م ل ح

KÖK HARFLER: م ل ح

ANLAM: 

مَلَحَ / مَلُحَ : (Su) tuzlu olmak. (Bir şey) güzel olmak ya da o hale gelmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَلْمِلْحُ : Tuz. (Tuz beyazdır ve tuzun bu şekilde adlandırılmasının nedeni beyaz olmasıdır.) 

مَلَّاحٌ : Denizci. (Denizci bu şekilde adlandırılmıştır, çünkü sürekli tuzlu su üzerindedir.)

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnek
مِلْحٌisim2Tuz. Tuzlu25/53

Toplam2

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • مَالِحٌ
    • أُجَاجٌ > bak: أ ج ج
    • زُعَاقٌ
  • مَلِيحٌ
  • مَلَّاحٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • مَالِحٌ
  • مَلِيحٌ

AÇIKLAMA:

HÜSN ve KASÂMET ve VESÂMET ve BEHCET ve SABAHAT ve MELÂHAT kelimeleri arasındaki fark

( ح س نق س مو س مب ه جص ب حم ل ح )

Kasâmet, “yüz hatlarını ve bir kısmı diğer kısmı ile orantılı uzuvları da kapsayan bir güzelliktir. Hüsn ise, bütünde ve ayrıntıda olduğu gibi, fiillerde ve ahlakta da olur. Oysa kasâmet, sadece şekillerde söz konusudur. 

Vesâmet, “bakan tarafından görülen ve tevessüm (teemmül) anında artan güzelliktir. Bir şey teemmül edildiğinde, tevessemtuhû (onu düşündüm) ifadesi kullanılır. Vesâmet, hüsn’den daha beliğdir. Çünkü güzel bir şeye tekrar tekrar bakıldığında ve onun hakkında tevessüm (teemmül) artırıldığında ondaki güzellik eksilir. Vesîm, “bakıldıkça güzelliği artan” anlamına gelir.

Behcet, “kalbe ferahlık veren güzellik”tir. Behcet’in asıl anlamı sürûrdur. İbtehece “sevindi” anlamına gelir. “Gönle sevinç katan güzellik” behcet diye isimlendirilmiştir. Behcet, bir şeyin renginin ve parlaklığının güzelliğidir.

Sabahat, “yüzün ışık saçması ve görünümün berrak olması”dır. “Demir vs. kıvılcımı” anlamına gelen “sabah” kelimesinden alınmıştır. Sabaha sabah denilmesi, ışık saçması sebebiyledir.

Melâhat ise, “ayrıntıda güzel olmasa bile, genel olarak tatlılıkla vasıflanan şey”dir.

(Farklar Sözlüğü 387) Bknz: ( ح س نق س مو س مب ه جص ب ح )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

MilhمِلْحTuz.Çoğulu: Emlâh, Milâh
MemlahaمَمْلَحَةTuz çıkarılan yer. Tuzla.
TemlîhتَمْلِيحTuzlamak. Tuza yatırmak.Söz arasında güzel ve mazmun söz söylemek.Çoğulu: Temlîhât

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

مِلْحٌ : İsim. 

25:53هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ
Diyanet Meali:O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan…
35:12هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ
Diyanet Meali:Şu tatlıdır, susuzluğu giderir, içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır.