KÖK HARFLER: ع ز ز
ANLAM:
عَزَّ : Kuvvetli, güçlü, kudretli olmak. Kendisini methetmek ya da yüceltmek. Kibirli veya mağrur olmak. Karşı durmak. Yenilmez, mağlup edilmez olmak. Zor veya çetin olmak. Elde edilemez olmak. Ender, seyrek olmak. Saygın veya ziyadesiyle değerli olmak. Güçsüz olmak (zıt anlam).
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
عَزَّ | fiil-I | 1 | Üstün geldi, yendi, (على) harf-i ceri ile zor geldi, meşakkatli oldu | 38/23 | |
عَزَّزَ | fiil-II | 1 | Üstün ve galip kıldı, takviye etti, destekledi | 36/14 | |
أَعَزَّ | fiil-IV | 1 | Aziz kıldı, destekledi, takviye etti | 3/26 | |
العُزَّى | özel isim | 1 | Cahiliye devrinde tapılan putlardan biri | 53/19 | |
عَزِيزٌ | isim | 101 | Allah Tealanın isimlerinden biri, üstün, kuvvetli, güçlü, meşakkatli, zor, güç, şerefli, değerli, yüce, Mısır idarecilerinin lakabı | 58/21 | Çoğulu: أَعِزَّةٌ |
عِزٌّ | isim | 1 | Üstünlük, şeref | 19/81 | |
عِزَّةٌ | isim | 11 | Üstünlük, izzet | 35/10 | |
اَعَزُّ | isim | 3 | Daha aziz, daha üstün, en güçlü, en galip, en şerefli | 63/8 | |
Toplam | 120 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَزَّزَ
- أَعَزَّ
- عِزٌّ
- عِزَّةٌ
- عَزِيزٌ (a)
- عَزِيزٌ (b)
Zıt Manada Kelimeler
- عَزَّزَ
- أَعَزَّ
- عِزٌّ
- عِزَّةٌ
- عَزِيزٌ (a)
- عَزِيزٌ (b)
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
İzz | عِزّ | Kıymet. Değer. Güçlü oluş. Alikadir olmak. Kavi. Şerif. Azim. |
|
Azîz | عَزِيز | İzzetli. | Çoğulu: Eizze |
İzzet | عِزَّة | Bir kimse zelil iken kavi ve kudret sahibi olmak. Ziyadelik ve üstünlük. |
|
Eazz | أَعَزّ | En aziz, pek muhterem. |
|
Uzzâ | عُزَّى | İslamiyetten evvel cahiliyet devrinde büyük putlardan birisinin ismi. |
|
Ta’zîz | تَعْزِيز | Aziz kılma, şerefli kılma. |
|
Muazzez | مُعَزَّز | Çok aziz. Muhterem. Çok sevgili, kıymettar, izzetlendirilmiş. |
|
İ’zâz | إِعْزَاز | Aziz kılma. |
|
Teazzüz | تَعَزُّز | Tenezzül etmeme. |
|
İ’tizâz | اِعْتِزَاز | Aziz, izzetli saymak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَزَّ : Fiil-.
38:23 | وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ |
Diyanet Meali: | “Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken ‘Onu da bana ver’ dedi ve tartışmada beni bastırdı.” |
عَزَّزَ : Fiil-II.
36:14 | إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ |
Diyanet Meali: | Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. |
أَعَزَّ : Fiil-IV.
