خ ر ر

KÖK HARFLER:  خ ر ر

ANLAM: 

خَرَّ : (Su) çağlamak, gümbürdemek ya da şırıldamak. Yüksekten düşmek, çökmek, yıkılmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

خَرَّ (geniş zamanlı يَخُرُّ ve يَخِرُّ mastar ismi  خَرِيرًا):

خَرَّ الْمَاءُ : Su çağladı, gümbürdedi ya da şırıldadı.

خَرَّ النَّائِمُ : Uyuyan adam horladı.

خَرَّ الْبِنَاءُ : Bina çöktü.

خَرَّ الرَّجُلُ : Adam öldü.

خَرُّوا عَلَيْنَا : Bilinmeyen bir yerden üzerimize geldiler.

خَرَّتْ خَطَايَاهُ : Günahları üzerinden düştü.

خَرَّ لِلّٰهِ سَاجِدًا : Allah’a (c.c.) secde ederek yüzüstü kapandı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
خَرَّ fiil-I 12 Yüksekten  düştü, çöktü, yıkıldı 7/143

Toplam 12

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir.

Har خَرّ Gür akan suyun akışını ve dökülüşünü anlatır.

Nişanyan Sözlük, “har har”, “harıl harıl suyun akması” şeklinde kullanılan “har” kelimesinin ses yansımalı bir sözcük olduğunu söyler.

Aşağı, değersiz anlamındaki “hor” kelimesinin kökeni Farsçadır.

“Genizden gelen kalın ses” anlamındaki “hor” kelimesi de ses yansımalı bir sözcüktür ve “horlamak” fiili bu kelimeden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

خَرَّ : Fiil-I.

7:143 فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا
Diyanet Meali:   Rabbi, dağa tecelli edince  onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. 
12:100 وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّوا لَهُ سُجَّدًا
Diyanet Meali: Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler.
16:26 فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ
Diyanet Meali: Allah’ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da tavanları başlarına çöküverdi.
17:107 إِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهِ إِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًا
Diyanet Meali:  Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur’an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.
17:109 وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًا
Diyanet Meali: Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır.*
19:58 إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا
Diyanet Meali: Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
19:90 تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
Diyanet Meali: Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!*
22:31 وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ
Diyanet Meali: Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor gibidir.
25:73 وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا
Diyanet Meali: Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.*
32:15 إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا
Diyanet Meali: Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapananlar …inanırlar.
34:14 فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Diyanet Meali: Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.
38:24 وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ
Diyanet Meali: Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.