ل ز م

KÖK HARFLER: ل ز م

ANLAM: 

لَزِمَ : Bir şeye sıkıca bağlanmak, yakasını bırakmamak, yapışmak, tutunmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَلْزَمَ fiil-IV 3 Bağladı, sardı, astı, gerekli kıldı 17/13
لِزَامٌ isim 2 Kaçınılmaz, zaruri 25/77

Toplam 5

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • لَزِمَ (a)
    • تَكَاسَلَ > bak: ك س ل
    • تَوَانَى > bak: و ن ي
    • تَقَاعَسَ
  • لَزِمَ (b)
  • لَزِمَ (c)
  • أَلْزَمَ
  • لِزَامٌ
  • لُزُومٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Lâzım لَازِم Lüzumlu, gerekli.  Çoğulu: Levâzım
Levâzım لَوَازِم İhtiyaçlar. Lâzım’ın çoğulu
Lüzûm لُزُوم Lazım olmak. 
Lizâm لِزَام Lazım olmak. İcabetmek. Lüzumluluk.
Elzem أَلْزَم Daha lazım. Çok lazım. 
Elzemiyyet أَلْزَمِيَّة Elzemlik.
Malzeme مَا لَزِمَ Gereç, materyal.
Mülâzeme مُلَازَمَة Lüzumlu. Gerekli. 
Mülâzemet مُلَازَمَة Devamlı bir işle meşguliyet.
Mülâzım مُلَازِم Ayrılmayan. Teğmen.
İlzâm إِلْزَام Cevap veremez duruma getirme, susturma.
Telâzum تَلَازُم Biri diğerine lazım olmak. 
İltizâm اِلْتِزَام Gerekli sayma.
Mültezim مُلْتَزِم Bir şeyi kendi üzerine lazım eden; iltizam eden, üzerine alan.
İstilzâm اِسْتِلْزَام Lüzumlu olmak. Gerektirmek. 
Müstelzim مُسْتَلْزِم Lüzumlu, gerektiren.

Malzeme kelimesi, “gereken şey, gereç” anlamına gelen mâ lezime (ما لزم) deyiminden gelmektedir. 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَلْزَمَ : Fiil-IV. 

11:28 أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنْتُمْ لَهَا كَارِهُونَ
Diyanet Meali: “Onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
17:13 وَكُلَّ إِنْسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ
Diyanet Meali: Her insanın amelini boynuna yükledik.
48:26 وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَىٰ وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا
Diyanet Meali: (Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş) ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler.

لِزَامٌ : İsim. 

20:129 وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى
Diyanet Meali: Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı. *
25:77 فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Diyanet Meali: “Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.”