3:26 | وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ |
Diyanet Meali: | “Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin.” |
عَزِيزٌ : İsim. Çoğulu: أَعِزَّةٌ
2:129 | وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “(Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin) ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” |
2:209 | فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:220 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:228 | وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:240 | فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
2:260 | ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” |
3:4 | لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
3:6 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
3:18 | وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah, melekler) ve ilim sahipleri, (ondan başka ilâh olmadığına) adaletle (şâhitlik ettiler). O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
3:62 | وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:56 | لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | (Derileri yanıp döküldükçe), azabı tatmaları için (onların derilerini yenileyeceğiz). Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4:158 | بَلْ رَفَعَهُ اللَّهُ إِلَيْهِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | (Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki), peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
5:38 | جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere (hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin). Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
5:95 | وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
5:118 | وَإِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. |
6:96 | ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir). |
8:10 | وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:49 | وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:63 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
8:67 | تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللَّهُ يُرِيدُ الْآخِرَةَ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
11:91 | وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ وَمَا أَنْتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ |
Diyanet Meali: | “Eğer kabilen olmasaydı, seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.” |
12:78 | قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy…” dediler. |
12:88 | فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu…” dediler. |
14:4 | فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
14:20 | وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’a hiç de güç gelmez. * |
16:60 | وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
26:9 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. * |
26:68 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. * |
26:104 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. * |
26:122 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. * |
26:140 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. * |
26:159 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. * |
26:175 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. * |
26:191 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. * |
26:217 | وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et. * |
27:34 | إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً |
Diyanet Meali: | “(Krallar) bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler.” |
27:78 | إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ بِحُكْمِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir. * |
29:26 | وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. |
29:42 | إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
30:5 | بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | (O gün) Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle (mü’minler sevinecektir). Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. |
30:27 | وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde en yüce ve eşsiz sıfatlar O’nundur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
31:9 | خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için) içlerinde ebedî kalacakları (Naîm cennetleri vardır). Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
35:2 | وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak yoktur). Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
35:17 | وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’a göre zor bir şey değildir. * |
38:66 | رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ |
Diyanet Meali: | “O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” * |
39:5 | كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ |
Diyanet Meali: | Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. |
39:37 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? |
40:8 | إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” |
40:42 | وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ |
Diyanet Meali: | “Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.” |
41:12 | ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. |
43:9 | لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan), mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir. |
44:42 | إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir. * |
44:49 | ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ |
Diyanet Meali: | (Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?” * |
45:37 | وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde ululuk O’na aittir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
57:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
59:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
59:24 | يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
60:5 | وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” |
61:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
62:3 | وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
64:18 | عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
67:2 | لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ |
Diyanet Meali: | O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için (ölümü ve hayatı yaratandır). O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. |
3:126 | وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. |
5:54 | أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. |
9:40 | وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:71 | أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
9:128 | لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. |
11:66 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
12:30 | وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş…” dediler. |
12:51 | قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. |
14:1 | لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | (Bu Kur’an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, (göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan) Allah’ın yoluna çıkarman için (sana indirdiğimiz bir kitaptır). |
14:47 | فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. * |
22:40 | وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
22:74 | مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. * |
27:9 | يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.” * |
31:27 | مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa), Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
32:6 | ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. * |
33:25 | وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
34:6 | هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın) gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna ilettiğini (görürler). |
34:27 | قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُمْ بِهِ شُرَكَاءَ كَلَّا بَلْ هُوَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah’a ortak olamaz.) Aksine O, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah’tır.” * |
35:28 | إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. |
36:5 | تَنْزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | (Bu Kur’an) mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. |
36:38 | وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
Diyanet Meali: | Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir. * |
38:9 | أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ |
Diyanet Meali: | Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? * |
39:1 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. * |
40:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
Diyanet Meali: | Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen … Allah tarafındandır. * |
41:41 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır. * |
42:3 | كَذَٰلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. * |
42:19 | اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. * |
45:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. * |
46:2 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | Kitab’ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. * |
48:3 | وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin. * |
48:7 | وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
48:19 | وَمَغَانِمَ كَثِيرَةً يَأْخُذُونَهَا وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Ve elde edecekleri birçok ganimetler (nasip etmiştir). Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
54:42 | كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُقْتَدِرٍ |
Diyanet Meali: | Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması gibi yakaladık. * |
57:25 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
58:21 | كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. * |
59:23 | الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ |
Diyanet Meali: | O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran … Allah’tır. |
62:1 | الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | (Göklerdeki ve yerdeki her şey), mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan (Allah’ı tespih eder). |
85:8 | وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | Onlar mü’minlere ancak; mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. * |
عِزٌّ : İsim.
19:81 | وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler. * |
عِزَّةٌ : İsim.
2:206 | وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ |
Diyanet Meali: | Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. |
4:139 | أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّة |
Diyanet Meali: | Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? |
4:139 | فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir. |
10:65 | وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. * |
26:44 | وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ |
Diyanet Meali: | Ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler. |
35:10 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ |
Diyanet Meali: | Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki… |
35:10 | فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. |
37:180 | سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. * |
38:2 | بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ |
Diyanet Meali: | Fakat inkâr edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. * |
38:82 | قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İblis, “Senin şerefine andolsun ki, (içlerinden ihlâslı kulların hariç), elbette onların hepsini azdıracağım” dedi. * |
63:8 | وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. |
اَعَزُّ : İsim.
11:92 | قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, (O’na sırt çevirdiniz…)” |
18:34 | فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا |
Diyanet Meali: | Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.” |
63:8 | يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. |