KÖK HARFLER: س ع د
ANLAM:
سُعِدَ – سَعِدَ : Mutlu etmek. Müreffeh, talihli, mutlu olmak. Saadet halinde olmak.
AÇIKLAMA:
سَعَادَةٌ : Hayra ulaşmada ilahi umûrun, işlerin insana yardım etmesi. Zıddı شَقَاوَةٌ’dir. Fiil olarak “muvaffakiyetli, başarılı, talihli, mutlu veya mutluluk hali içinde idi ya da o hale geldi” anlamında سَعِدَ ve “Allah (c.c.) onu muvaffakiyetli, başarılı, talihli, mutlu kıldı veya mutluluk hali içine koydu” anlamında أَسْعَدَهُ اللهُ şekillerinde kullanılır. Böyle olan adama رَجُلٌ سَعِيدٌ, böyle olan adamlara قَوْمٌ سُعَدَاءُ denir. Saâdetlerin, mutlulukların en büyüğü cennettir. Bundan dolayı Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ : Mutluluğa erdirilenlere gelince, onlar cennettedirler (11/108). Yine şöyle buyurmuştur: فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ : Onların bir kısmı bahtsız, bir kısmı mutludur (11/105).
مُسَاعَدَةٌ : Kendisiyle birlikte bir saadetin, mutluluğun ortaya çıkacağı zannedilen, düşünülen bir hususta yardım etme veya destek verme.
Allah Rasulünün (s.a.v.) لَبَّيْكَ وَسَعَدَيْكَ sözüne gelince bu söz ya “Allah (c.c.) seni tekrar tekrar muvaffakiyetli, başarılı, talihli, mutlu kılsın veya mutluluk hali içine koysun” anlamındadır ya da “size kendisiyle birlikte bir saâdetin, mutluluğun ortaya çıkacağı zannedilen, düşünülen hususlarda yardım etsin veya destek versin” anlamındadır. Fakat birincisi daha yerindedir.
إِسْعَادٌ kelimesi ise, özellikle “ağlamayla” ilgili kullanılır.
Fiil olarak “Ondan yardım etmesini veya destek vermesini istedim, o da bana yardım etti veya destek verdi” anlamında قَدْ اسْتَسْعَدْتُهُ فَأَسْعَدَنِي şeklinde kullanılır.
سَاعِدٌ : Bir organ yani ön kol. “Onun, sahibine yardım ettiği” düşünülerek böyle adlandırılmıştır. “Kuşun iki kanadı” يَدَانِ olarak adlandırıldığı gibi سَاعِدَانِ olarak da adlandırılmıştır.
سَعْدَانٌ : Sütü bollaştıran bir tür bitki. Bundan dolayı “Sa’dan gibi olmayan bir mera” anlamında مَرْعىً وَلاَ كالسَّعْدَانِ denmiştir.
سَعْدَانَةٌ : Güvercin. İki ayak parmağının arasından ve ayakkabı pençesinin içinden geçen ilave kısmın veya pabuç tasmasının düğümü. Devenin göğsünde bulunan, çökerken üzerine dayandığı nasır ya da nasır tutmuş çıkıntı.
سُعُودُ الْكَوَاكِبِ : İyi bilinen yıldızlardır. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَعِدَ (geniş zaman يَسْعَدُ) ve سُعِدَ (mastar isim سَعَادَةٌ):
سَعِدَ ve سُعِدَ : Müreffeh, talihli, mutlu veya bir saadet halindeydi ya da o hale geldi; şu sözcüğün zıttı: شَقِى
سَعَدَ يَوْمُنَا (geniş zaman يَسْعَدُ mastar isim سَعْدٌ ) : Günümüz hayırlı, talihliydi ya da o hale geldi; şu sözcüğün zıt hali: نَحِس
سَعَدَ الْمَاءُ فِى الْاَرْضِ : Suyu çıkarmak için bir makineye ihtiyaç duyulmaksızın su kendiliğinden toprağın yüzeyine çıktı.
اَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا : Mutlu olanlara ya da talihli veya kısmetli olanlara gelince (11:108).
سَعِيدٌ (ismi fail): Müreffeh, talihli, mutlu ve saadet halinde bir adam (aynı zamanda şu şekilde: مَسْعُودٌ ; mutlu, müreffeh, talihli, vb. hale getirilmiş; sulama için bir dere veya kanal.
سَعَادَةٌ : Refah, saadet, mutluluk, iyi talih (şu sözcüğün zıttı: شَقَاوَةٌ).
سَعَادَةٌ iki türdür: اُخْرَوِيَّةٌ (ahiret hayatına ilişkin) دُنْيَاوِيَّةٌ (dünya hayatına ilişkin). İkincisi de üç türdür: نَفْسِيَّةٌ (ruha ilişkin), بَدَنِيَّةٌ (bedene ilişkin), خَارِجِيَّةٌ (harici durumlara ilişkin).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
سَعِدَ | fiil-I | 1 | Hayra nail oldu, mes’ud kıldı, mutlu etti | 11/108 | Meçhul: سُعِدَ |
سَعِيدٌ | isim | 1 | Mes’ud kılınan, hayra nailiyet hususunda yardıma mazhar olan | 11/105 | |
Toplam | 2 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- سَعِدَ
- سَاعَدَ
- سَاعِدٌ
- سَعَادَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- سَعِدَ
- سَاعَدَ
- سَعَادَةٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sa’d | سَعْد | Uğurluluk. Bahtiyar, mes’ud oluş. Talihi iyi olmak. Mutluluk. |
Saîd | سَعِيد | Saadetli. |
Suûd | سُعُود | Mübarek. Mübarek sayılan yıldızlar. |
Suûde | سُعُودَة | İyi addetmek. Mübarek saymak. |
Saâdet | سَعَادَة | Mes’ud oluş. Talihi iyi olmak. Mutluluk. |
Süedâ | سُعَدَاء | Saidler. Allah’ın (C.C.) rızasına erenler. Mes’ud olanlar. |
Mes’ûd | مَسْعُود | Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar. Mutlu. |
Es’ad | أَسْعَد | Çok hayırlı. |
Tes’îd | تَسْعِيد | Tebrik etme, saadetlendirme. |
Müsâid | مُسَاعِد | Muvafık, uygun. Yardım eden. İzin veren. |
Müsâade | مُسَاعَدَة | 1: Elverişli, uygun olma durumu. 2: İzin, elverişli bulunma. |
Müs’ad | مُسْعـَد | Bahtiyar, mes’ud. |
İstis’âd | اِسْتِسْعَاد | Uğurlu sayma. Mes’ud nazarıyla bakma. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَعِدَ : Fiil-I. Meçhul: سُعِدَ
11:108 | وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Mutlu olanlara gelince, içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. |
سَعِيدٌ : İsim.
11:105 | يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ |
Diyanet Meali: | O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz (cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da. * |