KÖK HARFLER: و ر ث
ANLAM:
وَرِثَ : Babasının malına varis olmak ya da babasına mirasçı olmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama |
وَرِثَ | fiil-I | 13 | Varis oldu, sahip çıktı | 27/16 | Meçhul muzari: يُورَثُ |
أَوْرَثَ | fiil-IV | 12 | Varis yaptı, sahip çıkarttı, miras bıraktı | 33/27 | Meçhulü: أُورِثَ |
تُرَاثٌ | isim | 1 | Miras | 89/19 |
|
مِيرَاثٌ | isim | 2 | Miras | 57/10 |
|
وَارِثٌ | isim | 7 | Varis olan, sahip çıkan, ele geçiren, elde eden | 2/233 | Çoğul: وَرَثَةٌ |
| Toplam | 35 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- مَوْرُوثٌ
- مِيرَاثٌ
- تَرِكَةٌ > bak: ت ر ك
- إِرْثٌ > bu kök
- وَارِثٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Vâris | وَارِث | Cenab-ı Hakk’ın bir ismi. Mirasçı. | Çoğulu: Verese |
Verâset | وَرَاثَة | Mirasçılık. |
|
Mevrûs (Mevrûse) | مَوْرُوث | Miras kalmış. |
|
Mîrâs | مِيرَاث | Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet. | Çoğulu: Mevârîs |
Türâs | تُرَاث | Miras mal. |
|
Tevrîs | تَوْرِيث | Miras bırakma. |
|
Muvârese | مُوَارَثَة | Miras yeme. |
|
Mûris | مُورِي | Mirasçı. |
|
Teverrüs | تَوَرُّث | Mirasçı olma. Varis olma. |
|
Müteverris | مُتَوَرِّث | Varis olan. |
|
Tevârüs | تَوَارُث | Mirasa konma. | Çoğulu: Tevârüsât |
Mütevâris | مُتَوَارِث | Birinden diğerine miras kalan. Tevarüs eden. |
|
İrs | إِرْث | Varis olma, miras edinme, miras olan şey. | İrsî |
İrsiyet | إِرْثِيَّة | Kalıtım. (Varis olma, miras edinme.) |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
وَرِثَ : Fiil-I. Meçhul muzarisi: يُورَثُ
4:11 | فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ |
Diyanet Meali: | Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. |
4:12 | وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوِ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ |
Diyanet Meali: | Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. |
4:19 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَرِثُوا النِّسَاءَ كَرْهًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. |
4:176 | وَهُوَ يَرِثُهَا إِنْ لَمْ يَكُنْ لَهَا وَلَدٌ |
Diyanet Meali: | Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. |
7:100 | أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. |
7:169 | فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُوا الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a (Tevrat’a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. |
19:6 | يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ |
Diyanet Meali: | “Bana ve Yakub hanedanına varis olacak (bir çocuk bağışla..” |
19:6 | يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا |
Diyanet Meali: | “Bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” * |
19:40 | إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler. * |
19:80 | وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا |
Diyanet Meali: | Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına gelecek. * |
21:105 | أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ |
Diyanet Meali: | “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır.” |
23:11 | الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
27:16 | وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ |
Diyanet Meali: | Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi” dedi. |
أَوْرَثَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُورِثَ
7:43 | وَنُودُوا أَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir. |
7:128 | إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. |
7:137 | وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُوا يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الْأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. |
19:63 | تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِيًّا |
Diyanet Meali: | İşte bu, kullarımızdan Allah’a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. * |
26:59 | كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. * |
33:27 | وَأَوْرَثَكُمْ أَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ وَأَرْضًا لَمْ تَطَئُوهَا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. |
35:32 | ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Sonra biz, o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. |
39:74 | وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur.” |
40:53 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık. * |
42:14 | وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ |
Diyanet Meali: | Onlardan sonra Kitab’a mirasçı kılınanlar da, onun hakkında derin bir şüphe içindedirler. |
43:72 | وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir. * |
44:28 | كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık. * |
تُرَاثٌ : İsim.
89:19 | وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا |
Diyanet Meali: | Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. * |
مِيرَاثٌ : İsim.
3:180 | وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
57:10 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. |
وَارِثٌ : İsim. İsm-i Fâil. Çoğulu: وَرَثَةٌ
2:233 | لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهِ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. |
15:23 | وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz. * |
21:89 | رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın.” |
23:10 | أُولَٰئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. * |
26:85 | وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ |
Diyanet Meali: | “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” * |
28:5 | وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ |
Diyanet Meali: | (Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım,) onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım. |
28:58 | وَكُنَّا نَحْنُ الْوَارِثِينَ |
Diyanet Meali: | (O yurtlara) biz varis olduk, biz. |