ح ل م

KÖK HARFLER:  ح ل م

ANLAM: 

حَلَمَ: (Uykusunda) bir rüya veya düş görmek.

حَلُمَ : Hoşgörülü olmak; cürümleri bağışlamak ve gizlemek; ılımlı, kibar, sabırlı ve akıllı olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَلَمَ (geniş zamanlı يَحْلُمُ mastar ismi حُلْمٌ ve حُلُمٌ):

حَلَمَ فِى نَوْمِهِ : Uykusunda bir rüya veya düş gördü.

حَلَمَ بِهِ : O şeyin rüyasını gördü; o şeyi uykusunda gördü.

حَلَمَ الصَّبِىُّ اَوْ اِحْتَلَمَ : Oğlan ergenlik dönemine veya erkeklik çağına erişti.

حَلُمَ (mastar ismi حِلْمٌ ) : Hoşgörülüydü ya da o hale geldi; cürümleri bağışladı ve gizledi; ılımlı, kibar, sabırlı ve akıllıydı ya da o hale geldi.

حَلُمَ عَنْهُ : Ona hoşgörülü ve merhametli bir biçimde davrandı.

حُلْمٌ ve حُلُمٌ (çoğul hali اَحْلَامٌ ) : Uykuda bir rüya veya düş. (Şu sözcükle eş anlamlıdır: رُؤْيَا fakat özellikle şer anlamında). 

اَلرُّؤْيَا مِنَ اللّٰهِ وَالْحُلْمُ مِنَ الشَّيْطَانِ : Anlamı رُؤْيَا Allah (c.c.)’tandır ve حُلْمٌ Şeytan’dandır.

اَضْغَاثُ اَحْلَامٍ : Karışık veya kötü rüyalar.

حُلُمٌ : Ergenlik çağı.

الحِلْمُ : Hilm, yumuşak huyluluk, öfkeyi yenmek (Çoğulu: اَحْلام/  حُلُومٌ )

اُولُوا الْاَحْلَامِ : Anlayış sahibi insanlar.

حَلِيمٌ : Hoşgörülü; merhametli; zeki ve akıllı.

اَلْحَلِيمُ : Allah’ın (c.c.) sıfatlarından biridir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
حُلُمٌ isim 6 Rüya, büluğ, ergenlik 24/59 حُلُمٌ : İsim. Çoğulu: أَحْلَامٌ
حَلِيمٌ isim 15 Yumuşak huylu, halim, cezalandırmada acelecilik göstermeyen 11/87

Toplam 21


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • حَلُمَ
    • وَقُرَ > bak: و ق ر
    • اِتَّزَنَ > bak: و ز ن
    • رَزُنَ
    • رَصُنَ
  • حِلْمٌ (a)
  • حِلْمٌ (b)َ
  • حِلْمٌ (c)
  • حَلِيمٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • حَلُمَ
    • جَهِلَ > bak: ج ه ل
    • سَفِهَ > bak: س ف ه
    • طَاشَ
    • غَبِيَ
  • حَلِيمٌ
    • عَصَبِيٌّ > bak: ع ص ب
    • مَلُولٌ > bak: م ل ل
    • جَاهِلٌ > bak: ج ه ل
    • سَفِيهٌ > bak: س ف ه
    • أَحْمَقُ
    • غَبِيٌّ
    • ضَجِرٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hilm حِلْم Doğuştan olan huy yumuşaklığı. Şiddete tahammül. Nefsini heyecandan korumak.
Halîm حَلِيم 1: Yumuşak huylu (insanlar). Sert olmayan. 2: Allah’ın isimlerinden biri.
Hilmî حِلْمِي 1: Yumuşak huylu, nazik, ince kimse. Sakin tabiatlı.
Hulm حُلْم Rüya, hülya.
Çoğul: Ahlâm
Hellim حَلِّم Kıbrıs’ta yapılan bir çeşit beyaz peynir.
Hellim peyniri
Helme حَلْمَة 1: Fasulye, pirinç, buğday vb. taneler kaynatıldığında nişastanın çökelmesiyle oluşan koyu sıvı. 2: Bazı bitkilerin kök, çiçek ve tohumlarında bulunan koyu kıvamlı madde.
Haleme حَلَمَة Meme başı. Büyük kene. Bir ot cinsi. 
Tahlîm تَحْلِيم Kızgınlığını ve öfkesini giderme. Sakinleştirme, yumuşatma, teskin etme.
Tahallüm تَحَلُّم Baliğ olmak.
Mütehallim مُتَحَلِّم Yumuşak huylu görünen. Meme gibi yuvarlaklaşan.
İhtilâm اِحْتِلَام Düş azması.
Muhtelim مُحْتَلِم İhtilam olmuş.

Bu kökten gelen “hellim” kelimesi, “yumuşak ve taze peynir” anlamındadır. “Yumuşaklık” anlamına gelen “hilm” sözcüğünden türetilmiştir.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حُلُمٌ : İsim. Çoğulu: أَحْلَامٌ

12:44 قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ
Diyanet Meali: Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir.
12:44 وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الْأَحْلَامِ بِعَالِمِينَ
Diyanet Meali: Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”
21:5 بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ
Diyanet Meali: Onlar, “Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu; hayır, o bir şairdir.” dediler.
24:58 لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
Diyanet Meali: Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sizden izin istesinler. 
24:59 وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ
Diyanet Meali: Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. 
52:32 أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُمْ بِهَٰذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Diyanet Meali: Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? *

حَلِيمٌ : İsim.

2:225 وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
2:235 وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
2:263 قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). *
3:155 وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
4:12 وَصِيَّةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
5:101 عَفَا اللَّهُ عَنْهَا وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
9:114 فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَأَوَّاهٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.
22:59 لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). *
33:51 وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًا
Diyanet Meali: Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
37:101 فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ
Diyanet Meali: Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. *
64:17 وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ
Diyanet Meali: Allah, şükrün karşılığını verendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
11:75 إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُنِيبٌ
Diyanet Meali: Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi. *
11:87 إِنَّكَ لَأَنْتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ
Diyanet Meali: Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.”
17:44 وَلَٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Diyanet Meali: Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.
35:41 وَلَئِنْ زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Diyanet Meali: Andolsun, eğer onlar (yörüngelerinden sapıp) yok olur giderlerse, O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.