KÖK HARFLER: خ و ي
ANLAM:
خَوَى : (Ev) boşalmak, boş ya da sahipsiz kalmak; (oturanlar) helak olmak, çökmek, yerle bir olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَوَى (geniş zamanlı يَخْوِى mastar ismi خَوَاءٌ):
خَوَى الْبَيْتُ : Ev boşaldı, boş kaldı ya da sahipsiz kaldı; orada oturanlar helak oldu; çöktü ya da yerle bir oldu, (aynı zamanda şu sözcükte olduğu gibi خَوِىَ ).
خَوَتِ النُّجُومُ : Yıldızlar batıyordu.
خَوَى : O kişi veya şey doğru bir yolu takip etti.
خَاوٍ : Boş; çökmüş.
اَرْضٌ خَاوِيَةٌ : Sakinleri olmayan bir arazi.
خَاوِيَةٌ : Şu sözcüğün dişil hali olmakla birlikte خَاوٍ , bir musibet veya talihsizlik, manasına da gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
خَاوِيَةٌ | isim | 5 | Boş, bomboş, yıkık, harabe, çökük, devrilmiş. | 2/259 |
| Toplam | 5 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâvî | خَاوِي | Issız, tenha yer. Boş çöl. |
Hâviye | خَاوِيَة | Şenliksiz olan yer. Harabe. Issız, boş yer. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَاوِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:259 | أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَىٰ قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا |
Diyanet Meali: | Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? |
18:42 | فَأَصْبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيْهِ عَلَىٰ مَا أَنْفَقَ فِيهَا وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا |
Diyanet Meali: | (Yıkılmış) çardakları üzerine çökmüş hâldeki bağına yaptığı harcamalar karşısında ellerini oğuşturuyor (ve şöyle diyordu: “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım..”) |
22:45 | فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا |
Diyanet Meali: | Halkı zulmetmekteyken helâk ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış nice memleketler vardır! |
27:52 | فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةً بِمَا ظَلَمُوا |
Diyanet Meali: | İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! |
69:7 | فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ |
Diyanet Meali: | Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün. |