ح س س

KÖK HARFLER:  ح س س

ANLAM: 

حَسَّ : Birini öldürmek, onu imha etmek, onu hızlı bir biçimde katletmek.

AÇIKLAMA:

حَاسَّةٌ : Cisimsel arazları idrak etmeyi, algılamayı sağlayan kuvvet.

حَوَاسٌّ : Beş duyu.

Fiil olarak حَسَسْتُ ve حَسَيْتُ ve أحْسَسْتُ şekillerinde kullanılır.

حَسَسْتُ fiili iki anlamda kullanılır:

Birincisi: “Ona hissim, duyumla (حِسٌّ) vurdum ya da dokundum” anlamında (أصَبْتُهُ بحِسِّي). Bu kullanımıyla “Ona gözümle (عَيْنٌ) vurdum ya da dokundum” anlamına gelen عِنْتُهُ kullanımına ve “Ona mızrağımla (رُمْحٌ) vurdum ya da dokundum” anlamına gelen رَمَحْتُهُ kullanımına benzer.

İkincisi: “Onun algı kuvvesine (حَاسَّةٌ) vurdum ya da dokundum” anlamında (أصَبْتُ حَاسَّتَهُ). Bu kullanımıyla “Karaciğerine veya kalbine vurdum ya da dokundum” anlamına gelen كَبَدْتُهُ ve فَأَدْتُهُ kullanımlarına benzer. 

Bu fiilin ölümle neticelenebilmesinden dolayı “öldürme” anlamında kullanılıp “onu öldürdüm” anlamında حَسَسْتُهُ denmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِ Siz Allah’ın izniyle onları öldürürken, (3/152).

حَسِيسٌ : Maktül, öldürülen. Buradan hareketle, “pişirilmiş çekirgelere” جَرَادٌ مَحْسُوسٌ denmiştir. Araplar “Soğuk bitkileri yakıp kavurur” anlamında اَلْبَرْدُ مُحِسَّةٌ لِلنَّبْتِ demişlerdir. “Dişleri döküldü ve kırıldı” anlamındaki اِنْحَسَّتْ أَسْنَانُهُ sözüne gelince, buradaki اِنْحَسَّ fiili اِنْفِعَال veznindedir ve bu kökten gelir.

حَسِسْتُ fiili anlam olarak عَلِمْتُ ve فَهِمْتُ fiillerine benzer. Fakat yalnızca حَاسَّةٌ (algı kuvvesi) tarafından elde edilmiş olanlarda kullanılır. 

حَسِيْتُ fiili, kelimenin aslında bundan iki س harfinden birinin ي ile değiştirilmesiyle elde edilmiştir.

أَحْسَسْتُهُ fiili ise hakikatinde “Onu algı kuvvemle (حَاسَّةٌ) idrak ettim, algıladım” anlamındadır. أحَسْتُ fiili de aynı anlama gelir fakat tahfif amacıyla iki س harfinden biri hazfedilmiştir. Bu yönüyle ظَلَلْتُ fiilinin tahfifli hali olan ظِلْتُ fiiline benzer. 

Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: فَلَمَّا أحَسَّ عِيسَى مِنْهُمُ الْكُفْرَ İsa, onlardan küfrü hissedince (3/52). Burada onların inkarlarının, zihnen anlaşılması bir tarafa hisle, duyuyla dahi algılanabilecek şekilde açığa çıktığına dikkat çekilmek istenir. Şu sözünde de aynı durum geçerlidir: فَلَمَّا أحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُم مِنْهَا يَرْكُضُونَ Azabımızın gelip çattığını hissettiklerinde derhâl şehirlerinden kaçmaya koyuluyorlardı (21/12). 

Şu sözüne gelince: هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ Şimdi onların hiçbirini ortalıkta hissediyor musun? (19/98). Yani “algı kuvvenle (حَاسَّةٌ) onlardan herhangi birini bulabiliyor musun?”

حَسِيسٌ ve حِسٌّ kelimeleriyle de “hareket” ifade edilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: لا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا Onlar cehennemin (alevlenme) hareketini işitmezler (21/102).

حُسَاسٌ kelimesi ise, “kötü huyu” ifade eder. زُكَامٌ ve سُعَالٌ kelimeleriyle aynı yapıda oluşturulmuştur. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَسَّ (geniş zaman يَحُسُّ mastar ismi حَسٌّ):

حَسَّهُ : Onu öldürdü, onu imha etti ya da onu hızlı bir biçimde katletti; onu hızlı ve kökünden kazır bir biçimde katletti; sesini kesti ya da hareketsiz bıraktı.

