KÖK HARFLER: ح ر س
ANLAM:
حَرَسَ : İzlemek, kontrol etmek. Yönetmek, gözetmek, nezaret etmek. Korumak, kollamak, himaye etmek. Göz kulak olmak.
AÇIKLAMA:
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَساً شَدِيداً Orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk (72/8).
حَرَسٌ ve حُرَّاسٌ kelimeleri “bir yeri, mekanı koruyan kişi, bekçi” anlamındaki حَارِس kelimesinin çoğuludur. حَرْزٌ ve حَرْسٌ kelimeleri lafzen birbirine yakın olduğu gibi anlamca da yakındır. Fakat حَرْزٌ kelimesi daha çok “para, eşya, mal türünden şeyleri korumayla” ilgili kullanılırken حَرْسٌ kelimesi ise daha çok “mekanları korumayla” ilgili kullanılır.
أحْرَسَ : Bir حَرَسٌ sahibi haline geldi. Bu yönüyle; sayruret, dönüşme anlamına delalet eden bu yapıdaki diğer kullanımlara benzer.
حَرِيسَةُ الْجَبَلِ : Geceleyin dağda korunan şey. Ebu Ubeyd حَرِيسَةٌ kelimesinin مَحْرُوسَةٌ (korunan şey) anlamında olduğunu söylemiştir. Ayrıca “çalınan şey” anlamında olduğunu söylemiştir. Fiil olarak, “çaldı” anlamında حَرَسَ-يَحْرُسُ şeklinde kullanılır. Bunun حَرِيسَةٌ lafzı düşünülerek oluşturulmuş bir lafız olduğu varsayılmıştır. Fakat bu doğru değildir. Arı dili konuşan Araplardan “hırsızlık” anlamındaki kullanımı da nakledilmiştir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَرَسَ (geniş zaman يَحْرُسُ ve يَحْرِسُ mastar ismi حَرْسٌ):
حَرَسَهُ : Onu savundu, onunla ilgilendi.
حَرَسَ şu anlamlara da gelmektedir: Çaldı ya da geceleyin çaldı; koyun veya develeri geceleyin çaldı ve onları yedi.
حَارِسٌ (çoğul hali: حَرَسٌ): Koruma ya da muhafaza etme; bir koruyucu veya muhafız.
حَرْسُ السُّلْطَانِ : Hükümdarın muhafızları.
حَرَاسٌ “bir hırsız” manasına da gelmektedir, bu anlam ironik olarak kullanılmıştır çünkü muhafızların kimi zaman hırsızlar olduğu ortaya çıkmıştır.
حَرْسٌ “çok uzun bir zaman” manasına gelmektedir.
اَلْحَرَسَانِ “gündüz ve gece” manasına gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَرَسٌ | isim | 1 | Muhafız, koruyucu, bekçi (çoğul) | 72/8 | Tekil: حَارِسٌ |
| Toplam | 1 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
- حَرَسَ
AÇIKLAMA:
HIFZ ile HIRÂSE kelimeleri arasındaki fark
( ح ف ظ – ح ر س )
Hırâse, “sürekli hıfz / koruma”dır. Bu nedenle bekçi, gece beklediği için ya da bekçilik mesleği olup, bu işi devamlı yaptığı için hâris (bekçi) diye isimlendirilmiştir. Kelime “dehr” (zaman) anlamına gelen hars’tan türetilmiştir. Hırâse (bekçilik), bir âfet gelmeden önce “sürekli bir koruma ile bir şeyin gelecek âfetlerden uzak tutulması”dır. Hıfz ise, “süreklilik” anlamı taşımaz. (Farklar Sözlüğü 300) Bknz: ( ح ف ظ )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâris | حَارِس | Muhafız, bekçi, gözcü. | Çoğul: Hares, Ahrâs, Hurrâs |
Mahrûs | مَحْرُوس | Himaye edilen. Korunan. Gözetilen. |
|
Mahrûsa | مَحْرُوسَة | Büyük şehir. |
|
Tahrîs | تَحْرِيس | Ambar. Kendini korumak. |
|
İhtirâs | اِحْتِرَاس | Kaçınmak, kendini korumak, muhafaza etmek. Kesmek. |
|
Muhteris | مُحْتَرِس | Sakınan. Çekinen. Çekingen. |
|
Hırâset | حِرَاسَة | Koruma. Bekleme, bekçilik etme, muhafaza etme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَرَسٌ : İsim.
72:8 | وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.” * |