KÖK HARFLER: ع ب د
ANLAM:
عَبَدَ : Yalnızca Allah’a c.c. hizmet etmek, ibadet etmek veya tapmak. Allah’a c.c. tevazuuyla itaat etmek; O’na biat etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَبَدَ (geniş zaman يَعْبُدُ mastar isim عِبَادَةٌ ve عُبُودِيَّةٌ ve مَعْبَدٌ):
عَبَدَ اللّٰهَ : Yalnızca Allah’a c.c. hizmet etti, ibadet etti veya taptı, ya da Allah’a c.c. tevazuuyla itaat etti; O’na biat etti.
مَا عَبَدَكَ عَنِّى : Seni benden alıkoyan şey.
عَبُدَ (geniş zaman يَعْبُدُ ): Ondan önce atalarının olduğu gibi o da bir köleydi ya da o hale geldi.
عَبِدَ (geniş zaman يَعْبَدُ ): Kızgındı.
عَبِدَ عَلَيْهِ : Ona kızgındı.
عَبِدَ مِنْهُ : Onu hor gördü ya da küçümsedi.
عَبِدَ : İnkar etti, kabul etmedi ya da reddetti; hatalı olduğu için pişman oldu ve kendini suçladı; yas tuttu, kederlendi, hüzünlüydü; açgözlüydü.
عَبِدَ بِهِ : O şeye veya kişiye bağlandı.
عَبَّدَهُ : Onu köleleştirdi; ona boyun eğdirdi ve böylece o, kölelerin işini yaptı (eşanlamlısı ذَلَّلَ ).
عَبَّدَ الطَّرِيقَ : Üzerinde yürünmesi veya geçilmesi için yolu adımladı, dümdüz yaptı.
عَبَّدَ الْبَعِيرَ : Deveye boyun eğdirdi ya da itaat ettirdi.
عَبَّدَ الرَّجُلُ : O kimse acele etti ya da hızlıca gitti.
عَبْدٌ : Bir erkek köle; Allah’a ve sahte bir ilaha kul olan veya ibadet eden biri (çoğul hali عِبَادٌ ve عَبِيدٌ).
عَبْدٌ bir erkek veya kadına istinaden kullanılan, Yaradan’ına köle olan bir insanı ifade etmektedir; sütü bozuk veya alçak, manasına da gelmektedir; aynı zamanda Allah’ın c.c. erdemli bir kulu.
عَابِدٌ (ismi fail): Bir kul; ibadet eden.
مَعْبُودٌ (ismi meful): İbadet edilen Allah c.c.
عَابِدٌ kızgın, küçümseyen veya küçük gören, aşağılayan veya hor gören, manasına da gelmektedir.
عِبَادَةٌ : İbadet; hizmet.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
عَبَدَ | fiil-I | 122 | İbadet etti, kulluk etti | 109/4 | Meçhul Muzarisi: يُعْبَدُ |
عَبَّدَ | fiil-II | 1 | Köle edindi | 26/22 | |
عَبْدٌ | isim | 131 | Kul, köle | 72/19 | Çoğulu: عِبَادٌ – عَبِيدٌ |
عَابِدٌ | isim | 12 | İbadet eden, kulluk eden | 43/81 | Müennesi: عَابِدَةٌ |
عِبَادَةٌ | isim | 9 | İbadet | 40/60 | |
Toplam | 275 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَبُدَ
- رَقَّ > bak: ر ق ق
- عَبَّدَ
- عَبْدٌ
- عَابِدٌ
- عِبَادَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- عَبُدَ
- عَبَّدَ
- عَبْدٌ
- عَابِدٌ
- عِبَادَةٌ
AÇIKLAMA:
‘İBÂDET ile T‘AT kelimeleri arasındaki fark
( ع ب د – ط و ع )
‘İbâdet, “hudû’un (boyun eğmenin) gayesi”dir (son sınırıdır). Ancak bol bol nimet verene ‘ibâdet edilir. Bu nedenle Allah’tan başkasına ‘ibâdet caiz değildir. ‘İbâdet, ‘ibâdet edilen varlık bilinmedikçe gerçekleşmez. Tâ‘at ise, “itâ‘at edilen makam itâ’at edenden daha yüksek bir mevkide bulunduğunda, itâ’at edilen makamın isteği doğrultusunda gerçekleşen bir davranış”tır. Yaratana da, yaratılmış olana da itâ’at caizdir. (Farklar Sözlüğü 323) Bknz: ( ط و ع )
‘ABD ile MEMLÛK kelimeleri arasındaki fark
( ع ب د – م ل ك )
Her ‘abd “memlûk”tur; oysa her memlûk “‘abd” değildir. Çünkü mal ve eşya, mülk edinilmiş olmaları bakımından memlûk olabilirler. Oysa bunlar, ‘abd (köle/cariye) değildirler. ‘Abd, “akleder türden bir memlûk”tur; çocuk ve akıl hastası olan da bu kapsama girer. Allah’ın ‘ibâdı (kulları), “melekler, insanlar ve cinler”dir. (Farklar Sözlüğü 325) Bknz: ( م ل ك )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Abd | عَبْد | Kul, köle, Allah’ın kulu. |
|
Âbid | عَابِد | İbadet eden. Kulluk eden. | Çoğulu: Âbidîn |
Âbide | عَابِدَة | İbadet eden. Kulluk eden. | Çoğul: Âbidât |
Abîd | عَبِيد | Kullar, köleler. |
|
İbâd | عِبَاد | Kullar, Allah’ın kulları. |
|
İbâdet | عِبَادَة | Kulluk. |
|
Mâ’bud | مَعْبُود | Kendine ibadet edilen Allah (C.C.) |
|
Ma’bed | مَعْبَد | İbadethane. |
|
Ubudiyyet | عُبُودِيَّة | Kul olduğunu bilip Allah’a itaat etmek. |
|
Taabbüd | تَعَبُّد | İbadete ait olup emrolunduğu için yapılan. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَبَدَ : Fiil-I. Meçhul Muzarisi: يُعْبَدُ
1:5 | إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ |
Diyanet Meali: | (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. * |
2:21 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.. |
2:83 | وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لَا تَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz…” diye söz almıştık. |
2:133 | إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي |
Diyanet Meali: | (Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına), “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği zaman (orada hazır mı bulunuyordunuz)? |
2:133 | قَالُوا نَعْبُدُ إِلَٰهَكَ وَإِلَٰهَ آبَائِكَ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ |
Diyanet Meali: | Onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan (tek bir ilâha) ibadet edeceğiz” dedikleri (zaman orada hazır mı bulunuyordunuz)? |
2:172 | وَاشْكُرُوا لِلَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, (size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin) ve Allah’a şükredin. |
3:51 | إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.” * |
3:64 | تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | “Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim.” |
4:36 | وَاعْبُدُوا اللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. |
5:60 | وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ |
Diyanet Meali: | “(Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı), içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir.” |
5:72 | وَقَالَ الْمَسِيحُ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Oysa Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.” |
5:76 | قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz?” |
5:117 | مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.)” |
6:56 | قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı.” |
6:102 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُ |
Diyanet Meali: | İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. |
7:59 | فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur…” dedi. |
7:65 | وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
7:70 | قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, (atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım) diye mi geldin?” dediler. |
