KÖK HARFLER: ف ر ض
ANLAM:
فَرَضَ : Bir şeye bir işaret koymak. Bir çentik veya bir kesik atmak, yarık açmak. Bir kanun veya yasayı bilinen bir hüküm ile farz veya zorunlu kılmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
فَرَضَ (geniş zaman يَفْرِضُ mastar isim فَرْضٌ):
فَرَضَهُ : O şeye bir işaret koydu, bir çentik veya bir kesik attı, yarık açtı.
فَرَضَ : Bir şeyi, yani kanun veya yasayı bilinen bir hüküm ile farz veya zorunlu kıldı; bir şeyi yapmak için belirli bir zaman tayin etti ya da belirledi.
فَرَضَ bir şeyi, örneğin harcamaları vb.ni hükme bağladı ya da hükmetti, manasına da gelmektedir.
فَرَضَ لَهُ : Onun için kesin bir pay belirledi ya da atadı (çünkü pay edilen, pay edildiği şeyden ayrılmıştır ki bu fiilin temel anlamıdır).
فَرَضَ ve فَرَضَ لَهُ ve فَرَضَ عَلَيْهِ : Bir şeyi, yani kanun veya yasayı bilinen bir hüküm ile farz veya zorunlu kıldı ya da bir şeyi onun için bir kanun, bir buyruk veya yasak olarak tesis etti.
مَفْرُوضٌ : Pay edilmiş; belirlenmiş; zamana veya başka bir şeye göre kararlaştırılmış, tanımlanmış veya sınırlandırılmış.
فَرِيضَةٌ (çoğul hali فَرَائِضُ ) : Allah c.c. tarafından farz kılınmış bir kanun veya emir; bir kimseye farz kılınmış bir pay veya nasip; pay edilmiş, tayin edilmiş, saptanmış veya belirlenmiş herhangi bir şey ve özellikle pay edilmiş bir miras.
فَارِضٌ : Yaşlı, yaşlanmış veya yaşı ilerlemiş (bir ineğe istinaden kullanıldığında); bir hayli yaşlı ve güçsüz; büyük ve şişman, iri veya hantal (bir kimseye istinaden kullanıldığında); eski ve antika (bir şeye istinaden kullanıldığında).
ضِغْنٌ فَارِضٌ : Büyük bir fesat veya kin.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
فَرَضَ | fiil-I | 9 | Takdir etti, farz kıldı | 33/50 |
مَفْرُوضٌ | isim | 2 | Farz kılınan, takdir edilen | 4/7 |
فَارِضٌ | isim | 1 | Kocamış, yaşlı | 2/68 |
فَرِيضَةٌ | isim | 6 | Farz kılınmış, fariza, farz | 4/24 |
| Toplam | 18 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- فَرَضَ
- فَرْضٌ
- فَرِيضَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Farz | فَرْض | Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet. | Çoğulu: Fürûz |
Farîza | فَرِيضَة | 1: Borç, vazife. 2: Allah’ın açık emri olup yapılması şart olan vazife. 3: Farzedelim ki, öyle kabul edelim ki, ola ki. |
|
Ferâiz | فَرَائِض | 1: Farizalar. 2: Şeriata uygun bir biçimde mirasçılara düşen pay. | Farîza’nın çoğulu |
Farazî | فَرَضِى | Varsayımsal. |
|
Farazîye | فَرَضِيَّة | Varsayım. |
|
Farazâ | فَرَضَا | Diyelim ki, sayalım ki, ola ki, tutalım ki, varsayalım ki. |
|
Mefrûz | مَفْرُوض | Farz olunmuş, varsayılmış. |
|
Tefrîz | تَفْرِيض | Farzetmek. |
|
İfrâz | إِفْرَاض | Vazifeye tayin etmek. Farzedip vermek. |
|
İftirâz | اِفْتِرَاض | Farz kılma, vacib kılma. |
|
Farz-ı ayn, Farz-ı kifâye, Farz-ı muhâl: Bunlar “farz” kelimesi ile yapılan terkiplerdir.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فَرَضَ : Fiil-I.
2:197 | فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ |
Diyanet Meali: | Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona cinsel ilişki, günaha sapmak … yoktur. |
2:236 | لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ أَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. |
2:237 | وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız… |
2:237 | فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إِلَّا أَنْ يَعْفُونَ |
Diyanet Meali: | … tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının … (paylarından) vazgeçmesi başka. |
24:1 | سُورَةٌ أَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَأَنْزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ |
Diyanet Meali: | Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. (Düşünüp öğüt almanız için) onda apaçık âyetler indirdik. |
28:85 | إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ |
Diyanet Meali: | Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. |
33:38 | مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. |
33:50 | قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. |
66:2 | قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. |
مَفْرُوضٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
4:7 | مِمَّا قَلَّ مِنْهُ أَوْ كَثُرَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا |
Diyanet Meali: | Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir. |
4:118 | وَقَالَ لَأَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا |
Diyanet Meali: | (Allah, o şeytana lânet etti) ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi. |
فَارِضٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:68 | قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır.” |
فَرِيضَةٌ : İsim.
2:236 | مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ أَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden (kadınları boşarsanız size bir günah yoktur). |
2:237 | وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız… |
4:11 | آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. |
4:24 | فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. |
4:24 | وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهِ مِنْ بَعْدِ الْفَرِيضَةِ |
Diyanet Meali: | Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. |
9:60 | وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak … Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |