KÖK HARFLER: س ف ن
ANLAM:
سَفَنَ : Rüzgar toprağın yüzeyinde esmek. Bir şeyi soymak, pürüzsüzleştirmek; dış kabuğunu soymak ya da çıkarmak.
AÇIKLAMA:
سَفْنٌ : Bir nesnenin dış yüzeyini yontmak. Mesela:
سَفَنَ الْعُودَ : Çubuğu yonttu veya kabuğunu soydu.
سَفَنَ الْجِلْدَ : Deriyi soydu.
سَفَنَ الرِّيحُ اَلتُّرَابَ عَنِ اْلأَرْضِ : Rüzgar yerin yüzeyinden toprağı veya tozu yontup aldı.
سَفَنٌ kelimesi نَقْضٌ kelimesine benzer, “yontulan şey” demektir. سَفَنٌ kelimesinin kullanımı özellikle “kılıcının kabzasınıdaki deriye” ve “kendisiyle yontma işinin yapıldığı demire, kesere veya baltaya” tahsis edilmiştir.
سَفْنٌ yani “bir nesnenin dış yüzeyini yontma” anlamı göz önünde bulundurularak “gemi” سَفِينَةٌ olarak adlandırılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: أَمَّا السَّفِينَةُ : Gemiye gelince (18/Kehf 79). Bu temel anlamdan sonra سَفِينَةٌ kelimesi mecazi olarak kullanılıp “kolaylıkla binilen her şeyde” ona benzetme yapılmıştır. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَفَنَ (geniş zaman يَسْفُنُ) ve سَفِنَ (geniş zaman يَسْفَنُ mastar isim سَفْنٌ):
سَفَنَتِ الرِّيحُ اَوْ سَفِنَتْ : Rüzgar toprağın yüzeyinde esti.
سَفَنَ الشَّىْءَ (geniş zaman يَسْفِنُ): O şeyi soydu ya da pürüzsüzleştirdi; dış kabuğunu soydu ya da çıkardı.
سَفِينَةٌ : Bir gemi ya da bot (سُفُنٌ çoğul hali).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَفِينَةٌ | isim | 4 | Gemi | 18/71 |
| Toplam | 4 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sefîne | سَفِينَة | Gemi. | Çoğul: Süfün, Sefâin |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَفِينَةٌ : İsim.
18:71 | فَانْطَلَقَا حَتَّىٰ إِذَا رَكِبَا فِي السَّفِينَةِ خَرَقَهَا |
Diyanet Meali: | Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. |
18:79 | أَمَّا السَّفِينَةُ فَكَانَتْ لِمَسَاكِينَ يَعْمَلُونَ فِي الْبَحْرِ |
Diyanet Meali: | “O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi.” |
18:79 | وَكَانَ وَرَاءَهُمْ مَلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصْبًا |
Diyanet Meali: | “Çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.” |
29:15 | فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. * |