KÖK HARFLER: ر س ل
ANLAM:
رَسِلَ : (Deve) adımlarında yavaş olmak. (Saç) kıvırcık değil, düz ve cansız olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
رَسِلَ (geniş zaman يَرْسَلُ mastar ismi رَسَالَةً ve رَسَلًا): Deve adımlarında yavaştı ya da o hale geldi; saç kıvırcık değildi, düz ve cansız bir hale geldi.
رَسَّلَ فِى الْقِرَاءَةِ : (Yavaş yavaş) ve kolayca okudu.
رَاسَلَهُ (mastar ismi مُرَاسَلَةٌ ) : Ona bir mesaj veya mektup gönderdi.
اَرْسَلَ كِتَابًا : Bir kitap gönderdi.
اَرْسَلَ اللّٰهُ رُسُلَهُ : Allah (c.c.), resullerini gönderdi.
اَرْسَلَ عَلَيْهِ لِسَانَهُ : Dilini ona karşı salıverdi.
اَرْسَلَ فُلَانًا عَلَيْهِ : Falanca birini onun üzerine yerleştirdi veya ona karşı bir hakimiyet, otorite veya egemenlik verdi.
اَرْسَلَهُ عَنْ يَدِهِ : Onu yüzüstü bıraktı veya terketti.
رَسُولٌ (çoğul hali: رُسُلٌ) : Bir elçi. رَسُولٌ kelimesi, farklılık gözetmeksizin bir erkeğe ve bir dişiye ve bire ve ikiye ve bazen birden çok sayıya istinaden kullanılmaktadır. Nitekim, رَسُولٌ kelimesi, eril, dişil; tekil, ikil ve çoğul olarak kullanılmasında şunlar gibidir: عَدُوٌّ ve صَدِيقٌ. (Çoğul hali رُسُلٌ)
مُرْسَلٌ (ismi meful): Gönderilen, elçi.
مُرْسِلٌ : Gönderen.
رِسَالَةٌ ve رَسَالَةٌ (çoğul hali رِسَالَاتٌ ve رَسَائِلُ ) : Yazılı veya sözlü, bir mesaj; bir mektup.
رِسَالَةٌ bir yol anlamına da gelmektedir (çoğul hali رَسَائِلُ )
رِسَالَاتٌ : Aynı zamanda havari makamı veya işlevi.
رِسْلٌ : Nezaket, istemli olarak veya acele etmeden hareket etme veya davranma biçimi.
اِفْعَلْ كَذَا عَلَى رِسْلِكَ : Rahatça hareket et.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
أَرْسَلَ | fiil-IV | 130 | Gönderdi, emre itaat ederek gönderdi | 105/3 | Meçhulü: أُرْسِلَ Meçhul Muzari: يُرْسَلُ |
مُرْسِلٌ | isim | 5 | Gönderen | 35/2 | Müennes: مُرْسِلَةٌ |
مُرْسَلٌ | isim | 36 | Gönderilen elçi | 37/181 | Müennes: مُرْسَلَةٌ |
رَسُولٌ | isim | 332 | Gönderilen, rasul, elçi | 98/2 | Çoğulu: رُسُلٌ |
رِسَالَةٌ | isim | 10 | Elçiye verilip gönderilen, risalet | 72/23 | |
Toplam | 513 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- أَرْسَلَ
- اِسْتَرْسَلَ
- رَسُولٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Rasûl | رَسُول | Kitap sahibi peygamber. | Çoğul: Rusül |
Risâle | رِسَالَة | 1: Mektup. 2: Kısa yazılmış, küçük kitap. 3: Dergi, mecmua. |
|
Risâlet | رِسَالَة | Birisini bir vazife ile bir yere göndermek. Peygamberlik. |
|
İrsâl | إِرْسَال | Göndermek. |
|
İrsâliye | إِرْسَالِيَّة | Bir yere gönderilen eşyanın listesi, gönderme belgesi. |
|
Mürsil | مُرْسِل | Gönderen. |
|
Mürsel | مُرْسَل | Gönderilmiş, yollanmış. |
|
Terâsül | تَرَاسُل | Haberleşme, mektublaşma. |
|
Müterâsil | مُتَرَاسِل | Mektuplaşan, haberleşen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَرْسَلَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُرْسِلَ Meçhul Muzari: يُرْسَلُ
2:119 | إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. |
2:151 | كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan … bir peygamber gönderdik. |
4:64 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:80 | وَمَنْ تَوَلَّىٰ فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا |
Diyanet Meali: | Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik. |
5:70 | لَقَدْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَأَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ رُسُلًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. |
6:6 | وَأَرْسَلْنَا السَّمَاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًا |
Diyanet Meali: | Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. |
6:42 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce birtakım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini dinlemediler. Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye) onları şiddetli yoksulluk ve darlıklarla yakaladık. |
6:48 | وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. |
6:61 | وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً |
Diyanet Meali: | O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. |
7:6 | فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.* |
7:57 | وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. |
7:59 | لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
7:75 | قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız” dediler. |
7:87 | وَإِنْ كَانَ طَائِفَةٌ مِنْكُمْ آمَنُوا بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَائِفَةٌ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاصْبِرُوا حَتَّىٰ يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَنَا |
Diyanet Meali: | “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin.” |
7:94 | وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ |
Diyanet Meali: | Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip yalvarıp yakarsınlar diye) ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım. |
7:105 | قَدْ جِئْتُكُمْ بِبَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. |
7:111 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.”* |
7:133 | فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ |
Diyanet Meali: | Biz de, (her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere) başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar (ve kan) gönderdik. |
7:134 | لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | “(Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan), mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz.” |
7:162 | فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik. |
9:33 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | (O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile) dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. |
11:25 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”* |
11:52 | وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin.” |
11:57 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | “Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim.” |
11:70 | قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.” |
11:96 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile gönderdik.* |
12:12 | أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ |
Diyanet Meali: | “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”* |
12:19 | وَجَاءَتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَأَدْلَىٰ دَلْوَهُ |
Diyanet Meali: | Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya saldı. |
12:31 | فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً |
Diyanet Meali: | Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. |
12:45 | أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ |
Diyanet Meali: | “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin.” |
12:63 | فَأَرْسِلْ مَعَنَا أَخَانَا نَكْتَلْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ |
Diyanet Meali: | “Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz.” |
12:66 | قَالَ لَنْ أُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتَّىٰ تُؤْتُونِ مَوْثِقًا مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Babaları, “(Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair) Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. |
12:109 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى |
Diyanet Meali: | Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. |
13:13 | وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. |
13:30 | كَذَٰلِكَ أَرْسَلْنَاكَ فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهَا أُمَمٌ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik. |
13:38 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. |
14:4 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. |
14:5 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ’yı da, “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar” diye âyetlerimizle gönderdik. |
14:9 | وَقَالُوا إِنَّا كَفَرْنَا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | “Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz…” dediler. |
15:10 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik.* |
15:22 | وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً |
Diyanet Meali: | Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek (sizi onunla suladık). |
15:58 | قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Şöyle dediler: “Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik.”* |
16:43 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. |
16:63 | تَاللَّهِ لَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. |
17:54 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Seni de onlara vekil olarak göndermedik. |
17:59 | وَمَا مَنَعَنَا أَنْ نُرْسِلَ بِالْآيَاتِ إِلَّا أَنْ كَذَّبَ بِهَا الْأَوَّلُونَ |
Diyanet Meali: | Bizi, (Kureyş’in istediği) mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu. |
17:59 | وَمَا نُرْسِلُ بِالْآيَاتِ إِلَّا تَخْوِيفًا |
Diyanet Meali: | Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. |
17:68 | أَفَأَمِنْتُمْ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا |
Diyanet Meali: | Peki, karada sizi yere geçirmesinden, yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden … güvende misiniz? |
17:69 | فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا مِنَ الرِّيحِ |
Diyanet Meali: | (Yahut sizi tekrar denize döndürüp) üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak (nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından güvende misiniz)? |
17:77 | سُنَّةَ مَنْ قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın.* |
17:105 | وَبِالْحَقِّ أَنْزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz onu (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.* |
18:40 | وَيُرْسِلَ عَلَيْهَا حُسْبَانًا مِنَ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | “Seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de (bağ kupkuru ve yalçın bir toprak hâline geliverir).” |
18:56 | وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. |
19:17 | فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا |
Diyanet Meali: | Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. |
19:83 | أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا |
Diyanet Meali: | Kâfirlerin başına, onları durmadan (günaha ve azgınlığa) tahrik eden şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi?* |
20:47 | فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ |
Diyanet Meali: | “İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme.” |
20:134 | لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَذِلَّ وَنَخْزٰى |
Diyanet Meali: | “(Ey Rabbimiz!) Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık.” |
21:5 | بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ |
Diyanet Meali: | “Hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin.” |
21:7 | وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik. |
21:25 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir.* |
21:107 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.* |
22:52 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ |
Diyanet Meali: | Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. |
23:23 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
23:32 | فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin…” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. |
23:44 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. |
23:45 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَارُونَ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn’u mucizelerimizle ve apaçık bir delille (Firavun ve ileri gelenlerine) peygamber olarak gönderdik.* |
25:20 | وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, (çarşıda pazarda gezerler)di. |
25:48 | وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. |
25:56 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.* |
26:13 | وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ |
Diyanet Meali: | “Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).”* |
26:17 | أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | “İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”* |
26:27 | قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.* |
26:53 | فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.* |
27:45 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. |
27:63 | وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | (Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren) ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? |
28:34 | فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي |
Diyanet Meali: | “(Kardeşim Hârûn’un dili benimkinden daha düzgündür.) Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder.” |
28:47 | لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Rabbimiz!) Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık.” |
29:14 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. |
29:40 | فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ |
Diyanet Meali: | Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. |
30:46 | وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O, bunu, size rahmetinden tattırmak … için yapar. |
30:47 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. |
30:48 | اللَّهُ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا |
Diyanet Meali: | Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. |
30:51 | وَلَئِنْ أَرْسَلْنَا رِيحًا فَرَأَوْهُ مُصْفَرًّا لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِهِ يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer (ekinlerine zararlı) bir rüzgâr göndersek de o ekini sararmış görseler, ardından mutlaka nankörlük etmeye başlarlar.* |
33:9 | إِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا |
Diyanet Meali: | Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. |
33:45 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı olarak gönderdik.* |
34:16 | فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ |
Diyanet Meali: | Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. |
34:28 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. |
34:34 | وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.* |
34:34 | إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz.” |
34:44 | وَمَا أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِنْ نَذِيرٍ |
Diyanet Meali: | Onlara senden önce hiçbir uyarıcı da göndermedik. |
35:9 | وَاللَّهُ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا |
Diyanet Meali: | Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. |
35:24 | إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. |
36:14 | إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ |
Diyanet Meali: | Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. |
37:72 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِمْ مُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik.* |
37:147 | وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik.* |
39:42 | وَيُرْسِلُ الْأُخْرَىٰ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Allah, ölen insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar), diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. |
40:23 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille (Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a) gönderdik.* |
40:70 | الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, kitabı (Kur’an’ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar bilecekler.* |
40:78 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, (anlatmadıklarımız da var). |
41:14 | قَالُوا لَوْ شَاءَ رَبُّنَا لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً فَإِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Eğer Rabbimiz dileseydi (Peygamber olarak) melekler indirirdi. Bu sebeple, biz sizinle gönderilenleri inkâr ediyoruz” demişlerdi. |
41:16 | فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي أَيَّامٍ نَحِسَاتٍ |
Diyanet Meali: | Biz de onlara (dünya hayatında zillet azabını tattırmak için) o mutsuz kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. |
42:48 | فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. |
42:51 | أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | (Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur.) Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. |
