KÖK HARFLER: ع ر ي
ANLAM:
عَرِىَ : Çıplak olmak, çıplak kalmak. (Meçhul kullanım:) Örtüsüz, çıplak, ıssız veya kıyafetsiz olmak. Vücut etsiz, cılız olmak. (Bir kişi veya şey) hatadan, kusurdan, lekeden, vb.den âri olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
عَرِىَ | fiil-I | 1 | Çıplak oldu, çıplak kaldı | 20/118 |
عَرَاءٌ | isim | 2 | Düz ve çıplak arazi | 37/145 |
| Toplam | 3 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَرِيَ
- تَجَرَّدَ > bak: ج ر د
- تَعَرَّى > bu kök
- عَرَّى
- اِعْتَرَى
- عُرْيَانٌ
- عَارٍ
Zıt Manada Kelimeler
- عَرِيَ
- عَرَّى
- عُرْيَانٌ
- عَارٍ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Âri | عَارِى | Çıplak, yoksun. |
Arâ’ | عَرَاء | 1: Çıplaklık. 2: Geniş, çıplak arazi. 3: Mıntıka, bölge. 4: Komşuluk. 5: Avlu. |
Urâ | عُرَى | Çıplaklık. |
Urye | عُرْيَة | Ari olmak. Çıplak olmak. |
Uryân | عُرْيَان | Çıplak. |
Uryânî | عُرْيَانِى | Çıplaklık. |
Tearrî | تَعَرِّى | Soyunma. Çıplaklaşma. |
Mütearrî | مُتَعَرِّى | 1: Bir şeyden alakasını kesen. 2: Soyunan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَرِىَ : Fiil-I.
20:118 | إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” * |
عَرَاءٌ : İsim.
37:145 | فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık. * |
68:49 | لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ |
Diyanet Meali: | Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı. * |