7:70 | قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Sen bize tek Allah’a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin?” dediler. |
7:73 | وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” |
7:85 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” |
9:31 | وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا إِلَٰهًا وَاحِدًا |
Diyanet Meali: | Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. |
10:3 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte O, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? |
10:18 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar. |
10:28 | فَزَيَّلْنَا بَيْنَهُمْ وَقَالَ شُرَكَاؤُهُمْ مَا كُنْتُمْ إِيَّانَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Artık onların (ortak koştuklarıyla) aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki: “Siz bize ibadet etmiyordunuz.” |
10:104 | إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي فَلَا أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam…” |
10:104 | إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي فَلَا أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam…” |
10:104 | وَلَٰكِنْ أَعْبُدُ اللَّهَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ |
Diyanet Meali: | “Fakat sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim.” |
11:2 | أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye… (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” * |
11:26 | أَنْ لَا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Allah’tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.” * |
11:50 | وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Hûd, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
11:61 | وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
11:62 | أَتَنْهَانَا أَنْ نَعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | “Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun?” |
11:62 | أَتَنْهَانَا أَنْ نَعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | “Şimdi babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun?” |
11:84 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen halkına da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber gönderdik. O, şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin.” |
11:87 | أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | “Babalarımızın taptığını terk etmemizi sana namazın mı emrediyor?” |
11:109 | فَلَا تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِمَّا يَعْبُدُ هَٰؤُلَاءِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. |
11:109 | مَا يَعْبُدُونَ إِلَّا كَمَا يَعْبُدُ آبَاؤُهُمْ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. |
11:109 | مَا يَعْبُدُونَ إِلَّا كَمَا يَعْبُدُ آبَاؤُهُمْ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Onlar sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. |
11:123 | وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الْأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. |
12:40 | مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِهِ إِلَّا أَسْمَاءً سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ |
Diyanet Meali: | “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz.” |
12:40 | إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ |
Diyanet Meali: | “Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir.” |
13:36 | قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum.” |
14:10 | تُرِيدُونَ أَنْ تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا |
Diyanet Meali: | “Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz.” |
14:35 | رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” |
15:99 | وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ |
Diyanet Meali: | Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. * |
16:35 | وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, (ne de atalarımız) O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık.” |
16:36 | وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, (tâğûttan kaçının)” diye peygamber gönderdik. |
16:73 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp da, kendilerine (göklerden ve yerden) hiçbir rızık sağlayamayan şeylere tapıyorlar. |
16:114 | وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer yalnız O’na ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetine şükredin. |
17:23 | وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا |
Diyanet Meali: | Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. |
18:16 | وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden biri şöyle dedi:) “Madem ki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin…” |
19:36 | وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. * |
19:42 | إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ |
Diyanet Meali: | Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen (ve sana bir faydası olmayan) şeylere niçin tapıyorsun?” |
19:44 | يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.” * |
19:49 | فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak ile Yakub’u bağışladık. |
19:65 | رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. |
20:14 | إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” * |
21:25 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir. * |
21:66 | قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ |
Diyanet Meali: | İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?” * |
21:67 | أُفٍّ لَكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | “Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” * |
21:92 | إِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin. * |
21:98 | إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız. * |
22:11 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. |
22:71 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, (kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı) şeylere kulluk ederler. |
22:77 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin… |
23:23 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin…” dedi. |
23:32 | فَأَرْسَلْنَا فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ |
Diyanet Meali: | Onlara, kendilerinden, “Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur” diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. |