43:6 | وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.* |
43:23 | وَكَذَٰلِكَ مَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ |
Diyanet Meali: | İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk…” demiş olmasınlar. |
43:24 | قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler. |
43:45 | وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor… |
43:46 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik. |
46:23 | قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ |
Diyanet Meali: | Hûd, “(Bu konudaki) bilgi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderileni tebliğ ediyorum.” dedi. |
48:8 | إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.* |
48:28 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). |
51:32 | قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine) gönderildik.”* |
51:33 | لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طِينٍ |
Diyanet Meali: | “Biz (suçlu bir kavme, Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan taşlar yağdırmak için (gönderildik).” |
51:38 | وَفِي مُوسَىٰ إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.* |
51:41 | وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ |
Diyanet Meali: | Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik.* |
54:19 | إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّ |
Diyanet Meali: | Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik.* |
54:31 | إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.* |
54:34 | إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. (Katımızdan bir nimet olarak) bir seher vakti onları kurtardık.* |
55:35 | يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنْتَصِرَانِ |
Diyanet Meali: | Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.* |
57:25 | لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik. |
57:26 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَاهِيمَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. |
61:9 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, (kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da), dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. |
67:17 | أَمْ أَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ أَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا |
Diyanet Meali: | Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? |
71:1 | إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.* |
71:11 | يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا |
Diyanet Meali: | “(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.”* |
73:15 | إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. |
73:15 | كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Nitekim, Firavun’a da bir peygamber göndermiştik. |
83:33 | وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.* |
105:3 | وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ |
Diyanet Meali: | Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.* |
مُرْسِلٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
28:45 | وَلَٰكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat biz (bu haberi) göndereniz. |
35:2 | وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak, engelleyecek yoktur.) Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. |
44:5 | أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ |
Diyanet Meali: | Katımızdan bir emirle (her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak) biz peygamberler göndermekteyiz.* |
54:27 | إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ |
Diyanet Meali: | (Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.”* |
مُرْسِلَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Müennes. Müzekkeri: مُرْسِلٌ
27:35 | وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”* |
مُرْسَلٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul: مُرْسَلُونَ
2:252 | تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin.* |
6:34 | وَلَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ وَلَقَدْ جَاءَكَ مِنْ نَبَإِ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor. |
6:48 | وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. |
7:6 | فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.* |
7:75 | أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُرْسَلٌ مِنْ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | “Siz, Salih’in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?” |
7:77 | وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Ve “Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler. |
13:43 | وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَسْتَ مُرْسَلًا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. |
15:57 | قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, “Ey Elçiler! Göreviniz nedir?” dedi.* |
15:61 | فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince…* |
15:80 | وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı.* |
18:56 | وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. |
25:20 | وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, (çarşıda pazarda gezerlerdi). |
26:21 | فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | “Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.” |
26:105 | كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.* |
26:123 | كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.* |
26:141 | كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.* |
26:160 | كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.* |
26:176 | كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Eyke halkı da peygamberleri yalanladı.* |
27:10 | يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” |
27:35 | وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.”* |
28:7 | إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize bırak, korkma, üzülme.) Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” (diye ilham ettik). |
28:65 | وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın onlara seslenerek, “Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.”* |
36:3 | إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Sen elbette (peygamber) gönderilenlerdensin.* |
36:13 | وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءَهَا الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.* |
36:14 | فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı.) Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler. |
36:16 | قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”* |
36:20 | وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَىٰ قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”* |
36:52 | هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” |
37:37 | بَلْ جَاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir.* |
37:123 | وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi.* |
37:133 | وَإِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi.* |
37:139 | وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.* |
37:181 | وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Peygamberlere selâm olsun.* |
51:31 | قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.* |
37:171 | وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti…* |
مُرْسَلَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: مُرْسَلَةٌ
77:1 | وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا |
Diyanet Meali: | Ard arda gönderilenlere…* |
رَسُولٌ : İsim. Çoğulu: رُسُلٌ
2:87 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِهِ بِالرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. |
2:87 | أَفَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi)? |
2:98 | مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır.* |
2:101 | وَلَمَّا جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَرِيقٌ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ كِتَابَ اللَّهِ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, (sanki bilmiyorlarmış gibi) Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar. |
2:108 | أَمْ تُرِيدُونَ أَنْ تَسْأَلُوا رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسَىٰ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Yoksa daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? |
