KÖK HARFLER: ف أ ي
( ف أ و – ف أ ي )
ANLAM:
فَأَى : Kafasına vurup yarmak. Birisine (sopayla) vurmak. Vurmak ve ayırmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
فَأَى (geniş zaman يَفَاءُ mastar isim فَأْوٌ ve فَأْىٌ):
فَأَيْتُ رَاْسَهُ : Başını kılıçla yardım.
فَأَيْتُ الْقَدَحَ : Kaseyi yardım ya da kırdım.
فَأَوْتُهُ بِالْعَصَا : Ona sopayla vurdum.
فَأْوٌ ve فَأْىٌ her ikisi de vurma ve ayırma eylemini ifade etmektedir.
فِئَةٌ : Bir insan grubu, ayrı bir insan kümesi, birliği; (eşanlamlısı: فِرْقَةٌ veya طَائِفَةٌ veya جَمَاعَة) Esasen şu şekildedir: فِئْوَةٌ veya فِئْيَةٌ (çoğul hali فِئَاتٌ ).
فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِى سَبِيلِ اللّٰهِ : Allah c.c. yolunda savaşan bir insan grubu, topluluğu veya birliği.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
فِئَةٌ | isim | 11 | Birlik, fırka | 2/249 | Aslı: فِئْوَةٌ / فِئْيَةٌ |
| Toplam | 11 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- فِئَةٌ (a)
- فِئَةٌ (b)
- ضَرْبٌ > bak: ض ر ب
- جِنْسٌ
- نَوْعٌ
- صِنْفٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Fie | فِئَة | Kalabalık, topluluk, cemaat. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فِئَةٌ : İsim.
2:249 | قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “(Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen) nice küçük topluluklar vardır.” |
2:249 | غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen (nice küçük topluluklar vardır). Allah, sabredenlerle beraberdir.” |
3:13 | قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır. |
3:13 | فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. |
4:88 | فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللَّهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. |
8:16 | وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur. |
8:19 | وَإِنْ تَعُودُوا نَعُدْ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ |
Diyanet Meali: | Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. |
8:45 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın. |
8:48 | فَلَمَّا تَرَاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım.” demişti. |
18:43 | وَلَمْ تَكُنْ لَهُ فِئَةٌ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مُنْتَصِرًا |
Diyanet Meali: | Onun, Allah’tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi. * |
28:81 | فَمَا كَانَ لَهُ مِنْ فِئَةٍ يَنْصُرُونَهُ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنْتَصِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi! |