KÖK HARFLER: خ و ن
ANLAM:
خَانَ : (Bir kimse bir kimseye karşı) ona verdiği inanç veya güvene sadık olmayan bir biçimde hareket etmek ya da davranmak; ona karşı haksız veya yanlış bir biçimde hareket etmek; ona karşı sadakatsiz, hain veya kalleş olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَانَ (geniş zamanlı يَخُونُ mastar ismi خِيَانَةٌ ve خَائِنَةٌ ve خَوْنٌ):
خَانَهُ ve اِخْتَانَهُ : Ona verdiği inanç veya güvene sadık olmayan bir biçimde hareket etti ya da davrandı; ona karşı haksız veya yanlış bir biçimde hareket etti; ona karşı sadakatsiz, hain veya kalleşti.
خِيَانَةٌ : Hıyanet; sadakatsizlik; hainlik.
خَائِنٌ ve خَائِنَةٌ ve خَؤُونٌ ve خَوَّانٌ (son üçü pekiştirmeli sıfattır): Sadakatsiz, hain ve kalleş kimse.
خَائِنٌ : Hain, kalleş, vefasız, sadakatsiz kimse.
خَانَ الْعَهْدَ اَوْ فِى الْعَهْدِ : Sözleşmeyi bozdu. Antlaşmaya sadık değildi.
خَانَتْهُ رِجْلَاهُ : Kendisini yarı yolda bırakmış bacaklarıyla yürüyemiyordu.
خَانَهُ الدَّهْرُ : Zaman onu aldatmıştı.
خَائِنَةَ الْاَعْيُنِ : Bakmaya izin verilmeyen bir şeye atılan gizli bir bakış; şüphe uyandıracak bir bakışla bakmak; birinin aklındaki bir şeyi anlatmak için gözüyle bir işaret yapması; belirsiz bir ifade takınmak suretiyle gözün kısılması.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
خَانَ | fiil-I | 5 | Hainlik etti | 66/10 |
|
اِخْتَانَ | fiil-VIII | 2 | Çok haince davrandı | 4/107 |
|
خَائِنٌ | isim | 5 | Hain | 12/52 | Müennes: خَائِنَةٌ |
خَوَّانٌ | isim | 2 | Çok hain | 22/38 |
|
خِيَانَةٌ | isim | 2 | Hainlik | 8/58 |
|
| Toplam | 16 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- خَانَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâin | خَائِن | Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden. |
Hıyânet | خِيَانَة | Hainlik etme. |
Tahvîn | تَخْوِين | Birisine hain deme. Hıyanet nisbet etme. |
İhânet | إِخَانَة | Hıyanet, hainlik. |
İhtiyân | اِخْتِيَان | Sözde durmama, emanete hiyanet etme. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَانَ : Fiil-I.
8:27 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. |
8:27 | وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin. |
8:71 | وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi.. |
12:52 | ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi bilmesi içindi” dedi. |
66:10 | كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا |
Diyanet Meali: | Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler. |
اِخْتَانَ : Fiil-VIII.
2:187 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. |
4:107 | وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine hainlik edenleri savunma. |
خَائِنِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: خَائِنٌ
4:105 | وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا |
Diyanet Meali: | Sakın hainlerin savunucusu olma. |
8:58 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, hainleri sevmez. |
12:52 | وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf, “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi) ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını (bilmesi içindi” dedi). |
خَائِنَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes. Müzekkeri: خَائِنٌ
5:13 | وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَائِنَةٍ مِنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. |
40:19 | يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ |
Diyanet Meali: | Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.* |
خَوَّانٌ : İsim.
4:107 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا |
Diyanet Meali: | Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez. |
22:38 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. |
خِيَانَةٌ : İsim.
8:58 | وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ |
Diyanet Meali: | (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. |
8:71 | وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi.. |