24:55 | يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. |
25:17 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği … günü hatırla. |
25:55 | وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. |
26:70 | إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” demişti. * |
26:71 | قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ |
Diyanet Meali: | “Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi. * |
26:75 | قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, şöyle dedi: “Sizin (ve geçmiş atalarınızın) taptığı şeyleri gördünüz mü?” * |
26:92 | وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve onlara, “(Allah’ı bırakıp da) tapmakta olduklarınız nerede?” denilecek. |
27:43 | وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنَّهَا كَانَتْ مِنْ قَوْمٍ كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden idi. * |
27:45 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, “Allah’a kulluk edin” diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih’i peygamber olarak göndermiştik. |
27:91 | إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا |
Diyanet Meali: | “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan Rabbine kulluk yapmam emredildi.” |
28:63 | تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı.” |
29:16 | وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ |
Diyanet Meali: | İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının.” |
29:17 | إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا |
Diyanet Meali: | “Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz.” |
29:17 | إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez.” |
29:17 | فَابْتَغُوا عِنْدَ اللَّهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin.” |
29:36 | وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Medyen’e de kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Şu’ayb, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin” dedi. |
29:56 | إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin. |
34:40 | ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği (günü bir hatırla)! |
34:41 | قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّ |
Diyanet Meali: | (Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı…” |
34:43 | مَا هَٰذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ |
Diyanet Meali: | “Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır.” |
36:22 | وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.” * |
36:60 | أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ |
Diyanet Meali: | “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin … diye emretmedim mi?” |
36:61 | وَأَنِ اعْبُدُونِي |
Diyanet Meali: | “Bana kulluk edin.” |
37:22 | احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın…” * |
37:85 | إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz neye tapıyorsunuz?” * |
37:95 | قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim, şöyle dedi: “Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?” * |
37:161 | فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız…* |
39:2 | إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. * |
39:3 | مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَىٰ |
Diyanet Meali: | “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” |
39:11 | قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.” * |
39:14 | قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ دِينِي |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben dinimi Allah’a has kılarak sadece O’na ibadet ediyorum.” * |
39:15 | فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهِ |
Diyanet Meali: | “Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” |
39:17 | وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا |
Diyanet Meali: | Tâğût’tan, ona kulluk etmekten kaçınan (ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır). |
39:64 | قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?” * |
39:66 | بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol. * |
40:66 | قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Rabbimden bana apaçık deliller gelince), Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı.” |
41:14 | إِذْ جَاءَتْهُمُ الرُّسُلُ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Hani onlara peygamberler önlerinden ve arkalarından gelmiş, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin” demişlerdi. |
41:37 | وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah’a secde edin. |
43:20 | وَقَالُوا لَوْ شَاءَ الرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | “Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. |
43:26 | وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.” * |
43:45 | أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz? |
43:64 | إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur. * |
46:21 | وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan (Âd kavminin kardeşi Hûd’u hatırla. Hani Ahkâf’taki kavmini), “Ancak Allah’a ibadet edin…” (diye uyarmıştı). |
51:56 | وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. * |
53:62 | فَاسْجُدُوا لِلَّهِ وَاعْبُدُوا |
Diyanet Meali: | Haydi Allah’a secde edin ve O’na kulluk edin. * |
60:4 | إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız” demişlerdi. |
71:3 | أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin…” * |
98:5 | وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, (hakka yönelen kimseler olarak) O’na kulluk etmeleri … emredilmişti. |
106:3 | فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَٰذَا الْبَيْتِ |
Diyanet Meali: | (Kureyş de) bu evin (Kâbe’nin) Rabbine kulluk etsin. * |
109:2 | لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.” * |
109:2 | لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.” * |
109:3 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ |
Diyanet Meali: | “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.” * |
109:4 | وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْ |
Diyanet Meali: | “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.” * |
109:5 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ |
Diyanet Meali: | “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.” * |
