ع ج ز

KÖK HARFLER: ع ج ز

ANLAM: 

عَجَزَ: (Kadın) yaşlanmak, ihtiyarlamak. Kuvvetten, güçten, liyakatten düşmek; bir şeyi yapamayacak kadar güçsüz veya aciz olmak; o şeyi yapmak için çok yaşlı olmak. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

عَجَزَ ve عَجُزَ (geniş zaman يَعْجُزُ mastar isim عُجُوزٌ):

عَجَزَتْ وَ عَجُزَتِ الْمَرْاَةُ : O kadın yaşlandı, ihtiyarladı.

عَجَزَ (geniş zaman يَعْجِزُ mastar isim عَجْزٌ ) ve عَجِزَ (geniş zaman يَعْجَزُ mastar isim عَجَزٌ ): Kuvvetten, güçten veya liyakatten düştü; bir şeyi yapamayacak kadar güçsüz veya acizdi, o şeyi yapmak için çok yaşlıydı.

اِمْرَاَةٌ عَاجِزٌ : Güçsüz bir kadın.

عَجُوزٌ (عَاجِزٌ ): Yaşlı ve ihtiyar bir kadın; zayıf ve güçsüz kadın; koca karı (çoğul hali عَجَائِزُ); yaşlı ve oldukça güçsüz bir kimse; şarap, yıllanmış şarap; kılıç; afet; kayık; ateş. عَجْزٌ kelimesinin temel anlamı, bir şeyin gerisinde olmak veya o hale gelmek; o şeyden geri durmak veya kaçınmak; bir işin sonunda bir şeyin vuku bulmasıdır.

اَعْجَزَهُ : Onu güçsüz, kuvvetsiz, yaşlı ve zayıf buldu; onu kuvvetsiz, güçsüz veya liyakatsiz hale getirdi; onu aciz veya etkisiz kıldı (aynı zamanda şu şekilde: عَاجَزَهُ); ona yetişemeyecek hale getirdi; gücünden, liyakatinden veya yeteneğinden onu aciz bıraktı; o şey ondan gitti.

عَاجَزَهُ : Ona üstün geldi.

عَاجَزَ : Kaçıp gitti ve yakalanmadı.

عَاجَزْتُهُ فَعَجَزْتُهُ : Onunla bir yarışta mücadele ettim ve ona üstün geldim.

مُعَاجِزٌ : Âciz bırakmaya çalışan.

اَعْجَازٌ (şu sözcüklerin çoğul hali: عَجُزٌ ve عَجْزٌ ve عُجُزٌ ve عُجْزٌ ve عِجْزٌ ) ki herhangi bir şeyin arka kısmı, manasına gelmektedir.

اَعْجَازُ نَخْلٍ : Hurma kütükleri, hurma ağaçlarının tomrukları (54:20).

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
عَجَزَ fiil-I 1 Yapamaz oldu, aciz kaldı 5/31
أَعْجَزَ fiil-IV 4 Aciz bıraktı 72/12
عَجُوزٌ isim 4 Yaşlı, ihtiyar kadın 26/171
أَعْجَازٌ isim 2 Geri, arka (çoğul) 54/20 Tekil: عَجُزٌ
مُعْجِزٌ isim 12 Aciz bırakan 6/134
مُعَاجِزٌ isim 3 Aciz bırakmaya çalışan 22/51

Toplam 26


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Acz عَجْز Beceriksizlik. İktidarsızlık. Kuvvetsizlik. Güçsüzlük. Yapamamak.
Âciz عَاجِز Beceriksiz. Eli ermez. Kabiliyetsiz. Gücü yetmez olan.
Aciziyyet عَجْزِيَّة Acizlik, beceriksizlik, kabiliyetsizlik. 
Acûz(e) عَجُوز، عَجُوزَة Çok yaşlı kadın. Kocakarı.
A’câz أَعْجَاز Acizler.
Ta’ciz تَعْجِيز Tedirgin etme, rahatsız etme.
İ’câz إِعْجَاز Aciz bırakmak. Acze düşürmek, şaşırtmak.
Mu’ciz مُعْجِز İnsanı aciz bırakan. 
Mu’cize مُعْجِزَة İnsanların, yapmasında aciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan harika. Kerametten yüksek, fevkalade hadise.
Ucuz ——— Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَجَزَ : Fiil-I. 

5:31قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَٰذَا الْغُرَابِ
Diyanet Meali:“Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da (kardeşimin cesedini örtmekten) âciz miyim ben?” dedi.

أعْجَزَ : Fiil-IV. 

8:59وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَبَقُوا إِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ
Diyanet Meali:İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz bırakamazlar. *
35:44وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ
Diyanet Meali:Göklerdeki (ve yerdeki) hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir.
72:12وَأَنَّا ظَنَنَّا أَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللَّهَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:“Muhakkak ki biz Allah’ı yeryüzünde âciz bırakamayacağımızı anladık.”
72:12وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًا
Diyanet Meali:“Kaçarak da onu âciz bırakamayacağımızı (anladık).”

عَجُوزٌ : İsim. 

11:72قَالَتْ يَا وَيْلَتَىٰ أَأَلِدُ وَأَنَا عَجُوزٌ وَهَٰذَا بَعْلِي شَيْخًا
Diyanet Meali:Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım?” dedi.
26:171إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:Geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç…*
37:135إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:Geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında …*
51:29فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
Diyanet Meali:Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi. *

أَعْجَازٌ : İsim. 

54:20تَنْزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ
Diyanet Meali:İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. *
69:7فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
Diyanet Meali:Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.

مُعْجِزٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).

6:134إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:Şüphesiz size va’dedilen şeyler mutlaka gelecektir.  Siz bunun önüne geçemezsiniz. *
9:2وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ
Diyanet Meali:Şunu bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak değilsiniz.
9:3وَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللَّهِ
Diyanet Meali:Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakabilecek değilsiniz.
10:53قُلْ إِي وَرَبِّي إِنَّهُ لَحَقٌّ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:De ki: “Evet, Rabbime andolsun ki o elbette gerçektir. Siz (bu konuda Allah’ı) âciz kılacak değilsiniz.”
11:20أُولَٰئِكَ لَمْ يَكُونُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Onlar yeryüzünde (Allah’ı) âciz bırakabilecek değillerdir.
11:33قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُمْ بِهِ اللَّهُ إِنْ شَاءَ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:Nûh dedi ki: “Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.” *
16:46أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:Yahut onlar dönüp dolaşırken Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz bırakacak değillerdir. *
24:57لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ
Diyanet Meali:İnkâr edenlerin (Allah’ı) yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma! Onların varacağı yer cehennemdir.
29:22وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ
Diyanet Meali:Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz.
39:51سَيُصِيبُهُمْ سَيِّئَاتُ مَا كَسَبُوا وَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:(Onlardan zulmedenler var ya), kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah’ı âciz bırakacak değillerdir.
42:31وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Yeryüzünde O’nu âciz bırakamazsınız.
46:32وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir.

مُعَاجِزِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Mufâale Bâbı (III. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُعَاجِزٌ

22:51وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali: Âyetlerimizi geçersiz kılmak için  çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. *
34:5وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için (elem dolu, çok kötü) bir azap vardır.
34:38وَالَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar. *