ل ب س

KÖK HARFLER: ل ب س

ANLAM: 

لَبِسَ : Elbiseye bürünmek, elbiseyi giymek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
لَبِسَfiil-I11Giydi18/31Meçhul Muzari: يُلْبَسُ
لَبْسٌisim1Şüphe50/15
لِبَاسٌisim10Elbise2/187
لَبُوسٌisim1Elbise, giyim kuşam21/80

Toplam23


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • لَبِسَ
    • اِكْتَسَى > bak: ك س و
    • اِرْتَدَى > bak: ر د ي
    • تَأَزَّرَ > bak: أ ز ر
    • تَسَرْبَلَ
    • تَزَيَّا
  • أَلْبَسَ
  • اِلْتَبَسَ
  • لَبْسٌ
    • إِبْهَامٌ > bak: ب ه م
    • إِشْكَالٌ > bak: ش ك ل
    • لَغْوٌ > bak: ل غ و
    • اِلْتِبَاسٌ > bu kök
  • لِبَاسٌ
    • ثَوْبٌ > bak: ث و ب
    • كِسَاءٌ > bak: ك س و
    • مَلْبَسٌ > bu kök
    • سِرْبَالٌ
  • اِلْتِبَاسٌ
  • مُلَابَسَةٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • لَبِسَ
  • أَلْبَسَ
  • اِلْتَبَسَ
  • لَبْسٌ
  • اِلْتِبَاسٌ
    • جَلَاءٌ > bak: ج ل و
    • وُضُوحٌ

AÇIKLAMA

( ث و ب – ل ب س )

LİBAS ile SEVB kelimeleri arasındaki fark

Sevb kelimesi Kur’ân’da hep çoğul olarak, “siyâb” şeklinde geçmiştir. Bu durum siyâbın tek tip olmadığına, çeşitlilik arz ettiğine işaret eder. Libas kelimesi ise Kur’ân’da daima tekil olarak kullanılmıştır. Siyâbın daha çok dış kıyafet anlamında, libasın ise iç giysi anlamında olduğunu düşünebiliriz. Libasın “ayıp yerleri örtme” anlamı ön plandadır. Türetilmiş olduğu kök mana “karışmak, müdahale etmek” şeklindedir. İnsanı çirkin olandan koruyan her şey libastır. Eşlerin birbirleri için libas olmaları, birbirlerini kötülükten alıkoymaları sebebiyledir. 

Siyâb kelimesi “bırakmak” anlamındaki “vada’a” fiili ile birlikte kullanılmaktadır. Bu da siyâbın giyilip çıkarılmasındaki kolaylığa işaret eder. Libas kelimesi ise “soymak” anlamındaki neze’a fiili ile birlikte kullanılmaktadır. Bu fiil, “bırakmak” anlamındaki fiil kadar kolay yapılan bir işlem değildir, zorluk ve meşakkate delalet eder. (Sabri Türkmen 130) Bknz: ( ث و ب

)

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Lebs لَبْس Giyilecek şey. Giyme. Giyinme.
Lübs لُبْس Giyme.
Lâbis لَابِس Giyen.
Libâs لِبَاس Giyilecek şey. Elbise. Karı koca.
Elbise أَلْبِسَة Giyilen.
Melbûs مَلْبُوس Giyilen. Giyilmiş olan. Çoğulu: Melbûsât
Telbîs تَلْبِيس Ayıbını, kusurunu örtüp iyi göstermek. Sureti haktan görünerek hile edip aldatma. Çoğulu: Telbîsât
Mülebbes مُلَبَّس Giyilmiş. İltibaslı, karışık.
Mülâbeset مُلَابَسَة Karışma. Münasebet, yakınlık. 
Mülâbis مُلَابِس Münasebet kuran. Karışan.
İlbâs إِلْبَاس Giydirme veya giydirilme.
Telebbüs تَلَبُّس Giymek. Giyinmek.
Mütelebbis مُتَلـبِّس Giyinmiş, elbiseli. Karışık.
İltibâs اِلْتِبَاس Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık.
Mültebis مُلْتَبِس İltibaslı, benzeyen.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

لَبِسَ :  Fiil-I. Meçhul Muzari: يُلْبَسُ

2:42 وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. *
3:71 لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? *
6:9 وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ
Diyanet Meali: Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık  ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk. *
6:9 وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ
Diyanet Meali: Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık  ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk. *
6:65 أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ
Diyanet Meali: “Sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.”
6:82 الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ أُولَٰئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ
Diyanet Meali: İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır.
6:137 لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُوا عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا فَعَلُوهُ
Diyanet Meali: Onları helâke sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları yanıltsınlar diye… Eğer Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı.
16:14 لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا
Diyanet Meali: Taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için …
18:31 وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ
Diyanet Meali: İnce (ve kalın) ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir.
35:12 وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا
Diyanet Meali: Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız.
44:53 يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِلِينَ
Diyanet Meali: İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. *

لَبْسٌ : İsim. 

50:15 أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
Diyanet Meali: İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler. *

لِبَاسٌ : İsim. 

2:187 أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَىٰ نِسَائِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ
Diyanet Meali: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.  Onlar, size örtüdürler…
2:187 وَأَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّ
Diyanet Meali: … siz de onlara örtüsünüz. 
7:26 يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْآتِكُمْ وَرِيشًا
Diyanet Meali: Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik.
7:26 وَلِبَاسُ التَّقْوَىٰ ذَٰلِكَ خَيْرٌ
Diyanet Meali: Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır.
7:27 يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْآتِهِمَا
Diyanet Meali: Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak (ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın).
16:112 فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Diyanet Meali: Bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı.
22:23 وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
Diyanet Meali: Oradaki giysileri ise ipektir.
25:47 وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا
Diyanet Meali: O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı yapandır.
35:33 يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
Diyanet Meali: Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
78:10 وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا
Diyanet Meali: Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. *

لَبُوسٌ : İsim. 

21:80 وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْ
Diyanet Meali: Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun.