KÖK HARFLER: ش ر ق
ANLAM:
شَرَقَ : (Güneş) yükselmek. Kanla veya hoş kırmızı bir renkle koyu kırmızı hale gelmek. (Güneş) neredeyse batacak hale gelmek ve rengi alacakaranlık ve kızıllıkla karışık bir hal almak. Yüzü parıldamak, güzellikle ışıldamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
شَرَقَ (geniş zaman يَشْرُقُ mastar isim شَرْقٌ):
شَرَقَتِ الشَّمْسُ : Güneş yükseldi.
شَرِقَ الشَّىْءُ (geniş zaman يَشْرَقُ ) : O şey kanla veya hoş kırmızı bir renkle koyu kırmızı hale geldi.
شَرِقَت الشَّمْسُ : Güneş neredeyse batacak hale geldi ve rengi alacakaranlık ve kızıllıkla karışık bir hal aldı.
اَشْرَقَ وَجْهُهُ : Yüzü parıldamıştı ve güzellikle ışıldıyordu.
اَشْرَقَ : Gündoğumu zamanı başladı. Işıttı, aydınlattı, ışık verdi.
اِشْرَاقٌ : Gün doğumu (38:18).
شَرْقِىٌّ : Doğuya dair; gündoğumu yeri; doğu.
مَكَانٌ شَرْقِىٌّ : Doğuya bakan bir yer; güneşin üzerine parıldadığı bir yer; doğuya doğru bir yer
اَلْمَشْرِقُ ve الشَّرْقُ : Gündoğumu yeri veya bölgesi veya yönü. (مَشَارِقٌ şu sözcüğün çoğul hali: مَشْرِقٌ)
اَلْمَشْرِقَانِ : Yazın veya kışın gündoğumu yeri; gündoğumu yeri ve günbatımı yeri veya doğu ve batı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَشْرَقَ | fiil-IV | 1 | Işıttı, doğuş vaktine girdi, doğuya yöneldi | 39/69 |
|
مَشْرِقٌ | isim | 11 | Güneşin doğduğu yer, doğu | 73/9 | Çoğul: مَشَارِقُ |
شَرْقِىٌّ | isim | 2 | Doğu | 19/16 | Müennes: شَرْقِيَّةٌ |
مُشْرِقٌ | isim | 2 | Doğuya yönelen, güneşin doğduğu vakitte bulunan | 15/73 |
|
إِشْرَاقٌ | isim | 1 | Güneşin doğduğu vakit | 38/18 |
|
| Toplam | 17 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şark | شَرْق | Doğu. Güneşin doğduğu yön. Güneş ve güneşin aydınlığı. |
|
Şarkî | شَرْقِى | 1: Şark ile alakalı. 2: Müzik parçası, ezgi. |
|
Şarkıyye | شَرْقِيَّة | 1: Şark ile alakalı. 2: Müzik parçası, ezgi. |
|
Şarkıyyât | شَرْقِيَّات | Şark dilleri veya ilimleri hakkında inceleme yapan ilim şubesi. |
|
Meşrık | مَشْرِق | Güneş doğacak cihet. Gündoğusu. Doğu. Şark ciheti. | Çoğul: Meşârık |
Mişrak | مِشْرَاق | Her zaman güneşli olan yer. |
|
Teşrîk | تَشْرِيق | Güneşlendirme. Güneşte kurutma. |
|
İşrâk | إِشْرَاق | Güneşin doğması. | İşrâkî |
Teşerruk | تَشَرُّق | Güneşte oturmak. |
|
Müsteşrik | مُسْتـشْرِق | Doğu bilimci, Şarkiyatçı, oryantalist. |
|
Siroko | ——— | Akdeniz havzasında görülen çok sıcak bir rüzgâr. |
|
Siroko kelimesi “Batı Akdenize özgü güneydoğu rüzgârı” anlamındadır ve Fransızcadan dilimize geçmiştir. Fransızcaya ise bu kelime İtalyanca üzerinden Arapçadan geçmiştir. Arap dili lehçelerinde şirûk (شروق) “doğu rüzgârı” demektir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَشْرَقَ : Fiil-IV.
39:69 | وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتَابُ |
Diyanet Meali: | Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. |
مَشْرِقٌ : İsim. Çoğulu: مَشَارِقُ
2:115 | وَلِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. |
2:142 | قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” |
2:177 | لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ |
Diyanet Meali: | İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. |
2:258 | قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ |
Diyanet Meali: | İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir” dedi. |
7:137 | وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُوا يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الْأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. |
26:28 | قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi. * |
37:5 | رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ |
Diyanet Meali: | O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir. * |
43:38 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ |
Diyanet Meali: | Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu (ile batı arası) kadar uzaklık olsaydı!” der. |
55:17 | رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ |
Diyanet Meali: | O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir. * |
70:40 | فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ |
Diyanet Meali: | Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz bizim gücümüz yeter. * |
73:9 | رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle ise O’nu vekil edin. * |
شَرْقِىٌّ : İsim. Sıfat. Müennesi: شَرْقِيَّةٌ
19:16 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. * |
شَرْقِيَّةٌ : İsim. Müennes. Müzekkeri: شَرْقِىٌّ
24:35 | يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ |
Diyanet Meali: | Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. |
مُشْرِقِينَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُشْرِقٌ
15:73 | فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ |
Diyanet Meali: | Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.* |
26:60 | فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. * |
إِشْرَاقٌ : İsim. Masdar. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
38:18 | إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ |
Diyanet Meali: | Kendisiyle birlikte akşam sabah tesbih etsinler diye biz, dağları Dâvûd’un emrine verdik. * |