KÖK HARFLER: د ف ع
ANLAM:
دَفَعَ : Zorla veya kuvvetle birini kovmak, sürmek, bertaraf etmek, geri püskürtmek, defetmek. ( عَنْ ): Birine yardım etmek; onu savunmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
دَفَعَ (geniş zaman يَدْفَعُ mastar isim دَفْعٌ):
دَفَعَهُ : Zorla veya kuvvetle onu kovdu, sürdü, bertaraf etti, geri püskürttü ya da defetti, aynı zamanda şu sözcükte gibi دَافَعَهُ (mastar isim دِفَاعٌ ve مُدَافَعَةٌ).
دَفَعَ عَنْهُ veya دَافَعَ عَنْهُ : Ona yardım etti; onu savundu. Müdafaa etti. Himaye etti.
دَفَعَهُ بِحُجَّةٍ : Onu bir argümanla çürüttü.
دَفَعْتُ الْقَوْلَ : Sözü çürüttüm ya da boşa çıkardım.
اِدْفَعْ هٰذَا : Onu bırak ya da esirge.
دَفَعْتُ اِلَيْهِ الشَّىْءَ : O şeyi ona verdim.
دَفَعَ geri döndü, manasına da gelmektedir.
دَفْعٌ : Bertaraf etme, kovma, geri püskürtme, vb.
دَافِعٌ (ismi fail): Kovan, bertaraf eden, savunan kişi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
دَفَعَ | fiil-I | 5 | Reddetti, defetti, sevk etti, verdi, müdafaa etti, himaye etti | 4/6 |
دَافَعَ | fiil-III | 1 | Müdafaa etti, himaye etti | 22/38 |
دَفْعٌ | isim | 2 | Reddetmek, defetmek | 2/251 |
دَافِعٌ | isim | 2 | Reddeden, defeden, sevkeden, veren, müdafaa eden | 70/2 |
| Toplam | 10 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- دَفَعَ
- اِنْدَفَعَ
- دِفَاعٌ
- دُفْعَةٌ
- دُفْقَةٌ > bak: د ف ق
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Def’ | دَفْع | Kovmak, def etmek. Öteye itmek. Mani olmak. Savmak. Savunmak. Bir davayı müdafaa için başka bir dava açmak. | Def-i hâcet |
Def’a | دَفْعَة | Kez, kere. |
|
Def’aten | دَفْعَةً | Bir kerede. |
|
Defaât | دَفَعَات | Kereler, kezler. |
|
Dâfi’ | دَافِع | Def’eden. |
|
Müdâfaa | مُدَافَعَة | Savunma, koruma. |
|
Müdâfi’ | مُدَافِع | Müdafaa eden, koruyan, savunan, dayanan. |
|
İndifâ’ | اِنْدِفَاع | Başkaldırma, isyan etme, ayaklanma. |
|
Defa kelimesi, “1. itiş, darbe, 2. bir kerede ödeme” anlamındaki def’a (دفعة) sözcüğünden gelmektedir. “Bir vuruşta” anlamı, “bir defada” şeklinde bir anlam kaymasına doğru gitmiştir.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
دَفَعَ : Fiil-I.
3:167 | وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا |
Diyanet Meali: | Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi. |
4:6 | فَإِنْ آنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُوا إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. |
4:6 |
فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُوا عَلَيْهِمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا
|
Diyanet Meali: | Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. |
23:96 | ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.* |
41:34 | ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. |
دَافَعَ : Fiil-III.
22:38 | إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah inananları savunur. |
دَفْعٌ : İsim.
2:251 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. |
22:40 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı; manastırlar, kiliseler… muhakkak yerle bir edilirdi. |
دَافِعٌ : İsim. İsm-i Fâil.
52:8 | مَا لَهُ مِنْ دَافِعٍ |
Diyanet Meali: | Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.* |
70:2 | لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ |
Diyanet Meali: | (Allah tarafından) kâfirlere (kesinlikle inecek olan) ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı (azab)…* |