2:129 | رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun…” |
2:143 | لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun (diye sizi orta bir ümmet yaptık). |
2:143 | وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, (gerisingeriye dönecekleri) ayırd edelim diye kıble yaptık. |
2:151 | كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan … bir peygamber gönderdik. |
2:214 | حَتَّىٰ يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ مَتَىٰ نَصْرُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar (darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı). |
2:253 | تِلْكَ الرُّسُلُ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. |
2:279 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. |
2:285 | آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). |
2:285 | كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. |
2:285 | لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” |
3:32 | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” |
3:49 | وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim.” |
3:53 | رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”* |
3:81 | ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنْصُرُنَّهُ |
Diyanet Meali: | “(Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra), elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” |
3:86 | وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ |
Diyanet Meali: | (İman ettikten), Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten (sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir)? |
3:101 | وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنْتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? |
3:132 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.* |
3:144 | وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. |
3:144 | وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. |
3:153 | إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. |
3:164 | لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. |
3:172 | الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِنْ بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ |
Diyanet Meali: | Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. |
3:179 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِنْ رُسُلِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). |
3:179 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır. |
3:183 | الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah, bize, (ateşin yiyeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. |
3:183 | قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi.” |
3:184 | فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ جَاءُوا بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri … getiren peygamberler de yalanlanmıştı. |
3:194 | رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme.” |
4:13 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, cennetlere sokar. |
4:14 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. |
4:42 | يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | O kıyamet günü, Allah’ı inkâr edip Peygamber’e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler. |
4:59 | أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. |
4:59 | فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, onu Allah ve Resûlüne arz edin. |
4:61 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا |
Diyanet Meali: | Münafıklara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygambere gelin” dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.* |
4:64 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. |
4:64 | وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler) ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. |
4:69 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerle birliktedirler. |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:80 | مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. |
4:83 | وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَىٰ أُولِي الْأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine güvenlik veya korku ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar.) Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. |
4:100 | وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
4:115 | وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkarsa… |
4:136 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine … iman edin. |
4:136 | وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَىٰ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine), Peygamberine indirdiği kitaba (ve daha önce indirdiği kitaba iman edin). |
4:136 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur. |
4:150 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler… |
4:150 | وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler… |
4:152 | وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ أُولَٰئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. |
4:157 | وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından) ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı (kalplerini mühürledik). |
4:164 | وَرُسُلًا قَدْ قَصَصْنَاهُمْ عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. |
4:164 | وَرُسُلًا لَمْ نَقْصُصْهُمْ عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. |
4:165 | رُسُلًا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
4:165 | رُسُلًا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
4:170 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. |
4:171 | إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, (Meryem’e ulaştırdığı) kelimesi (ve kendisinden bir ruhtur). |
4:171 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَا تَقُولُوا ثَلَاثَةٌ انْتَهُوا خَيْرًا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin.Kendi iyiliğiniz için buna son verin. |
5:12 | لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلَاةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنْتُمْ بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ |
Diyanet Meali: | “Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz…” |
5:15 | قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor. |
5:19 | يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَىٰ فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, (“Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye), işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. |
5:19 | يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَىٰ فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, (“Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye), işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. |
5:32 | وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. |
5:33 | إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَنْ يُقَتَّلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri… |
5:41 | يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! (Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler ile Yahudilerden) küfürde yarışanlar seni üzmesin. |
5:55 | إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve (Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren) mü’minlerdir. |
5:56 | وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.* |
5:67 | يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. |
5:70 | لَقَدْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَأَرْسَلْنَا إِلَيْهِمْ رُسُلًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. |
5:70 | كُلَّمَا جَاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُوا وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. |
5:75 | مَا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. |
5:75 | مَا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. |
5:83 | وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ |
Diyanet Meali: | Peygamber’e indirileni (Kur’an’ı) dinledikleri zaman (hakkı tanımalarından dolayı) gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. |
5:92 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا |
