KÖK HARFLER: ع م ي
ANLAM:
عَمِىَ : Her iki gözü de kör olmak. Akıl bakımından kör olmak (mecazen).
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
عَمِىَ | fiil-I | 6 | Gözü (zahiri gözü veya kalp gözü) kör oldu | 6/104 | |
عَمَّى | fiil-II | 1 | Gizli bıraktı | 11/28 | Meçhulü: عُمِّيَ |
أَعْمَى | fiil-IV | 1 | Gözlerini kör etti | 47/23 | |
أَعْمَى | isim | 21 | Kör | 80/2 | Çoğulu: عُمْيَانٌ-عُمْىٌ |
عَمُونَ | isim | 2 | Kör (çoğul) | 27/66 | Tekili: عَمٍ |
عَمًى | isim | 2 | Körlük | 41/17 | |
Toplam | 33 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَمِيَ
- عَمِهَ > bak: ع م ه
- أَعْمَى
- تَعَامَى
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
A’mâ | أَعْمَى | Kör. Gözü görmeyen. |
Amiyyâ | عَمِيَّا | Görmeyerek, düşünmeyerek. |
Umyân | عُمْيَان | A’malar, körler. |
Ta’miye | تَعْمِيَة | Kör etmek. |
Muammâ | مُعَمّـى | Bilmece. Bulmaca. |
Teammî | تَعَمِّى | Kör olma, görmez hale gelme. |
Teâmî | تَعَامِى | Görmez gibi görünme. Yalandan görmezliğe gelme. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَمِىَ : Fiil-I.
5:71 | وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا |
Diyanet Meali: | (Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. |
5:71 | ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. |
6:104 | فَمَنْ أَبْصَرَ فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ عَمِيَ فَعَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. |
22:46 | فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ |
Diyanet Meali: | Çünkü gerçekte gözler değil, (göğüslerdeki kalpler, kalp gözleri) kör olur. |
22:46 | وَلَٰكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | (Çünkü gerçekte gözler değil), göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur. |
28:66 | فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنْبَاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءَلُونَ |
Diyanet Meali: | O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar. * |
عَمَّى : Fiil-II. Meçhulü: عُمِّيَ
11:28 | فَعُمِّيَتْ عَلَيْكُمْ أَنُلْزِمُكُمُوهَا وَأَنْتُمْ لَهَا كَارِهُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz hâlde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?” |
أَعْمَى : Fiil-IV.
47:23 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَىٰ أَبْصَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir. * |
أَعْمَى : İsim. Çoğulu: عُمْيَانٌ-عُمْىٌ
2:18 | صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. * |
2:171 | صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. |
6:50 | قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ أَفَلَا تَتَفَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” |
10:43 | أَفَأَنْتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُوا لَا يُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru yolu göstereceksin? |
11:24 | مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالْأَعْمَىٰ وَالْأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ |
Diyanet Meali: | Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. |
13:16 | قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? |
13:19 | أَفَمَنْ يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? |
17:72 | وَمَنْ كَانَ فِي هَٰذِهِ أَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim bu dünyada körlük ettiyse… |
17:72 | فَهُوَ فِي الْآخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | … ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. |
20:124 | فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | “(Her kim de benim zikrimden, Kur’an’dan yüz çevirirse), mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” |
20:125 | قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” * |
24:61 | لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ |
Diyanet Meali: | Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur… |
25:73 | وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. * |
35:19 | وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Kör ile gören bir olmaz. * |
40:58 | وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ |
Diyanet Meali: | Kör ile gören, iman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. |
43:40 | أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ |
Diyanet Meali: | Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri sen mi doğru yola ileteceksin? |
48:17 | لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ |
Diyanet Meali: | Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur… |
80:2 | أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | Kendisine o âmâ geldi diye …* |
17:97 | وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا |
Diyanet Meali: | Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. |
27:81 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. |
30:53 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Sen, körleri sapkınlıklarından çıkarıp doğru yola iletemezsin. |
عَمُونَ : İsim. Çoğul. Tekili: عَمٍ
27:66 | بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْهَا بَلْ هُمْ مِنْهَا عَمُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler. |
7:64 | وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَمِينَ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler. |
عَمًى : İsim.
41:17 | وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَىٰ عَلَى الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih etmişlerdi. |
41:44 | وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى |
Diyanet Meali: | “İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir.” |