د ر ي

KÖK HARFLER: د ر ي

ANLAM: 

دَرَى : Bir şeyi bilmek. Şüphe ettikten sonra onu öğrenmek ya da onu bir tür hüner veya beceri ile öğrenmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
دَرَى fiil-I 12 Bildi 31/34 Muzari: يَدْرِي 
أَدْرَى fiil-IV 17 Bildirdi 69/3

Toplam 29


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • دَرَى
    • جَهِلَ > bak: ج ه ل
    • غَبِيَ
    • حَمُقَ
    • بَلِهَ
  • دِرَايَةٌ
    • جَهْلٌ > bak: ج ه ل
    • جَهَالَةٌ > bak: ج ه ل
    • غَبَاوَةٌ
    • حُمْقٌ
    • رُعُونَةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Dirayet دِرَايَة Zeka, bilgi; kavrayış. Dirayetli
İdrâ’ إِدْرَاء Bildirme. Bildirilme.
Müdrî مُدْرِي Bildiren.
Müdârât مُدَارَات Dost gibi görünmek. Yumuşaklıkla davranmak.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

دَرَى : Fiil-I. 

4:11 آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا
Diyanet Meali: Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz.
21:109 وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ
Diyanet Meali: “Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.”
21:111 وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ
Diyanet Meali: “Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.”*
31:34 وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا
Diyanet Meali: Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.
31:34 وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ
Diyanet Meali: Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.
42:52 مَا كُنْتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدِي بِهِ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا
Diyanet Meali: Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. 
45:32 وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ
Diyanet Meali: “Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz” demiştiniz.
46:9 قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ
Diyanet Meali: De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.”
65:1 لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًا
Diyanet Meali: Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.
69:26 وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ
Diyanet Meali: “Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.”*
72:10 وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا
Diyanet Meali: “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”*
72:25 قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Diyanet Meali: De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.”*

أَدْرَى : Fiil-IV. 

10:16 قُلْ لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَا أَدْرَاكُمْ بِهِ
Diyanet Meali: De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi.”
33:63 وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا
Diyanet Meali: Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.
42:17 وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ
Diyanet Meali: Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır.
69:3 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ
Diyanet Meali: Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?*
74:27 وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Diyanet Meali: Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?*
77:14 وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
Diyanet Meali: Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.*
80:3 وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak.*
82:17 وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Diyanet Meali: Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?*
82:18 ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ
Diyanet Meali: Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin?*
83:8 وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ
Diyanet Meali: “Siccîn”in ne olduğunu sen ne bileceksin.*
83:19 وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ
Diyanet Meali: “İlliyyûn”un ne olduğunu sen ne bileceksin.*
86:2 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
Diyanet Meali: Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?*
90:12 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
Diyanet Meali: Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?*
97:2 وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
Diyanet Meali: Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin!*
101:3 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ
Diyanet Meali: Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin?*
101:10 وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
Diyanet Meali: Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?*
104:5 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
Diyanet Meali: Hutame’nin ne olduğunu sen ne bileceksin?*