |
Diyanet Meali: | Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! |
50:13 | وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ |
Diyanet Meali: | Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri…* |
58:22 | وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ |
Diyanet Meali: | Babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile… |
59:10 | رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.” |
59:11 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Münafıkların, kitap ehlinin inkarcılarından olan kardeşlerine … dediklerini görmedin mi? |
70:12 | وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Karısını, kardeşini…* |
80:34 | يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Kişinin kardeşinden … kaçacağı gün…* |
أُخْتٌ : İsim. Çoğulu: أَخَوَاتٌ
4:12 | وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ |
Diyanet Meali: | Bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. |
4:23 | حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ |
Diyanet Meali: | Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz… |
4:23 | وَبَنَاتُ الْأَخِ وَبَنَاتُ الْأُخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللَّاتِي أَرْضَعْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | Erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz… |
4:23 | وَأُمَّهَاتُكُمُ اللَّاتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ |
Diyanet Meali: | Sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz… |
4:23 | وَأَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْأُخْتَيْنِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ |
Diyanet Meali: | (Size şunlarla evlenmek haram kılındı): İki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. |
4:176 | إِنِ امْرُؤٌ هَلَكَ لَيْسَ لَهُ وَلَدٌ وَلَهُ أُخْتٌ فَلَهَا نِصْفُ مَا تَرَكَ |
Diyanet Meali: | Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. |
7:38 | كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَعَنَتْ أُخْتَهَا |
Diyanet Meali: | Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. |
19:28 | يَا أُخْتَ هَارُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ امْرَأَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ أُمُّكِ بَغِيًّا |
Diyanet Meali: | “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” * |
20:40 | إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ |
Diyanet Meali: | “Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. |
24:31 | أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ |
Diyanet Meali: | (Zinetlerini) … yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden … (başkalarına göstermesinler). |
24:61 | أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde… |
28:11 | وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ فَبَصُرَتْ بِهِ عَنْ جُنُبٍ |
Diyanet Meali: | Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, (onlar farkına varmadan) uzaktan gözledi. |
33:55 | وَلَا أَبْنَاءِ إِخْوَانِهِنَّ وَلَا أَبْنَاءِ أَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ |
Diyanet Meali: | Erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden (ötürü bir günah yoktur). |
43:48 | وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا |
Diyanet Meali: | Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. |
إِخْوَةٌ : isim. Çoğul. Tekili: أَخٌ
4:11 | فَإِنْ كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا اَوْ دَيْنٍ |
Diyanet Meali: | Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. |
4:176 | وَإِنْ كَانُوا إِخْوَةً رِجَالًا وَنِسَاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. |
12:5 | لَا تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَىٰ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا |
Diyanet Meali: | “Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar.” |
12:7 | لَقَدْ كَانَ فِي يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِ آيَاتٌ لِلسَّائِلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır. * |
12:58 | وَجَاءَ إِخْوَةُ يُوسُفَ فَدَخَلُوا عَلَيْهِ فَعَرَفَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Derken) Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı… |
12:100 | مِنْ بَعْدِ أَنْ نَزَغَ الشَّيْطَانُ بَيْنِي وَبَيْنَ إِخْوَتِي |
Diyanet Meali: | “Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra…” |
49:10 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. |