KÖK HARFLER: ط ب ع
ANLAM:
طَبَعَ : Mühürlemek, damga vurmak, damgalamak, damga basmak.
AÇIKLAMA:
طَبْعٌ kelimesi, bir şeyin belirli bir biçimle şekillendirilmesini ifade etmektedir.
DİĞER BAZI TÜREVLER:
طَبَعَ (geniş zaman يَطْبَعُ mastar isim طَبْعٌ): Mühürledi, damga vurdu, damgaladı ya da damga bastı (eşanlamlısı خَتَمَ ). İmam Ragıp der ki طَبْعٌ bir şeyin belirli bir biçimle şekillendirilmesini ifade etmektedir. Ancak, خَتْمٌ kelimesinden anlam olarak daha geneldir ve نَقْش kelimesinden daha özeldir. Diğer bazı sözlük bilimcilere göre طَبْعٌ ve خَتْمٌ her ikisi de bir şey üzerindeki örtüyü ifade etmektedir.
طَبَعَ الشَّىْءَ : O şeyi belirli bir biçimle şekillendirdi.
طَبَعَ عَلَيْهِ : O şeyi mühürledi.
طَبَعَ اللّٰهُ عَلَى قَلْبِهِ : Allah (c.c.) kalbi üzerine bir mühür vurdu, ne uyarıya kulak verebilir, ne de iyi olana meyilli olabilir.
طَبَعَ اللّٰهُ الْخَلْقَ : Allah (c.c.) fıtratı yarattı.
طَبَعَ الشَّاةَ : Keçiyi dağladı.
طُبِعَ عَلَى الشَّىْءِ : O şeye olan bir eğilimle yaratıldı, yaratılıştan ona meyilli veya eğilimliydi (eşanlamlısı خُبِلَ ve فُطِرَ ).
طَبِيعَةٌ : Fıtri yaratılış veya mizaç.
طُبِعَ السَّيْفُ : Kılıç paslıydı ya da o hale geldi.
طُبِعَ karakter olarak kabaydı ya da o hale geldi, manasına da gelmektedir.
طُبِعَ عَلَى الْجَهْلِ : Yaratılışı itibariyle cahil olarak yaratılmıştı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
طَبَعَ | fiil-I | 11 | Mühürledi | 47/16 | Meçhulü: طُبِعَ |
Toplam | 11 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- طَبَعَ
- طَبْعٌ: (a)
- طَبْعٌ (b)
- أَثَرٌ > bak: أ ث ر
- نَقْشٌ
- وَشَمٌ
- طِبْعٌ
- طَابَعٌ
Zıt Manada Kelimeler
AÇIKLAMA:
طَبْعٌ ile خَتْمٌ ve نَقْشٌ kelimeleri arasındaki fark:
طَبْعٌ kelimesi خَتْمٌ kelimesinden daha genel, نَقْشٌ kelimesinden ise daha özeldir.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Tab’ | طَبْع | 1: Mühür basmak. 2: Tabiat. | Tab’ etmek |
Tab’a | طَبْعَة | Bir kere basılma. |
|
Tabîî | طَبِيعِى | Elbette, doğal. |
|
Tabîiyye | طَبِيعِيَّة | Tabiat bilgisi. |
|
Tabîiyyûn | طَبِيعِيُّونَ | Tabiatçılar. Naturalistler. “Her şeyi tabiat yapıyor” diyen, maddeye dalmış, Allah’tan (C.C.) manen uzaklaşmış kişiler. |
|
Tabîiyyât | طَبِيعِيَّات | Tabiat ilimleri. |
|
Tabîat | طَبِيعَة | Mizac. |
|
Matbû’ | مَطْبُوع | Basılı. |
|
Matbûât | مَطْبُوعَات | Tab’ edilmiş neşriyat. Basılmış şeyler. |
|
Matbaa | مَطْبَعَة | Tab’edilen yer. | Çoğulu: Matâbi’ |
İntibâ’ | إِنْطِبَاع | İzlenim. |
|
Muntabı’ | مُنْطَبِع | 1: Basılmış, tab edilmiş. 2: Yaradılışdan olan. |
|
İntiba kelimesi, “damgalanma” anlamındaki intiba’ (إنطباع) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime “damgaladı” anlamındaki tabe’a (طَبَعَ) fiilinden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
طَبَعَ : Fiil-I. Meçhulü: طُبِعَ
4:155 | بَلْ طَبَعَ اللَّهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. |
7:100 | وَنَطْبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler. |
7:101 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler. |
9:87 | وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | Ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar. |
9:93 | وَطَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler. |
10:74 | كَذَٰلِكَ نَطْبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِ الْمُعْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz. |
16:108 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. |
30:59 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler. * |
40:35 | كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ |
Diyanet Meali: | Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler. |
47:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir. |
63:3 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. * |