حُسَّ : Tamamen yok edilmişti, yerinde yeller esiyordu.

حَسَّهُمْ : Onları ayaklar altına aldı ve hor gördü.  

حَسَّ الْبَرْدُ الزَّرْعَ : Soğuk ekini öldürdü, kesti, azalttı, kuruttu, tahrip etti ya da yaktı.

حَسَّ اللَّحْمَ : Eti kehribarların üzerine koydu.

حَسَّ (geniş zaman يَحَسُّ ve يَحِسُّ):

حَسَّ بِالْخَبَرِ : Habere inandı; doğru olduğuna inandı.

حَسَّ لِفُلَانٍ : Ona karşı hassas veya merhametliydi ya da o hale geldi.

اَحَسَّ الشَّىْءَ (mastar ismi اِحْسَاسٌ): O şeyi sezdi; herhangi bir duyu sayesinde o şeyi bildi.

اَحَسَّ : Sezdi; gördü; hissetti; bildi; düşündü ya da fikir yürüttü.

حَسِيسٌ : Bir ses; düşük, belli belirsiz, ince veya yumuşak bir ses; hareket; maktül veya öldürülmüş; bir kişinin algılanmasını sağlayan ses; herhangi bir şeyin birinin yanından geçmesi ki görmeden onu duyabilir.

حِسٌّ : Bir algı; algı yetisi; herhangi bir hareket veya düşük ses; çocuk doğduktan sonra kadının karnında hissettiği acı veya çocuk doğumunun verdiği acı.

اَلْحَوَاسُ الْخَمْسَةُ : İşitme; görme; koklama; tatma ve dokunma.

حَوَاسُ الْاَرْضِ : Soğuk, dolu, rüzgar, çekirgeler ve hayvanlar.

اَصَابَتْهُمْ حَاسَّةٌ : Ziyan olmuşlardır.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
حَسَّ fiil-I 1 Öldürdü, kökünü kazıdı 3/152
أَحَسَّ fiil-IV 3 Hissetti, idrak etti, bildi 3/52
تَحَسَّسَ fiil-V 1 Araştırdı, haber edindi 12/87
حَسِيسٌ isim 1 Ses yahut sesli hareket 21/102

Toplam 6

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • أَحَسَّ
  • حِسٌّ
    • وَعْيٌ > bak: و ع ي
    • إِحْسَاسٌ > bu kök

Zıt Manada Kelimeler

  • أَحَسَّ
  • حِسٌّ
    • إِغْفَالٌ > bak: غ ف ل
    • جَهْلٌ > bak: ج ه ل
    • غَبَاءٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hâss حَاسّ Duyan. Hisseden
Hâsse (Hassa) حَاسَّة  Bir şeye mahsus kuvvet. Hal. Duygu. Çoğul: Havâss
Hasîse حَسِيسَة Kötü huy. Fena tabiat.
Hiss حِسّ Duymak. Farkına varmak. Duygu.
Hissiyât حِسِّيَات Duygular, sezişler.
Hassâs حَسَّاس 1: Duyum ve duyguları algılayan. 2: Çabuk duygulanan, duygun, duyarlı, içli, alıngan.  3: Yapımı ve bakımı özen isteyen, aksamadan çok doğru çalışan, kesin ölçüler gerektiren işlerde kullanılan (alet).
Hassâsiyet حَسَّاسِيَّة 1: Duygululuk. 2: Duyarlık. 3: Duyarlılık.
Mahsûs مَحْسُوس Duyulmuş. Hissedilmiş.
Mahsûsât مَحْسُوسَات Gözle görülen, hisle anlaşılan şeyler.
Ahsâs أَحْسَاس Hisler. Duygular.
Tahsîs تَحْسِيس Rağbet ettirmek. Meylettirmek, yöneltmek.
İhsâs إِحْسَاس Hissetmek. Hissettirmek.
Tahassüs تَحَسُّس Duygulanma, duygulanım.
Mütehassis مُتَحَسِّس Duygulanmış.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حَسَّ : Fiil-I.

3:152 وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ
Diyanet Meali: Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. 

أَحَسَّ : Fiil-IV.

3:52 فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali: İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. 
19:98 هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
Diyanet Meali: Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?
21:12 فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَ
Diyanet Meali: Onlar azabımızı hissedince, hemen oradan süratle kaçıyorlardı. *

تَحَسَّسَ : Fiil-V.

12:87 يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَأَخِيهِ
Diyanet Meali: “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın.”

حَسِيسٌ : İsim. 

21:102 لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ
Diyanet Meali: Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. *