عَبَّدَ : Fiil-II.
26:22 | وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | “Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.” * |
عَبْدٌ : İsim. Çoğulu: عِبَادٌ – عَبِيدٌ
2:23 | وَإِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin… |
2:90 | أَنْ يُنَزِّلَ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | (Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle) Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği (vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür)! |
2:178 | الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ |
Diyanet Meali: | Hüre karşı hür, (köleye karşı) köle… |
2:178 | بِالْعَبْدِ وَالْأُنْثَىٰ بِالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | (Hüre karşı hür), köleye karşı (köle), kadına karşı kadın (kısas edilir). |
2:186 | وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ |
Diyanet Meali: | Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. |
2:207 | وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına çok şefkatlidir. |
2:221 | وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. |
3:15 | وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3:20 | وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3:30 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir. |
3:79 | ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın), insanlara “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi (düşünülemez). |
3:182 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | “Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir. * |
4:118 | وَقَالَ لَأَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَصِيبًا مَفْرُوضًا |
Diyanet Meali: | Ve o da, “Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım” dedi. |
4:172 | لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَسِيحُ أَنْ يَكُونَ عَبْدًا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Mesih de, (Allah’a yakın melekler de), Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. |
5:118 | إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ وَإِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | “Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” * |
6:18 | وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ |
Diyanet Meali: | O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. * |
6:61 | وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً |
Diyanet Meali: | O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. |
6:88 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. |
7:32 | قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” |
7:128 | إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar.” |
7:194 | إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi (yaratılmış) kullardır. |
8:41 | إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani iki ordunun Bedir’de karşılaştığı gün) kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). |
8:51 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ey kâfirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına zulmedici değildir. * |
9:104 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin Allah olduğunu … bilmediler mi? |
10:107 | يُصِيبُ بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
12:24 | كَذٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. |
14:11 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَمُنُّ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | “Fakat Allah, kullarından dilediğine (peygamberlik) nimetini bahşeder.” |
14:31 | قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar… |
15:40 | إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | “İçlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç…” * |
15:42 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ |
Diyanet Meali: | “Kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.” |
15:49 | نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, (azabımın da elem dolu azap olduğunu) haber ver. * |
16:2 | يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye insanları uyarmaları için) emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. |
16:75 | ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle ile, (kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi) misal verir. |
17:1 | سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِ لَيْلًا |
Diyanet Meali: | Kulunu (Muhammed’i) bir gece (Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya) götüren Allah’ın şanı yücedir. |
17:3 | ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ إِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا |
Diyanet Meali: | Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu. * |
17:5 | فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. |
17:17 | وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. |
17:30 | إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. |
17:53 | وَقُلْ لِعِبَادِي يَقُولُوا الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ |
Diyanet Meali: | Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. |
17:65 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!” * |
17:96 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir.” * |
18:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur. * |
18:65 | فَوَجَدَا عَبْدًا مِنْ عِبَادِنَا آتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا |
Diyanet Meali: | Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik. |
18:65 | فَوَجَدَا عَبْدًا مِنْ عِبَادِنَا آتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا |
Diyanet Meali: | Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik. |
18:102 | أَفَحَسِبَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنْ يَتَّخِذُوا عِبَادِي مِنْ دُونِي أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? |
19:2 | ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا |
Diyanet Meali: | Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. * |
19:30 | قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.” * |
19:61 | جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Onlar cennete), Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine (girecekler…) |
19:63 | تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا |
Diyanet Meali: | İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. * |
