ع ز ل

KÖK HARFLER: ع ز ل

ANLAM: 

عَزَلَ : Birisini veya bir şeyi, bir şeyden uzak tutmak, ayırmak, azletmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

عَزَلَ (geniş zaman يَعْزِلُ mastar isim عَزْلٌ):

عَزَلَهُ عَنْ كَذَا : Onu böyle bir şeyden uzak tuttu, ayırdı, azletti.

عَزَلَهُ عَنْ مَنْصِبِهِ : Onu görevinden uzaklaştırdı ya da kovdu.

اِعْتَزَلَهُ : Kendini o kişi veya şeyden ayrı tuttu.

يَعْتَزِلُ الْحَرْبَ : Dövüşmekten uzak durur.

مَعْزُولٌ (ismi meful): Uzak tutulan kişi; görevinden kovulmuş kişi.

مَعْزِلٌ : Bir uzak durma hali, ayrı bir yer, kenar.

فُلَانٌ عَنِ الْحَقِّ بِمَعْزِلٍ : Falanca biri hakikatten uzaktır.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
عَزَلَ fiil-I 1 Uzaklaştırdı, ayırdı 33/51
اِعْتَزَلَ fiil-VIII 7 Ayrıldı, uzaklaştı 4/91
مَعْزُولٌ isim 1 Uzaklaştırılmış, ayrılmış, azledilmiş 26/212
مَعْزِلٌ isim 1 Ayrı yer, kenar 11/42

Toplam 10

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Azl عَزْل Geri çekme, geri çekilme. Bir şeyi yerinden veya güruhundan veya işinden ayırmak. Azl etmek
Ma’zûl مَعْزُول İşinden çıkarılmış, kovulmuş, azledilmiş. 
Uzlet عُزْلَة Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama.
Taazzül تَعَزُّل Uzak durma.
Müteazzil مُتَعَزِّل Azledilip işinden çıkarılmış.
İ’tizâl اِعْتِزَال Bir tarafa çekilme.
Mu’tezil مُعْتَزِل İ’tizal eden. Cemaatten ayrılıp bir tarafa çekilen. 
Mu’tezile مُعْتَزِلَة Kaderi inkâr ederek “kul, ettiklerinin yaratıcısıdır” diyen ve Tanrı’nın sıfatları konusunda sünnet ehlinden ayrılan bir felsefe.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَزَلَ : Fiil-I. 

33:51وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ
Diyanet Meali:Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur.

اِعْتَزَلَ : Fiil-VIII. 

2:222قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي الْمَحِيضِ
Diyanet Meali:De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun.”
4:90فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ
Diyanet Meali:Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse…
4:91فَإِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُوا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوا أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ
Diyanet Meali:Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın…
18:16وَإِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ إِلَّا اللَّهَ فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ
Diyanet Meali:(İçlerinden biri şöyle dedi:) “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın..”
19:48وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي
Diyanet Meali:“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum.”
19:49فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ
Diyanet Meali:İbrahim, onları da onların Allah’tan başka taptıklarını da terk edince, ona İshak (ile Yakub’u) bağışladık.
44:21وَإِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
Diyanet Meali:“Bana inanmadınızsa benden uzak durun.” *

مَعْزُولُونَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مَعْزُولٌ

26:212إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
Diyanet Meali:Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. *

مَعْزِلٌ : İsim. 

11:42وَنَادَىٰ نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَبْ مَعَنَا
Diyanet Meali:Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin..” diye seslendi.