KÖK HARFLER: ح ر ث
ANLAM:
حَرَثَ : Kazanç peşinde koşmak, sebat ederek çalışmak; bu dünya malları için çalışmak; toprağı ekmek.
AÇIKLAMA:
حَرْثٌ : Yere veya toprağa tohum atmak ve yeri veya toprağı ekime hazırlamak. Ayrıca “tohum atılan, ekime hazırlanan yere, araziye” de حَرْثٌ denmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: أنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِنْ كُنتُمْ صَارِمِينَ Haydi ürünleri toplayacaksanız erkenden ekininize gidin… (68/22).
Yüce Allah’a şu sözünde bu ekip biçmenin sonucunda ortaya çıkan “bir yeri mamur hale getirme” anlamı göz önünde bulundurulmuştur: مَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ اْلآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ وَمَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا Âhiret ekimi (kazancı) isteyenin ekinini artırırız; dünya ekimi isteyene de ondan veririz (42/20). Mekârimu’ş-Şerîa’da dünyanın insanlar için bir ekin yeri (مَحْرَثٌ) olduğunu ve onların da burada ekinci (حُرَّاثٌ) mesabesinde olduklarını ve onların bu ekiminin nasıl gerçekleştiğini zikretmiştim.
Şöyle rivayet edilmiştir: أصْدَقُ اْلأَسْمَاءِ الْحَارِثُ : İsimlerin en sadık olanı Hâris adıdır. حَرْثٌ lafzının içerdiği “kazanç” anlamını göz önünde bulundurularak böyle denmiştir. Ayrıca şöyle rivayet edilmiştir: اِحْرِثْ لدُنْيَاكَ كَأَنَّكَ تَعِيشُ أَبَدًا : Daimi olarak yaşayacakmışsın gibi dünyan için ek.
Yerin sürülmesinde “hareketlendirme, kımıldatma ya da karıştırma” anlamı olduğu düşünülerek “ateşi tahrik ettim, karıştırdım ya da ölçerdim” anlamında حَرَثْتُ النَّارَ denmiştir. Ayrıca “ateşin karıştırıldığı alete” مِحْرَثٌ (ölçer) denmiştir. “Kur’an okumayı artır” anlamında اِحْرِثِ اْلقُرَآنَ denir.
حَرَثَ ناَقَتَهُ : dişi devesini kullanıp zayıflattı.
Muaviye, Ensâra “Sulama yaptığınız develerinize ne yaptınız?” diye sorduğunda حَرَثْنَاهَا يَوْمَ بَدْرٍ “Bedir günü kullanıp zayıflattık” diye cevap vermişlerdir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أنَّى شِئْتُمْ Kadınlarınız sizin tarlanızdır. O hâlde, tarlanıza dilediğiniz yoldan varın (2/223). Burada benzetme yapılmıştır. Çünkü nasıl toprak veya arazi vasıtasıyla insanların tek tek bireylerinin yaşamını sürdürmesini sağlayacak ekim gerçekleştirilmekteyse, aynı şekilde kadınlar vasıtasıyla da insan türünün devamını sağlayacak ekim gerçekleştirilir. Yüce Allah’ın şu sözü ise, her iki ekim türünü de içermektedir: وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ Ekini ve nesli mahvetmeye çalışır (2/205). (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَرَثَ (geniş zaman يَحْرُثُ ve يَحْرِثُ mastar ismi حَرْثٌ):
حَرَثَ الْمَالَ : Servet kazandı ve onu topladı.
حَرُثَ : Kazanç peşinde koştu ve sebat ederek çalıştı; bu dünya malları için çalıştı; ekti.
حَرَثَ الْاَرْضَ : Toprağı sürdü ya da ekip biçti; yeri sabanla sürdü ve tohum ekti.
حَرَثَ امْرَاَتَهُ : Karısıyla sık sık cima etti.
حَرَثَ الدَّابَّةَ : Üzerinde yolculuk ederek hayvanı zayıf düşürdü ve yordu.
حَرَثَ النَّارَ : Ateşi körükledi.
حَرَثَ الْاَمْرَ : Meseleyi inceledi, çalıştı ve araştırdı ve soruşturdu.
حَرَثَ الشَّىْءَ : O şeyi öğrendi ve kendini onunla ilgili çalışmaya adadı.
حَرْثٌ : Kazanç veya edinim, mükafat veya ödül; bir pay, hisse veya kısım; dünya malı; ekin; sürülmüş ya da ekim için sabanla sürülmüş bir yer veya toprak; ekin altındaki toprak; ister tarla ister bahçe mahsulü olsun toprak mahsulü veya ürünü; bir (kadın) eş; bir yol veya uğrak yeri veya yolun ortası.
حَرَّاثٌ : Toprak ekici veya saban; çok fazla yiyen; çok yiyen.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَرَثَ | fiil-I | 1 | (Toprağı) sürdü, ekin ekti, tohum saçtı | 56/63 |
حَرْثٌ | isim | 13 | Ekin; tarla; mahsül; kazanç, mükafat; dünya malı | 2/71 |
| Toplam | 14 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- حَرَثَ
- حَرْثٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hars | حَرْث | 1: Tarla sürme. 2: Kültür. |
Hâris | حَارِث | Eken, ekici. Çiftçi. |
Harsî | حَرْثِيّ | Kültürel. |
Harâset | حَرَاثَة | Çift sürme. Ekincilik. |
Harsiyyât | حَرْثِيَّات | Harsla ilgili şeyler, kültür işleri. |
Harrâs | حَرَّاث | Ekinci, çiftçi, toprağı işleyip ekin eken. |
Tehârüs | تَحَارُث | Ekin ekmek, tahıl ekmek. |
Taharrüs | تَحَرُّث | Ekin ekmek. |
İhtirâs | اِحْتِرَاث | Ekme. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَرَثَ : Fiil-I
56:63 | أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَ |
Diyanet Meali: | Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! * |
حَرْثٌ : İsim.
2:71 | قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا ذَلُولٌ تُثِيرُ الْأَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَ |
Diyanet Meali: | “Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz bir sığırdır.” |
2:205 | وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ |
Diyanet Meali: | O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. |
2:223 | نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّىٰ شِئْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. |
2:223 | نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّىٰ شِئْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. |
3:14 | وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ |
Diyanet Meali: | Yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler … |
3:117 | كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ |
Diyanet Meali: | (Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu,) kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. |
6:136 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar. |
6:138 | وَقَالُوا هَٰذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لَا يَطْعَمُهَا إِلَّا مَنْ نَشَاءُ بِزَعْمِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. |
21:78 | وَدَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ إِذْ يَحْكُمَانِ فِي الْحَرْثِ إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ |
Diyanet Meali: | Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. |
42:20 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ |
Diyanet Meali: | Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. |
42:20 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ |
Diyanet Meali: | Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. |
42:20 | وَمَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ نَصِيبٍ |
Diyanet Meali: | Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur. |
68:22 | أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin.” * |