19:93 | إِنْ كُلُّ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَٰنِ عَبْدًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir. * |
20:77 | وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي |
Diyanet Meali: | (Firavun’un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ’ya, “Kullarımı (İsrailoğullarını geceleyin Mısır’dan) yürütüp çıkar” diye vahyettik. |
21:26 | وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. * |
21:105 | وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık. * |
22:10 | ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | (Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.) * |
23:109 | إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا |
Diyanet Meali: | Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık…” diyen bir grup var idi. |
24:32 | وَأَنْكِحُوا الْأَيَامَىٰ مِنْكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. |
25:1 | تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَىٰ عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir. * |
25:17 | فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | “Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar” diyeceği (günü hatırla). |
25:58 | وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! |
25:63 | وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. |
26:52 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ |
Diyanet Meali: | Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. * |
27:15 | وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler. |
27:19 | وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “Ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” |
27:59 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَامٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ الَّذِينَ اصْطَفَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm onun seçtiği kullarına.” |
28:82 | وَيْكَأَنَّ اللَّهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ |
Diyanet Meali: | “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış.” |
29:56 | يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ |
Diyanet Meali: | Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin. * |
29:62 | اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, rızkı kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. |
30:48 | فَإِذَا أَصَابَ بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün). Onu kullarından dilediklerine uğrattığı zaman bir de bakarsın sevinirler. |
34:9 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır. |
34:13 | اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا وَقَلِيلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ |
Diyanet Meali: | Ey Davûd ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır. |
34:39 | قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar.” |
35:28 | إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. |
35:31 | إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür. |
35:32 | ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. |
35:45 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir. |
36:30 | يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. * |
37:40 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın halis kulları başka. * |
37:74 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka. * |
37:81 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı. * |
37:111 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü o mü’min kullarımızdandı. * |
37:122 | إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar mü’min kullarımızdan idiler. * |
37:128 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları başka. * |
37:132 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü o bizim mü’min kullarımızdandı. * |
37:160 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir. * |
37:169 | لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | “(Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı), elbette biz ihlâslı kullar olurduk.” * |
37:171 | وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: * |
38:17 | اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. |
38:30 | وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
Diyanet Meali: | Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. * |
38:41 | وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine … seslenmişti. |
38:44 | إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ |
Diyanet Meali: | Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. |
38:45 | وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Güçlü ve basiretli) kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an. |
38:83 | إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ |
Diyanet Meali: | “İçlerinden ihlâslı kulların hariç, (elbette onların hepsini azdıracağım.)” * |
39:7 | إِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. |
39:10 | قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının.” |
39:16 | ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının. |
39:16 | ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının. |
39:17 | وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ فَبَشِّرْ عِبَادِ |
Diyanet Meali: | (Tâğût’tan, ona kulluk etmekten kaçınan) ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. O hâlde, kullarımı müjdele! |
39:36 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, kuluna yetmez mi? |
39:46 | أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | “Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.” |
39:53 | قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” |
40:15 | يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | (Buluşma günü hakkında insanları uyarmak için), irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. |
40:31 | وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.” |
40:44 | وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını hakkıyla görendir.” |
40:48 | قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.” * |
40:85 | سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar. |
41:46 | وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici değildir. |
42:19 | اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. * |
42:23 | ذَٰلِكَ الَّذِي يُبَشِّرُ اللَّهُ عِبَادَهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. |