Diyanet Meali: | Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının.. |
5:92 | فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. |
5:99 | مَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.* |
5:104 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا إِلَىٰ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ قَالُوا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler. |
5:109 | يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği günü hatırlayın. |
5:111 | وَإِذْ أَوْحَيْتُ إِلَى الْحَوَارِيِّينَ أَنْ آمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي |
Diyanet Meali: | Hani bir de, “Bana ve Peygamberime iman edin” diye havarilere ilham etmiştim. |
6:10 | وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti.* |
6:34 | وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلَىٰ مَا كُذِّبُوا |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına (ve eziyet edilmelerine) karşı sabretmişlerdi. |
6:61 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler. |
6:124 | لَنْ نُؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız.” |
6:130 | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size peygamberler gelmedi mi?” |
7:35 | يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي |
Diyanet Meali: | Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de (her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur). |
7:37 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُوا أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. |
7:43 | لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler.” |
7:53 | قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا |
Diyanet Meali: | “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler?” |
7:61 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Nûh onlara) şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”* |
7:67 | قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”* |
7:101 | وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. |
7:104 | وَقَالَ مُوسَىٰ يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ dedi ki: “Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.”* |
7:157 | الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ |
Diyanet Meali: | Onlar, (yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları) Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. |
7:158 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, (yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan) Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.” |
7:158 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin.” |
8:1 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَنْفَالِ قُلِ الْأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir.” |
8:1 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, (eğer mü’minler iseniz) Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.” |
8:13 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. |
8:13 | وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. |
8:20 | أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنْتُمْ تَسْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin. |
8:24 | اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ |
Diyanet Meali: | Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun. |
8:27 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. |
8:41 | وَاعْلَمُوا أَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e … aittir. |
8:46 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz. |
9:1 | بَرَاءَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere kesin bir uyarıdır.* |
9:3 | وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir… |
9:3 | أَنَّ اللَّهَ بَرِيءٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlü, Allah’a ortak koşanlardan uzaktır. |
9:7 | كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. |
9:13 | أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan (ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan) bir kavimle savaşmaz mısınız? |
9:16 | وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَا رَسُولِهِ وَلَا الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً |
Diyanet Meali: | (Yoksa; Allah içinizden), Allah’tan, Resûlünden ve mü’minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeksizin (cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız)? |
9:24 | أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler) size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, (artık Allah’ın emri gelinceye kadar) bekleyin! |
9:26 | ثُمَّ أَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, Resûlü ile mü’minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. |
9:29 | وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen), Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, (küçülerek, boyun eğerek kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın). |
9:33 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, (Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile) dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. |
9:54 | وَمَا مَنَعَهُمْ أَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ إِلَّا أَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَبِرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah’ı ve Resûlünü inkâr etmeleri, (namaza ancak üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları) engel olmuştur. |
9:59 | وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا مَا آتَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olsalardı… |
9:59 | وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ سَيُؤْتِينَا اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | “Bize Allah yeter. Lütuf ve ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir…” deselerdi, (kendileri için daha hayırlı olurdu). |
9:61 | وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.” |
9:62 | وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir. |
9:63 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, (içinde ebedî kalacağı) cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? |
9:65 | قُلْ أَبِاللَّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” |
9:70 | أَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, (ama onlar kendilerine zulmediyorlardı). |
9:71 | وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. |
9:74 | وَمَا نَقَمُوا إِلَّا أَنْ أَغْنَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. |
9:80 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez. |
9:81 | فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler. |
9:84 | إِنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَمَاتُوا وَهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. |
9:86 | وَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللَّهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler. |
9:88 | لَٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. |
9:90 | وَقَعَدَ الَّذِينَ كَذَبُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. |
9:91 | وَلَا عَلَى الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُوا لِلَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, (zayıflara, hastalara ve savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. |
9:94 | وَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | “Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz.” |
9:97 | وَأَجْدَرُ أَلَّا يَعْلَمُوا حُدُودَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri) ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. |
9:99 | وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللَّهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır.) Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. |
9:105 | وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir.” |
9:107 | وَإِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | (Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için) ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye (bir mescit yapanlar vardır). |
9:120 | مَا كَانَ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ وَمَنْ حَوْلَهُمْ مِنَ الْأَعْرَابِ أَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak … yaraşmaz. |
