KÖK HARFLER: ج ل ب
ANLAM:
جَلَبَ : Bir şeyi, bir yerden bir yere sürmek ya da getirmek, taşımak ya da nakletmek.
AÇIKLAMA:
Bu fiil kökünün iki temel manası vardır. Birincisi, bir şeyi bir yerden başka bir yere getirmek; ikincisi, bir şeyin bir şeyi örtmesi. (Mekâyıs 220)
Celb, bir şeyi sürmek, toplamak, bir araya getirmektir.
Cilbâb ve celâbib ise kadının hem başını, hem de göğsünü kendisiyle örttüğü geniş giyisidir. (Müfredât 254)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
جَلَبَ (geniş zamanlı يَجْلِبُ ve يَجْلُبُ mastar isim جَلْبٌ) ve اَجْلَبَ : Bir şeyi, bir yerden bir yere sürdü ya da getirdi, taşıdı ya da nakletti.
جَلَبَ لِاَهْلِهِ : Ailesi için kazandı ya da gelir elde etti.
اَجْلَبَ عَلَى فَرَسِهِ : Vurarak ya da bağırarak koşması için atını şahlandırdı.
اَجْلَبَ عَلَيْهِ : Onu kötülük yapmakla tehdit etti.
جَلَبَ عَلَيْهِ : Ona karşı bir suç işledi; ya da karşılığında cezalandırılması gereken bir cürüm.
جِلْبَابٌ (çoğul hali جَلَابِيبُ ) : Bir kadının dışını saran elbise; mintan; bir kadının örtüsü; bir kadının başını ve bağrını kapattığı elbise; bir kişinin bağlandığı egemenlik, hükümranlık ya da saltanat.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَجْلَبَ | fiil-IV | 1 | Teşvik etti, sevketti, koşturdu, toplandı | 17/64 |
|
جَلَابِيبُ | isim | 1 | Tepeden tırnağa kadar örten rida, kisve ya da her türlü örtü (çoğul) | 33/59 | Tekili: جِلْبَابٌ |
| Toplam | 2 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- جَلَبَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Celb | جَلْب | Kendi tarafına çekmek. Çekmek, götürmek. |
|
Celeb | جَلَب | Kasaplara hayvan satan büyük tüccar. Kaba yapılı, biçimsiz. |
|
Câlib | جَالِب | Çekici. Celbedici. Kendi tarafına çekip getirici olan. |
|
Meclûb | مَجْلُوب | Celbolunmuş. Çekilmiş. Kapılmış. | Meclûbiyyet |
Celebe | جَلَبَة | Anlaşılmaz konuşma, mırıltı. |
|
Cülbân | جُلْبَان | Burçak dedikleri hububat cinsi. |
|
Cilbâb | جِلْبَاب | Kadın feracesi. Çarşaf. | Çoğul: Celâbîb |
İclâb | إِجْلَاب | Cem’ etmek, toplamak. |
|
İsticlâb | اِسْتِجْلَاب | Çekme, celbetme. Çekmeye vaya getirmeğe sebep olma. |
|
Müsteclib | مُسْتَجْلِب | Kendine doğru çeken. İsticlab eden. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَجْلَبَ : Fiil-IV.
17:64 | وَأَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ |
Diyanet Meali: | Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. |
جَلَابِيبُ : İsim. Çoğul. Tekili: جِلْبَابٌ
33:59 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. |