42:25 | وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ |
Diyanet Meali: | O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan (ve yaptıklarınızı bilendir). |
42:27 | وَلَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبَادِهِ لَبَغَوْا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. |
42:27 | وَلَٰكِنْ يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَا يَشَاءُ إِنَّهُ بِعِبَادِهِ خَبِيرٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir. |
42:52 | وَلَٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدِي بِهِ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. |
43:15 | وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِهِ جُزْءًا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَكَفُورٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Böyle iken (“melekler Allah’ın kızlarıdır” demek suretiyle) kullarından bir kısmını O’nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür. * |
43:19 | وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَٰنِ إِنَاثًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. |
43:59 | إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur. * |
43:68 | يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle der:) “Ey (âyetlerimize iman eden ve müslüman olan) kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.” * |
44:18 | أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | O, şöyle demişti: “Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.” * |
44:23 | فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah da şöyle dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.” * |
50:8 | تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir. * |
50:11 | رِزْقًا لِلْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Kullar için rızık olarak… |
50:29 | مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ |
Diyanet Meali: | “Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.” * |
53:10 | فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ |
Diyanet Meali: | Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. * |
54:9 | كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ |
Diyanet Meali: | Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp “Bu bir delidir” dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu. * |
57:9 | هُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ |
Diyanet Meali: | O, (sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için) kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. |
66:10 | كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَ |
Diyanet Meali: | Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler… |
66:10 | كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا |
Diyanet Meali: | Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler… |
71:27 | إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا |
Diyanet Meali: | “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” * |
72:19 | وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı. * |
76:6 | عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا |
Diyanet Meali: | Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. * |
89:29 | فَادْخُلِي فِي عِبَادِي |
Diyanet Meali: | “(İyi) kullarımın arasına gir.” * |
96:10 | عَبْدًا إِذَا صَلَّىٰ |
Diyanet Meali: | (Sen), namaz kıldığında kulu (bundan engelleyeni gördün mü)? * |
عَابِدٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:138 | وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ |
Diyanet Meali: | “Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz.” |
9:112 | التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar… |
21:53 | قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk” dediler. * |
21:73 | وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. |
21:84 | وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. |
23:47 | فَقَالُوا أَنُؤْمِنُ لِبَشَرَيْنِ مِثْلِنَا وَقَوْمُهُمَا لَنَا عَابِدُونَ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden, “Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız” dediler. * |
43:81 | قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.” * |
109:3 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ |
Diyanet Meali: | “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.” * |
109:4 | وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْ |
Diyanet Meali: | “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.” * |
109:5 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ |
Diyanet Meali: | “Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.” * |
21:106 | إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda Allah’a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. * |
عَابِدَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: عَابِدَةٌ Müzekkeri: عَابِدٌ
66:5 | مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ |
Diyanet Meali: | Müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, (oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir). |
عِبَادَةٌ : İsim.
4:172 | وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيْهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. |
7:206 | إِنَّ الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. |
10:29 | إِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | “(Şimdi ise) sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair (sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter).” |
18:110 | فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “(Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa) yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” |
19:65 | فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ |
Diyanet Meali: | Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. |
19:82 | كَلَّا سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا |
Diyanet Meali: | Hayır! İlâhları, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve kendilerine düşman olacaklar. * |
21:19 | وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur). O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar. |
40:60 | إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.” |
46:6 | وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onların ibâdetlerini de inkâr ederler. |