KÖK HARFLER: ك ن ن
ANLAM:
كَنَّ : Bir şeyi örtmek, kaplamak ya da gizlemek; o şeyi korumak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
كَنَّ (geniş zaman يَكُنُّ ve يَكِنُّ mastar isim كَنٌّ):
كَنَّ اَوْ اَكَنَّ الشَّىْءَ : O şeyi örttü, kapladı ya da gizledi; o şeyi korudu.
كِنٌّ : Bir gizlenme yeri; bir duvar barınağı; örtme veya perdeleme, koruma işine yarayan bir şey (çoğulları اَكْنَانٌ ve اَكِنَّةٌ). Ev vb. mekanlara da كِنٌّ denir. Zira bunlar, sakinleri için birer barınma ve sığınma yerleri olup aynı zamanda sıcağın ve soğuğun şiddetinden, vahşî hayvanlarla hırsızların tecavüzünden ve düşmanların baskın ve saldırısından korurlar.
كِنَانٌ : Perde, örtü, tente, güneşlik (çoğulu اَكِنَّةٌ)
مَكْنُونٌ (ismi meful): Korunmuş; muhafaza edilmiş, saklı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَكَنَّ | fiil-IV | 3 | Gizledi, açığa vermedi, sakladı | 2/235 |
|
أَكْنَانٌ | isim | 1 | Saklama yeri, saklanma yeri | 16/81 | Tekili: الكِنُّ |
أَكِنَّةٌ | isim | 4 | Perde, örtü | 6//25 | Tekili: كِنَانٌ |
مَكْنُونٌ | isim | 4 | Korunan, muhafaza edilen, saklı | 37/49 |
|
| Toplam | 12 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- كَنَّ
- كُنٌّ
- وَكْرٌ
- وُجَارٌ
- عُشٌّ
- كِنٌّ
- كَنٌّ
- كِنَانَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Kınn (Kın) | كِنّ | Bir nesnenin içinde setr ve hıfz olunduğu vikaye ve mahfazaya, kezalik bir şeyin perdelenip gizleneceği sütre. Bıçak, kılıç vb kesici araçların kabı. Eve ve odaya ıtlak olunur. |
|
Meknûn | مَكْنُون | Örtülü, gizli. Saklı.Dizilmiş. |
|
Eknân | أَكْنَان | Mahfazalar, perdeler. Evler, odalar, hücreler. Çadırlar. | Kinân’ın çoğulu |
Ekinne | أَكِنَّة | Perdeler. Örtüler. | Kinn’in çoğulu |
İknân | إِكْنَان | Örtme, saklama, gizleme. |
|
İktinân | اِكْتِنَان | Saklanma, gizlenme. |
|
İstiknân | اِسْتِكْنَان | Gizlenme, saklanma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَكَنَّ : Fiil-IV.
2:235 | وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. |
27:74 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir. * |
28:69 | وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir. * |
أَكْنَانٌ : İsim.
16:81 | وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا |
Diyanet Meali: | Dağlarda da sizin için barınaklar var etti. |
أَكِنَّةٌ : İsim.
6:25 | وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. |
17:46 | وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. |
18:57 | إِنَّا جَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. |
41:5 | وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir. Kulaklarımızda bir ağırlık vardır.” |
مَكْنُونٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
37:49 | كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır. * |
52:24 | وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَأَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. * |
56:78 | فِي كِتَابٍ مَكْنُونٍ |
Diyanet Meali: | Korunmuş bir kitaptadır. * |
56:23 | كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ |
Diyanet Meali: | Saklı inciler gibi…* |