ف س د

KÖK HARFLER: ف س د

ANLAM: 

فَسَدَ – فَسُدَ :  (Bir şey veya kişi) kötü, şer, yozlaşmış, güvenilmez, ahlaksız, bozulmuş olmak. Erdem veya faydadan yoksun olmak. Berbat olmak, fesada uğramış, bozulmuş bir durumda olmak. Bir düzensizlik, yıkım, ziyan veya çöküş durumunda olmak. Daha da kötüleşmek. Hükümsüz, geçersiz veya önemsiz hale gelmek. Boşa çıkmak, helak olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
فَسَدَ fiil-I 3 Bozuldu, fesada uğradı 23/71
أَفْسَدَ fiil-IV 15 İfsad etti, bozdu, fesat çıkardı 47/22
فَسَادٌ isim 11 Bozulmak, fesada uğramak 89/12
مُفْسِدٌ isim 21 Fesad çıkaran 18/94

Toplam 50

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

‘USUVV ile FESÂD kelimeleri arasındaki fark

( ع ث وف س د )

‘Usuvv, “fesâdın çokluğu anlamına gelir. Yüce Allah, velâ ta’sû fi’l arzi müfsidîne (yeryüzünde fesâdı çoğaltmayın) (Bakara / 60) buyurmaktadır. (Farklar Sözlüğü 312) Bknz: ( ع ث و )

FESÂD ile KABÎH kelimeleri arasındaki fark

( ف س دق ب ح )

Fesâd, “hikmetin gerektirdiği ölçüyü değiştirmek”tir. Bunun delili, kelimenin “hikmetin gerektirdiği doğru yol” anlamına gelen salâh kelimesinin zıddı olmasıdır. Biri, hikmetin gerektirdiği ölçüyü eksik bırakır ya da bu ölçüyü aşarsa, “salâh yapmamış” olur. Bu ölçüye uygun davranırsa, “salah yapmış” olur. Kabîh ise, “hikmeti ortadan kaldıran şey”dir ve bu kelimede “ölçü” anlamı yoktur. (Farklar Sözlüğü 312) Bknz: ( ق ب ح )

FESÂD ile GAYY kelimeleri arasındaki fark

( ف س دغ و ي )

Her gayy, “kabîh / çirkin”dir. Oysa fesâd, “kabîh /  çirkin” olmayabilir. Çürüdüğü için elmanın fesâdı / bozulması gibi. Böylece elmanın ilk bulunduğu durumda değişiklik olur. “Falan kişi fâsiddir (bozuktur)” dediğimiz zaman, bu, o kimsenin “fâcir” (günahkâr) olmasını gerektirir. Eğer ennehû gâvin (o azgındır) dersen, bu da, onun mezheb ve itikâdının fâsid / bozuk olmasını gerektirir.

(Farklar Sözlüğü 313) Bknz: ( غ و ي )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Fesâd فَسَاد Bozuk ve fenalık. Karışıklık.
Fâsid فَاسِد Bozguncu.
Mefsedet مَفْسَدَة Bozukluk, fenalık, fesatçılık.
İfsâd إِفْسَاد Bozmak. Azdırmak. Fesada uğratmak. Fitne salmak. Karıştırmak.
Müfsid مُفْسِد İfsad eden, fenalaştıran. Bozan.
İnfisâd اِنْفِسَاد Bozulma, fesada uğrama.
İstifsâd اِسْتِفْسَاد Bir şeyin bozulmasını arzulama, fesadını isteme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

فَسَدَ :  Fiil-I.

2:251وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ
Diyanet Meali:Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu.
21:22لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا
Diyanet Meali:Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu.
23:71وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ
Diyanet Meali:Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer (ve onlarda bulunanlar) elbette bozulur giderdi.

أَفْسَدَ :  Fiil-IV.

2:11وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
Diyanet Meali:Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. *
2:27وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Diyanet Meali:Onlar, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
2:30قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ
Diyanet Meali:Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” demişlerdi.
2:205وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا
Diyanet Meali:O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa… çalışır.
7:56وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا
Diyanet Meali:Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin.
7:85وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا
Diyanet Meali:“Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin.”
7:127أَتَذَرُ مُوسَىٰ وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar diye bırakacak mısın?”
12:73قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik.”
13:25وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ أُولَٰئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Diyanet Meali:Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.
16:88زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ
Diyanet Meali:Yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.
17:4لَتُفْسِدُنَّ فِي الْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ
Diyanet Meali:“Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız.”
26:152الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Diyanet Meali:“Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaranlar…” *
27:34قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا
Diyanet Meali:(Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler.”
27:48وَكَانَ فِي الْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Diyanet Meali:Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı. *
47:22فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Demek, yüz çevirdiğinizde  yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız, öyle mi?

فَسَادٌ : İsim.

2:205لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ
Diyanet Meali:Yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe (çalışır). Allah ise bozgunculuğu sevmez.
5:32مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا
Diyanet Meali:“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.”
5:33إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَنْ يُقَتَّلُوا
Diyanet Meali:Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri …dir.
5:64وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.
8:73إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ
Diyanet Meali:Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.
11:116فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya!
28:77وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme.”
28:83نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا
Diyanet Meali:(İşte ahiret yurdu). Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız.
30:41ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ
Diyanet Meali:İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır.
40:26إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ
Diyanet Meali:“Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.”
89:12فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ
Diyanet Meali:Bunlar, … oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. *

مُفْسِدٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

2:12أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَٰكِنْ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali:İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. *
2:60وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın.”
2:220وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ
Diyanet Meali:“Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır.”
3:63فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. *
5:64وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.
7:74فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
7:86وَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?”
7:103فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu.
7:142اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma.”
10:40وَمِنْهُمْ مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهِ وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِالْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:(İçlerinden öylesi var ki ona, Kur’an’a inanır); yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozguncuları daha iyi bilendir.
10:81إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ إِنَّ اللَّهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“(Sizin bu yaptığınız sihirdir). Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez.
10:91آلْآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. *
11:85وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
18:94إِنَّ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ مُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar.”
26:183وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” *
27:14فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
28:4يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:(Onlardan bir kesimi eziyor), oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.
28:77وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.”
29:30قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi. *
29:36وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“ Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
38:28أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız?