KÖK HARFLER: أ و ن
ANLAM:
اٰنَ: Yakınlaşmak; bütün haline ermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اٰنَ : Yakınlaştı; bütün haline erdi.
اَلْاٰنَ : Zaman; şimdi; bu aralar; şu anda.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
اَلْاٰنَ | zarf | 8 | Zaman; şimdi; bu aralar; şu anda. | 2/71 |
| Toplam | 8 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- آنَ
- آنٌ
- أَوَانٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ân | آن | Zamanın bölünemeyecek kadar kısa parçası, lahza. | Çoğul: Ânât |
El-ân | اَلْآن | Şimdi, şu anda, hâlâ, henüz, daha. |
|
Âni | آنِى | Ansızın, birdenbire. Bir anda. Hemen. Olmuş, kemale ermiş. |
|
Ânbeân | آنْ بَآن | Gittikçe, yavaş yavaş, zaman ilerledikçe. |
|
Evân | أَوٓان | Vakit. Hine. | Çoğul: Âvine |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
اَلْاٰنَ : İsim. Zaman zarfı.
2:71 | قَالُوا الْئٰنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. |
2:187 | فَالْئٰنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. |
4:18 | حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنِّي تُبْتُ الْئٰنَ |
Diyanet Meali: | Kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler… |
8:66 | اَلْئٰنَ خَفَّفَ اللهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ اَنَّ فٖيكُمْ ضَعْفًا |
Diyanet Meali: | Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. |
10:51 | اَثُمَّ اِذَا مَا وَقَعَ اٰمَنْتُمْ بِهِ اٰلْئٰنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlara) “Azap gerçekleştikten sonra mı O’na iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele istiyordunuz” (denilecek).* |
10:91 | اٰلْئٰنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. * |
12:51 | قَالَتِ امْرَاَتُ الْعَزِيزِ الْئٰنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ |
Diyanet Meali: | Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı.” dedi. |
72:9 | وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا |
Diyanet Meali: | “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.” * |