9:128 | لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. |
10:13 | وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, sizden önceki nice nesilleri) peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri hâlde (yalanlayıp zulmettikleri vakit helâk ettik). Onlar zaten inanacak değillerdi. |
10:21 | قُلِ اللَّهُ أَسْرَعُ مَكْرًا إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, daha çabuk tuzak kurar.” Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar. |
10:47 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ رَسُولٌ |
Diyanet Meali: | Her ümmetin bir peygamberi vardır. |
10:47 | فَإِذَا جَاءَ رَسُولُهُمْ قُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir… |
10:74 | ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. |
10:103 | ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا كَذَٰلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنْجِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız.* |
11:59 | وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ |
Diyanet Meali: | İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. O’nun peygamberlerine karşı geldiler. |
11:69 | وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. |
11:77 | وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا |
Diyanet Meali: | Elçilerimiz Lût’a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı. |
11:81 | قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar.” |
11:120 | وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. |
12:50 | فَلَمَّا جَاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَىٰ رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللَّاتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor.” |
12:110 | حَتَّىٰ إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا |
Diyanet Meali: | Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi. |
13:32 | وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim. |
13:38 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. |
13:38 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. |
14:4 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. |
14:9 | جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّوا أَيْدِيَهُمْ فِي أَفْوَاهِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar (öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürdüler… |
14:10 | قَالَتْ رُسُلُهُمْ أَفِي اللَّهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” |
14:11 | قَالَتْ لَهُمْ رُسُلُهُمْ إِنْ نَحْنُ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri, onlara dedi ki: “Biz ancak sizin gibi birer insanız…” |
14:13 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُمْ مِنْ أَرْضِنَا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, peygamberlerine; “Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız…” dediler. |
14:44 | رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim.” |
14:47 | فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.* |
15:11 | وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı.* |
16:35 | فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. |
16:36 | وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin…” diye peygamber gönderdik. |
16:113 | وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.* |
17:15 | وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّىٰ نَبْعَثَ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz. |
17:77 | سُنَّةَ مَنْ قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda hiçbir değişme bulamazsın.* |
17:93 | قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنْتُ إِلَّا بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.” |
17:94 | أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” |
17:95 | لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ مَلَكًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı), elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” |
18:106 | ذَٰلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُوًا |
Diyanet Meali: | İşte böyle. İnkâr etmeleri, âyetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden onların cezası cehennemdir.* |
19:19 | قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا |
Diyanet Meali: | Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.* |
19:51 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَىٰ إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.* |
19:54 | إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | (Kitap’ta İsmail’i de an). Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi. |
20:47 | فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | “Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz…’ ” |
20:96 | فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا |
Diyanet Meali: | (Sâmirî, şöyle dedi: “Ben onların görmediği şeyi gördüm.) Elçinin izinden bir avuç avuçladım da onu attım.” |
20:134 | لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ |
Diyanet Meali: | “Keşke bize bir peygamber gönderseydin de (alçalıp rezil olmadan önce) âyetlerine uysaydık” (derlerdi). |
21:25 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, … diye vahyetmişizdir. |
21:41 | وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi.* |
22:52 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ |
Diyanet Meali: | Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. |
22:75 | اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da.* |
22:78 | هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, (siz de insanlara şahit ve örnek olasınız). |
23:32 | فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ |
Diyanet Meali: | Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur…” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. |
23:44 | ثُمَّ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا تَتْرَىٰ كُلَّ مَا جَاءَ أُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ |
Diyanet Meali: | Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. |
23:44 | كُلَّ مَا جَاءَ أُمَّةً رَسُولُهَا كَذَّبُوهُ فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا |
Diyanet Meali: | Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik. |
23:51 | يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا |
Diyanet Meali: | Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. |
23:69 | أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ |
Diyanet Meali: | Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?* |
24:47 | وَيَقُولُونَ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالرَّسُولِ وَأَطَعْنَا |
Diyanet Meali: | (Münâfıklar), “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler. |
24:48 | وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | Aralarında hüküm vermesi için Allah’a (Kur’an’a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir.* |
24:50 | أَمْ يَخَافُونَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? |
24:51 | إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا |
Diyanet Meali: | Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. |
24:52 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.* |
24:54 | قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen görevin sorumluluğu ancak ona ait; (size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir). |
24:54 | وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. |
24:56 | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin (ki size merhamet edilsin). |
24:62 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan … kimselerdir. |
24:62 | إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir. |
24:63 | لَا تَجْعَلُوا دُعَاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًا |
Diyanet Meali: | (Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. |
25:7 | وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır.” |
25:27 | يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | ( gün zalim kimse, çaresizlik içinde ellerini ısırıp) şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” |
25:30 | وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَٰذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا |
Diyanet Meali: | Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.* |
25:37 | وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. |
25:41 | أَهَٰذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu?” |
26:16 | فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.”* |
26:27 | قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.* |
26:107 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”* |
26:125 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”* |
26:143 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”* |
26:162 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”* |
26:178 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”* |
28:47 | لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ |
Diyanet Meali: | “Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık.” |
28:59 | وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ حَتَّىٰ يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, (kendilerine âyetlerimizi okuyan) bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici değildir. |
29:18 | وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | “Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.” |
29:31 | وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ |
Diyanet Meali: | Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz…” dediler. |
29:33 | وَلَمَّا أَنْ جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا |
Diyanet Meali: | Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. |
30:9 | وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | (Yine onlar, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler) ve orayı kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. |
30:47 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ فَجَاءُوهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. |
33:12 | وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا |
Diyanet Meali: | Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı.* |
33:21 | لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için güzel bir örnek vardır. |
33:22 | وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir…” dediler. |
33:22 | وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا |
Diyanet Meali: | (Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir.) Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” (dediler). Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır. |
33:29 | وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”* |
33:31 | وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | İçinizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. |
33:33 | وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. |
33:36 | وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. |
33:36 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. |
33:40 | مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ |
Diyanet Meali: | Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. |
33:53 | وَمَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz (ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız) ebediyyen söz konusu olamaz. |
33:57 | إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiştir. |
33:66 | يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا |
Diyanet Meali: | (Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün), “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler. |
33:71 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. |
34:45 | وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ فَكَذَّبُوا رُسُلِي |
Diyanet Meali: | (Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı.) Hâlbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır. Elçilerimi yalanladılar. |
35:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا |
Diyanet Meali: | Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri (ikişer, üçer, dörder kanatlı) elçiler yapan Allah’a mahsustur. |
35:4 | وَإِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, senden önce de nice peygamberler yalancı sayılmıştır. |
35:25 | جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالزُّبُرِ وَبِالْكِتَابِ الْمُنِيرِ |
Diyanet Meali: | Oysa peygamberleri onlara apaçık delilleri, sahifeleri ve aydınlatıcı kitabı getirmişlerdi. |
36:30 | مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. |
38:14 | إِنْ كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ |
Diyanet Meali: | (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.* |
39:71 | أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan (ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran) peygamberler gelmedi mi?” |
40:5 | وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ |
Diyanet Meali: | Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. |
40:22 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkâr ediyorlardı. |
40:34 | حَتَّىٰ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ مِنْ بَعْدِهِ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. |
40:50 | قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا بَلَىٰ |
Diyanet Meali: | (Cehennem bekçileri) derler ki: “Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?” Onlar, “Evet, getirmişti” derler. |
40:51 | إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında (ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde) yardım ederiz. |
40:70 | الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, kitabı (Kur’an’ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. |
40:78 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, (anlatmadıklarımız da var). |
40:78 | وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. |
40:83 | فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ |
Diyanet Meali: | Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). |
41:14 | إِذْ جَاءَتْهُمُ الرُّسُلُ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Hani onlara peygamberler önlerinden ve arkalarından gelmiş, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin” demişlerdi. |
41:43 | مَا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدْ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِنْ قَبْلِكَ |
Diyanet Meali: | Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. |
42:51 | أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. |
43:29 | بَلْ مَتَّعْتُ هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ جَاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur’an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.* |
43:45 | وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor. |
43:46 | فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti. |
43:80 | بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar. |
44:13 | أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.* |
44:17 | وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) gelmişti.* |
44:18 | أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.”* |
46:9 | قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. |
46:35 | فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُولُو الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. |
47:32 | وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىٰ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar) ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. |
47:33 | أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler!) Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. |
48:9 | لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz … diye (Peygamber’i gönderdik.) |
48:12 | بَلْ ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَنْقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ إِلَىٰ أَهْلِيهِمْ أَبَدًا |
Diyanet Meali: | (Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. |
48:13 | وَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ فَإِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.* |
48:17 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. |
48:26 | فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmişti. |
48:27 | لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. |
48:28 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). |
