KÖK HARFLER: ر ك ع
ANLAM:
رَكَعَ : Rüku etmek, başını eğmek. İbadet sırasında veya başka durumlarda tevazu göstermek. Dua etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
رَكَعَ (geniş zaman يَرْكَعُ mastar ismi رُكُوعٌ): Rüku etti; başını eğdi. İmam Ragıp şunu da ekler ki, bazen “ibadette veya diğer durumlarda tevazu ve alçalma”yı ifade etmektedir; dua etti.
رَكَعَ اِلَى اللّٰهِ : Allah’a (c.c.) rüku etti; bütünüyle Allah’a (c.c.) döndü ve yalnızca O’na ibadet etti.
رَاكِعٌ (çoğul hali: رَاكِعُونَ ve رَاكِعِينَ ve رُكَّعٌ): Rüku etme veya rükü eden kişi; şükranda, duada secde etme.
رَكَعَتِ النَّخْلَةُ : Eğilmiş hurma ağacı.
رَكَعَ zenginlik veya yeterliliğin ardından fakir hale geldi ve durumu aşağılandı veya alçaltıldı, manasına da gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
رَكَعَ | fiil-I | 5 | Başı eğdi, eğildi, rükua vardı, huşu ve tevazuda bulundu | 77/48 |
رَاكِعٌ | isim | 8 | Başını eğen, eğilen, bükülen | 5/55 |
| Toplam | 13 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Râkî | رَاكِع | Rüku’ eden. Boyun eğen. | Râkian, Râkiâne |
Rükû’ | رُكُوع | Huzur-u ilahide eğilmek. Namazda elleri dize dayamak suretiyle yere doğru eğilirken baş ile sırtı düz hale getirmek. |
|
Rek’at | رَكْعَة | Namazda bir kıyam (ayakta durma), bir rüku (ayaktayken eğilme) ve iki secdeden (yere kapanma) oluşan bölüm. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَكَعَ : Fiil-I.
2:43 | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ |
Diyanet Meali: | Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. * |
3:43 | يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. * |
22:77 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin.. |
77:48 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler. * |
77:48 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Rükû edin (namaz kılın)” dendiği zaman rükû etmezler. * |
رَاكِعٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kırık Çoğulu: رُكَّعٌ
2:43 | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ |
Diyanet Meali: | Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. * |
2:125 | وَعَهِدْنَا إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ أَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ |
Diyanet Meali: | İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.” |
3:43 | يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. * |
5:55 | وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ |
Diyanet Meali: | …ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. |
9:112 | التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ edenler… |
22:26 | وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ |
Diyanet Meali: | “Evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle!” |
38:24 | وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ |
Diyanet Meali: | Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi. |
48:29 | تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. |