KÖK HARFLER: ن ط ق
ANLAM:
نَطَقَ : Kastettiğini açık kılan ses ve harflerle konuşmak. Tane tane ve mantıklı bir konuşma yapmak. Mantıklı bir biçimde konuşmak. Kendisine mantık bahşedilmiş olmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
نَطَقَ | fiil-I | 9 | Konuştu, söyledi | 23/62 |
أَنْطَقَ | fiil-IV | 2 | Konuşturdu, söyletti | 41/21 |
مَنْطِقٌ | isim | 1 | Konuşma, kelam, söz | 27/16 |
| Toplam | 12 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- نَطَقَ
- نَاطِقٌ
- نِطَاقٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nutk (Nutuk) | نُطْق | Söyleyiş, söyleme kabiliyeti, konuşma, hitabet. |
Nâtık | نَاطِق | Konuşan. |
Nâtıka | نَاطِقَة | Düzgün ve iyi konuşma yeteneği. |
Nâtıkıyyet | نَاطِقِيَّة | Konuşmaklık, söz söylemeklik. |
Entak | أَنْطَق | Çok güzel söz söyleyen, çok iyi nutuk veren. |
Mantık | مَنْطِق | Konuşturan, söyleten. Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi. |
Mıntıka | مَنْطِقَة | Bölge. |
İntâk | إِنْطَاق | Konuşturma, söyletme. |
İstintâk | إِسْتِنْطَاق | Sorgulama. |
Mustantık | مُسْتَنْطِق | Sorgu memuru. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَطَقَ : Fiil-I.
21:63 | قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!” * |
21:65 | ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler. * |
23:62 | وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. |
27:85 | وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar. * |
37:92 | مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | “Ne diye konuşmuyorsunuz?” * |
45:29 | هَٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. |
51:23 | فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir. * |
53:3 | وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ |
Diyanet Meali: | O, nefis arzusu ile konuşmaz. * |
77:35 | هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, konuşamayacakları gündür. * |
أَنْطَقَ : Fiil-IV.
41:21 | وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. Derileri de der ki; “Bizi Allah konuşturdu. |
41:21 | قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.” |
مَنْطِقٌ : İsim.
27:16 | وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Süleyman, Dâvûd’a varis oldu) ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi..” dedi. |