KÖK HARFLER: غ ل ظ
ANLAM:
غَلَظَ / غَلُظَ : Kalın, iri, büyük, kaba olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
غَلُظَ (geniş zaman يَغْلُظُ) ve غَلَظَ (geniş zaman يَغْلُظُ ve يَغْلِظُ mastar isim غِلَاظَةٌ ve غِلْظَةٌ ve غُلْظَةٌ):
غَلُظَ ve غَلَظَ ve اِسْتَغْلَظ : O şey kalın, iri, büyük, kaba, katı idi ya da o hale geldi.
اِسْتَغْلَظَ الزَّرْعُ : Ekin kalınlaştı, güçlendi, iyice yetişti ve kalınlaştı (zıt anlamlısı: دَقَّ ve رَقَّ ve لَانَ)
غَلَظَتِ السُّنْبُلَةُ : Tahılın başağı tane verdi.
غَلَظَ bir renge istinaden kullanıldığında, şu manaya gelmektedir: O şey yoğun veya koyuydu. Aynı zamanda şu şekilde karakterize edilmişti: غِلْظَةٌ yani sert; kaba, kaba saba; çetin; mizaç olarak kötü; zalim. Bir işe istinaden kullanıldığında, şu manaya gelmektedir: O şey çetin veya zor hale geldi, bir suça istinaden kullanıldığında, o şey aşırı veya büyük idi, manasındadır.
غَلِيظٌ : Kalın, iri, kaba vb. Bir renge istinaden kullanıldığında, yoğun veya koyu; bir kimseye istinaden kullanıldığında, sert; kaba, kaba saba; çetin; mizaç olarak kötü; zalim. Bir işe istinaden kullanıldığında, çetin ve zor, manasına gelmektedir. Cezaya istinaden kullanıldığında, şiddetli, aşırı veya oldukça eziyetli, manasına gelmektedir. Anlaşma veya sözleşmeye istinaden kullanıldığında, kuvvetli, doğrulanmış, kesin veya onaylanmış, manasına gelmektedir. Suya istinaden kullanıldığında, daha sert, manasına gelmektedir (çoğul hali: غِلَاظٌ).
رَجُلٌ فِيهِ غِلْظَةٌ : İçerisinde kabalık, haşinlik, hoyratlık veya sertlik olan bir kimse.
مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ : Sert, çetin melekler (66:6).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
غَلُظَ | fiil-I | 2 | Katı oldu, sert davrandı | 66/9 |
|
اِسْتَغْلَظَ | fiil-X | 1 | Katılaştı, irileşti, kalınlaştı | 48/29 |
|
غَلِيظٌ | isim | 9 | Katı, sert, ağır, sağlam | 33/7 | Çoğulu: غِلَاظٌ |
غِلْظَةٌ | isim | 1 | Sertlik | 9/123 |
|
| Toplam | 13 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- غَلُظَ
- غَلِيظٌ (a)
- غَلِيظٌ (b)
- غِلْظَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- غَلُظَ
- غَلِيظٌ (a)
- غَلِيظٌ (b)
- غِلْظَةٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Galîz(e) | غَلِيظ، غَلِيظَة | Kaba ve çirkin, iğrenç.Terbiye dışı. Yoğun. Kokmuş madde. |
Gılâz | غِلَاظ | Şedid. Sert. Kalın ve kaba şeyler. |
Gılzet | غِلْظَة | Kabalık, sertlik. Kalınlık, galizlik. |
Taglîz | تَغْلِيظ | Kabalaştırma. Kaba ve galiz yapma. |
Mugâlaza | مُغَالَظَة | Düşmanlık, husumet, adavet. |
İglâz | إِغْلَاظ | Kaba ve fena söyleme. |
İstiglâz | اِسْتِغْلَاظ | Bir şeyi galiz saymak, galiz bilmek. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَلُظَ : Fiil-I.
9:73 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. |
66:9 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. |
اِسْتَغْلَظَ : Fiil-X.
48:29 | كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ |
Diyanet Meali: | (Onlar) filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidirler. |
غَلِيظٌ : İsim. Çoğulu: غِلَاظٌ
4:21 | وَأَخَذْنَ مِنْكُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا |
Diyanet Meali: | Onlar da sizden sağlam bir söz almış iken… |
4:154 | وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا |
Diyanet Meali: | Yine onlara, “Cumartesi (yasakları) konusunda haddi aşmayın” dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. |
11:58 | وَنَجَّيْنَاهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ |
Diyanet Meali: | Onları ağır bir azaptan kurtardık. |
14:17 | وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ وَمِنْ وَرَائِهِ عَذَابٌ غَلِيظٌ |
Diyanet Meali: | Fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir. |
31:24 | نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍ |
Diyanet Meali: | Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz. * |
33:7 | وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا |
Diyanet Meali: | Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık. |
41:50 | فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız. |
66:6 | عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ |
Diyanet Meali: | O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen melekler vardır. |
3:159 | وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ |
Diyanet Meali: | Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. |
غِلْظَةٌ : İsim.
9:123 | قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً |
Diyanet Meali: | Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar. |