48:29 | مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. |
49:1 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. |
49:3 | إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. |
49:7 | وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. |
49:14 | وَإِنْ تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez.” |
49:15 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا |
Diyanet Meali: | İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, (Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden)lerdir. |
50:14 | كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti. |
51:52 | كَذَٰلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ |
Diyanet Meali: | İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.* |
57:7 | آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَفِينَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. |
57:8 | وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah’a iman etmiyorsunuz? |
57:19 | وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الصِّدِّيقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler)dir. |
57:21 | أُعِدَّتْ لِلَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ |
Diyanet Meali: | (Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan), Allah’a ve Resûlüne inananlar için hazırlanan (cennete yarışırcasına koşun). |
57:25 | لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik. |
57:25 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
57:27 | ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَىٰ آثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. |
57:28 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin. |
58:4 | ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, Allah’a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. |
58:5 | إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. |
58:8 | وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen) ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları (görmedin mi)? |
58:9 | فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman), günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. |
58:12 | إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً |
Diyanet Meali: | Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. |
58:13 | فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. |
58:20 | إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.* |
58:21 | كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.* |
58:22 | لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, (babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile), Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. |
59:4 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri sebebiyledir. |
59:6 | وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ |
Diyanet Meali: | Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. |
59:6 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter. |
59:7 | مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, (onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara) aittir. |
59:7 | مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, (onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara) aittir. |
59:7 | وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا |
Diyanet Meali: | Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. |
59:8 | يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken (yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir). |
60:1 | يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. |
61:5 | يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَدْ تَعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” |
61:6 | وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, (benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. |
61:6 | وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ |
Diyanet Meali: | “Ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği peygamberiyim).” |
61:9 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, (kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da), dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. |
61:11 | تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. |
62:2 | هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | O, ümmîlere, içlerinden, (kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten) bir peygamber gönderendir. |
63:1 | إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. |
63:1 | قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. |
63:5 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ |
Diyanet Meali: | O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler. |
63:7 | هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنْفِقُوا عَلَىٰ مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin (ki dağılıp gitsinler)” diyenlerdir. |
63:8 | وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. |
64:6 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا |
Diyanet Meali: | Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de (inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri) sebebiyledir. |
64:8 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنْزَلْنَا |
Diyanet Meali: | Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. |
64:12 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin. |
64:12 | فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir. |
65:8 | وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik. |
65:11 | رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için) size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber (gönderdi). |
69:10 | فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً |
Diyanet Meali: | Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.* |
69:40 | إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | O (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.* |
72:23 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” |
72:27 | إِلَّا مَنِ ارْتَضَىٰ مِنْ رَسُولٍ |
Diyanet Meali: | Ancak seçtiği resûller başka. |
73:15 | إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. |
73:15 | كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا |
Diyanet Meali: | Nitekim, Firavun’a da bir peygamber göndermiştik. |
73:16 | فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik.* |
77:11 | وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ |
Diyanet Meali: | Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).* |
81:19 | إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | O (Kur’an), şüphesiz değerli … bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.* |
91:13 | فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın Resûlü de onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.”* |
98:2 | رَسُولٌ مِنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُطَهَّرَةً |
Diyanet Meali: | Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.* |
رِسَالَةٌ : İsim.
5:67 | وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.) Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. |
6:124 | اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. |
7:62 | أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنْصَحُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum.” |
7:68 | أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.”* |
7:79 | فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي |
Diyanet Meali: | Artık, Salih onlardan yüz çevirdi ve “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim…” dedi. |
7:93 | لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim.” |
7:144 | إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي وَبِكَلَامِي |
Diyanet Meali: | “Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım.” |
33:39 | الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. |
72:23 | إِلَّا بَلَاغًا مِنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ |
Diyanet Meali: | “Benim yaptığım yalnız, Allah katından olanı, O’nun gönderdiklerini tebliğdir.” |
72:28 | لِيَعْلَمَ أَنْ قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici melekler yürütür ki) resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmıştır. |