KÖK HARFLER: س و ر
ANLAM:
سَارَ : Birisine, bir şeye doğru veya onun üzerine sıçramak ya da fırlamak. Kızgın olmak; yükselmek, yücelmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَارَ (geniş zaman يَسُورُ mastar isim سَوْرٌ veya سُورَةٌ):
سَارَ اِلَيْهِ اَوْ عَلَيْهِ : Ona doğru veya onun üzerine sıçradı ya da fırladı.
سَارَ : Kızgındı; yükseldi ya da yüceldi.
سَارَ الْحَائِطَ : Duvara tırmandı.
تَسَوَّرَ الْحَائِطَ : Bir hırsız gibi duvara tırmandı ya da çıktı ya da tırmanarak çıktı.
تَسَوَّرَ bir bilezik taktı ya da onunla bezendi, manasına da gelmektedir.
سُورٌ (çoğul hali اَسْوَارٌ ): Bir şehrin suru; başın üst veya en üst kısmı; insanların davet edildiği bir yemek.
سَوَارٌ ve سِوَارٌ ve اُسْوَارٌ : Bir kadının gümüş veya altın bileziği (çoğulu: اَسْوِرَةٌ ve اَسَاوِرُ).
سُورَةٌ : Şöhret veya saygınlık; mertebe veya mevki; yüksek veya yüce mertebe, mevki; mükemmellik (çoğul hali سُوَرٌ ve سُورٌ ). Yüce Kuran’ın bir suresi (çoğul hali سُوَرٌ).
لَهُ سُورَةٌ فِى الْمَجْدِ : Şöhreti yüksektir.
سُورَةٌ yapı olarak güzel ve uzun olan; herhangi bir şeyin son safhası; bir sıra taş veya duvar tuğlaları; bir işaret veya simge, manasına da gelmektedir.
بَيْنَهُمَا سُورَةٌ : İkisi arasında bir işaret vardır.
سُورَةٌ : Bir sıçrayış veya fırlama.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
تَسَوَّرَ | fiil-V | 1 | Tırmandı, çıktı, aştı | 38/21 |
|
سُورٌ | isim | 1 | Sur, duvar | 57/13 |
|
أَسْوِرَةٌ | isim | 5 | Bilezik | 43/53 | Çoğul: أَسَاوِرُ |
سُورَةٌ | isim | 10 | Sûre | 9/64 | Çoğul: سُوَرٌ |
| Toplam | 17 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sûr | سُور | Bir şehri kuşatan yüksekçe kale. |
|
Sûre | سُورَة | Kur’an’ın yüz on dört bölümünden her biri. | Çoğul: Süver |
Esâvir | أَسَاوِر | Bilezikler. |
|
Müsevver | مُسَوَّر | Çevresine sur, duvar çevrilmiş korunmuş. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
تَسَوَّرَ : Fiil-V.
38:21 | وَهَلْ أَتَاكَ نَبَأُ الْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا الْمِحْرَابَ |
Diyanet Meali: | Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi. * |
سُورٌ : İsim.
57:13 | فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ |
Diyanet Meali: | Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. |
أَسْوِرَةٌ : İsim. Çoğulu: أَسَاوِرُ
18:31 | يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ |
Diyanet Meali: | Orada, altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. |
22:23 | يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ |
Diyanet Meali: | Orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir. |
35:33 | يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ |
Diyanet Meali: | Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir. |
43:53 | فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنٖينَ |
Diyanet Meali: | “(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?” * |
76:21 | وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا |
Diyanet Meali: | Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. |
سُورَةٌ : İsim. Çoğul: سُوَرٌ
2:23 | وَإِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin. |
9:64 | يَحْذَرُ الْمُنَافِقُونَ أَنْ تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُمْ بِمَا فِي قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. |
9:86 | وَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللَّهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin” diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler. |
9:124 | وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَٰذِهِ إِيمَانًا |
Diyanet Meali: | Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) “Bu hanginizin imanını artırdı?” diyenler olur. |
9:127 | وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ هَلْ يَرَاكُمْ مِنْ أَحَدٍ |
Diyanet Meali: | Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler. |
10:38 | قُلْ فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِهِ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın.” |
11:13 | قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi Siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.” |
24:1 | سُورَةٌ أَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا |
Diyanet Meali: | Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. |
47:20 | وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌ |
Diyanet Meali: | İnananlar, “Keşke bir sûre indirilse!” derler. |
47:20 | فَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِىِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. |