ل ط ف

KÖK HARFLER: ل ط ف

ANLAM: 

لَطَفَ : Birisine karşı nazik, kibar, saygılı, merhametli olmak. لَطُفَ : İnce, zarif, nahif, halis, hoş veya nezaket sahibi olmak. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
تَلَطَّفَ fiil-V 1 Rıfk ile muamele etti, dikkat etti, titizlik gösterdi 18/19
لَطِيفٌ isim 7 İdrak edilemeyen, düzenleyen 12/100

Toplam 8

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Lutf (Lütuf) لُطْف İyilik gören.
Lütfen لُطْفًا Birinden bir şey isterken “dilerim, rica ederim” anlamında kullanılan bir söz.
Lütfü لُطْفِى İyi muamele, güzellikle hoşlukla ilgili.
Lütfiye لُطْفِيَة Kadın adı.
Latîf لَطِيف Mülayim. Yumuşak. Nazik. Mütenasip. Hoş, narin, şirin.
Latîfe لَطِيفَة Hoş söz. Şaka. Mizah. Söz ile iltifat. Çoğulu: Letâif
Letâfet لَطَافَة Hoşluk, latiflik.
Taltîf تَلْطِيف İltifat etmek. Bir iyilik yaparak gönül almak.  Çoğulu: Taltîfât
Mülattıf مُلَطِّف Bir iyilikle gönül alan. Taltif eden. Yumuşatıcı ilaç. Çoğulu: Mülattıfât
Mülâtafa مُلَاطَفَة Birbirine latife etmek. Şakalaşmak. Çoğulu: Mülâtafât
Mülâtıf مُلَاطِف Latife eden, şakacı, latifeci.
Telattuf تَلَطُّف Lütuf ve nezaketle davranma. 
Telâtuf تَلَاطُف Nezaket ve lütufla hareket etme, nazikane muamelede bulunma.
Mütelâtıf مُتَلَاطِف  Kibar ve nazik muamele yapan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

تَلَطَّفَ : Fiil-V 

18:19 فَلْيَنْظُرْ أَيُّهَا أَزْكَىٰ طَعَامًا فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ
Diyanet Meali: “(Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de) baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin.”

لَطِيفٌ : İsim.  

12:100 إِنَّ رَبِّي لَطِيفٌ لِمَا يَشَاءُ إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Diyanet Meali: “Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
22:63 فَتُصْبِحُ الْأَرْضُ مُخْضَرَّةً إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ
Diyanet Meali: (Allah’ın gökten yağmur indirdiğini), böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu (görmedin mi)? Şüphesiz Allah, çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır.
31:16 فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ
Diyanet Meali: (Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti: “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa) ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”
42:19 اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
Diyanet Meali: Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. *
6:103 وَهُوَ يُدْرِكُ الْأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
Diyanet Meali: (Gözler O’nu idrak edemez ama) O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
33:34 إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır.
67:14 أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
Diyanet Meali: Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. *