KÖK HARFLER: س ب ل
ANLAM:
سَبَلَ : Birisine hakaret etmek, onu yermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَبَلَ (geniş zaman يَسْبُلُ mastar isim سَبْلٌ):
سَبَلَهُ : Ona hakaret etti ya da onu yerdi.
سَبَّلَ الْمَالَ : Parayı din veya Allah (c.c.) yolunda harcadı, hayır amaçlarına adadı.
اَسْبَلَ ثَوْبَهُ : Elbisesini yerde sürükledi.
اَسْبَلَ الْمَاءَ : Suyu döktü.
سَبِيلٌ : Bir yol, patika, usul; geniş, açık veya aşikar bir yol; biçim, yordam, yöntem ve yollar; mazeret veya argüman; bir erişim yolu; bir bağlantı. Manevi yol olan vesile, çare. Hidayet ve hayır yolu. Dalâlet ve şerr yolu.
سَبِيلُ الرَّشَادِ : Doğru yol.
سَبِيلُ الرُّشْدِ : Doğru yol (7:146).
قَصْدُ السَّبِيلِ : Doğru yol (16:9).
سَبِيلُ الطَّاغُوتِ : Tağut yolu (4:76).
سَبِيلٌ kelimesi suç; kınanması için bir sebep, manasına da gelmektedir.
لَيْسَ لَكَ عَلَىَّ سَبِيلٌ : Bana karşı bir mazeret veya argümanın yok.
سَبِيلُنَا اَنَّ الْقَوْلَ كَذَا : Bunu yapmaya uygunuz veya yaraşırız.
سُبُلٌ (çoğul hali): Yollar, yöntemler, vb.
سُبُلَ السَّلَامِ : Selamet yolları (Kurtuluş yolları) (5:16).
اِبْنُ السَّبِيلِ : Yolda kalmışlar veya seyyahlar, çok veya sıklıkla seyahat eden kişi, ikamet ettiği yerden çok uzak olan seyyah, seyahatte yolda kalmış seyyah, hayırlı ve takdire şayan bir amaç uğruna evini terk eden bir kimse (2:215).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
سَبِيلٌ | isim | 176 | Yol (kolay), hidayet ve hayır yolu | 2/246 | Çoğulu: سُبُلٌ |
Toplam | 176 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sebîl | سَبِيل | 1: Yol. 2: Allah rızası için su dağıtılan yer. | Çoğul: Sübül |
Tesbîl | تَسْبِيل | 1: Bir şeyi Allah rızası için vakfetme, Allah yoluna bağlama. 2: Yolcu etme. |
|
İsbâl | إِسْبَال | Yollama, gönderme veya gönderilme. |
|
Sebelemek | ——— | 1: Çiselemek, az az yağmak. 2: Çabalamak. Çırpınmak. |
|
Sebîl kelimesinin esas anlamı “yol” iken, Türkçede “hayrat olarak yapılan yol çeşmesi” anlamını kazanmıştır. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَبِيلٌ : İsim. Çoğulu: سُبُلٌ
2:108 | وَمَنْ يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. |
2:154 | وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. |
2:177 | وَآتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Asıl iyilik), … mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa … verenlerin … (tutum ve davranışlarıdır). |
2:190 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا |
Diyanet Meali: | Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. |
2:195 | وَأَنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ |
Diyanet Meali: | (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. |
2:215 | قُلْ مَا أَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir.” |
2:217 | قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, … (Allah katında daha büyük günahtır).” |
2:218 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. |
2:244 | وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. * |
2:246 | إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. |
2:246 | قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا وَأَبْنَائِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. |
2:261 | مَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ |
Diyanet Meali: | Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren (ve her başakta yüz tane bulunan) bir tohum gibidir. |
2:262 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. |
2:273 | لِلْفُقَرَاءِ الَّذِينَ أُحْصِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. |
3:13 | فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. |
3:75 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ |
Diyanet Meali: | Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. |
3:97 | وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. |
3:99 | قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kitab ehli! Niçin inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?” |
3:146 | فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. |
3:157 | وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. * |
3:167 | وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا |
Diyanet Meali: | Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi. |
3:169 | وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. |
3:195 | وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim.” |
4:15 | حَتَّىٰ يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ اللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | O kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar (kendilerini evlerde tutun, dışarı çıkarmayın). |
4:22 | إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًا وَسَاءَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur. |
4:34 | فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. |
4:36 | وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya … (iyilik edin). |
4:43 | وَلَا جُنُبًا إِلَّا عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىٰ تَغْتَسِلُوا |
Diyanet Meali: | Bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). |
4:44 | يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُرِيدُونَ أَنْ تَضِلُّوا السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. |
4:51 | وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا هَٰؤُلَاءِ أَهْدَىٰ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler için de, “Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar. |
4:74 | فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. |
4:74 | وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:75 | وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda savaşa çıkmıyorsunuz? |
4:76 | الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. |
4:76 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. |
4:84 | فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا تُكَلَّفُ إِلَّا نَفْسَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! |
4:88 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. |
4:89 | فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. |
4:90 | فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir. |
4:94 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَتَبَيَّنُوا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. |
4:95 | لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. |
4:98 | لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan (erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır). |
4:100 | وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يَجِدْ فِي الْأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. |
4:115 | وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | Kim, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. |
4:137 | لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. |
4:141 | وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. |
4:143 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. |
4:150 | وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya… |
4:160 | حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Yahudilerin yaptıkları zulüm) ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları … sebebiyle, önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. |
4:167 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالًا بَعِيدًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz inkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. * |
5:12 | فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | “Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.” |
5:16 | يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir. |
5:35 | اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin. |
5:54 | يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. |
5:60 | أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | “İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.” |
5:77 | قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا وَضَلُّوا عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | “Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış (bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın).” |
6:55 | وَكَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. * |
6:116 | وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. |
6:117 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَنْ يَضِلُّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O, doğru yolu bulanları en iyi bilendir. * |
6:153 | وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. |
6:153 | وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. |
7:45 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. |
7:86 | وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Bir de, tehdit ederek Allah’ın yolundan (O’na iman edenleri) çevirmek, (Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek) üzere her yol üstüne oturmayın.” |
7:142 | اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma.” |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. |
7:148 | أَلَمْ يَرَوْا أَنَّهُ لَا يُكَلِّمُهُمْ وَلَا يَهْدِيهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? |
8:36 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. |
8:41 | وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e), onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. |
8:47 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. |
8:60 | وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. |
8:72 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. |
8:74 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. |
9:5 | فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. |
9:9 | اشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular. |
9:19 | كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını), Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi (tuttunuz)? |
9:20 | الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. |
9:24 | أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler) size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise…” |
9:34 | لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu), insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. |
9:34 | وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. |
9:38 | إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Ne oldunuz ki), size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. |
9:41 | انْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. |
9:60 | وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Sadakalar, zekâtlar), … köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler … içindir. |
9:60 | وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Sadakalar, zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak, … ve yolda kalmış yolcular içindir. |
9:81 | وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi. |
9:91 | مَا عَلَى الْمُحْسِنِينَ مِنْ سَبِيلٍ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:93 | إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ أَغْنِيَاءُ |
Diyanet Meali: | Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. |
9:111 | يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ |
Diyanet Meali: | Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. |
9:120 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ لَا يُصِيبُهُمْ ظَمَأٌ وَلَا نَصَبٌ وَلَا مَخْمَصَةٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık… |
10:88 | وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِكَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi?” |
10:89 | فَاسْتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin.” |
11:19 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. |
12:108 | قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “İşte bu benim yolumdur. (Ben ve bana uyanlar) bilerek Allah’a çağırırız.” |
13:33 | بَلْ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. |
14:3 | وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatını ahirete tercih edenler, insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler. |
14:12 | وَمَا لَنَا أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللَّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا |
Diyanet Meali: | “Allah, bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye O’na tevekkül etmeyelim?” |
14:30 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. |
15:76 | وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُقِيمٍ |
Diyanet Meali: | O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor. * |
16:9 | وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ |
Diyanet Meali: | Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. |
16:15 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا |
Diyanet Meali: | Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; (yolunuzu bulmanız için de) nehirler, yollar (ve nice işaretler) meydana getirdi. |
16:69 | ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا |
Diyanet Meali: | “Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” |
16:88 | الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, (yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık) azaplarının üstüne azap ekleriz. |
16:94 | فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. |
16:125 | ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır. |
16:125 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِين |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
17:26 | وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا |
Diyanet Meali: | Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. * |
17:32 | وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. * |
17:42 | إِذًا لَابْتَغَوْا إِلَىٰ ذِي الْعَرْشِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah’la beraber başka ilâhlar olsaydı), o zaman o ilâhlar da Arş’ın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı. |
17:48 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Bak, senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık (doğru) yolu bulamazlar. * |
17:72 | وَمَنْ كَانَ فِي هَٰذِهِ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِي الْآخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. * |
17:84 | قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.” * |
17:110 | وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut. |
18:61 | فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا |
Diyanet Meali: | Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti. * |
18:63 | وَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ عَجَبًا |
Diyanet Meali: | “Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.” |
20:53 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا |
Diyanet Meali: | “Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açandır. |
21:31 | وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik. |
22:9 | ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde) kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, (Allah hakkında tartışmaya kalkar). |
22:25 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) |
22:58 | وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللَّهُ رِزْقًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. |
24:22 | أَنْ يُؤْتُوا أُولِي الْقُرْبَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler) yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey vermeyeceklerine yemin etmesinler). |
25:9 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar. * |
25:17 | أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | “Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar?” |
25:27 | يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (O gün zalim kimse, çaresizlik içinde ellerini ısırıp) şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!” |
25:34 | أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | İşte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar. |
25:42 | وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. |
25:44 | إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. |
25:57 | قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.” * |
27:24 | وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” |
28:22 | وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi. * |
29:12 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا اتَّبِعُوا سَبِيلَنَا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun (da sizin günahlarınızı yüklenelim)” derler. |
29:29 | أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِي نَادِيكُمُ الْمُنْكَرَ |
Diyanet Meali: | “Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” |
29:38 | وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ |
Diyanet Meali: | Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi. |
29:69 | وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir. * |
30:38 | فَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Öyle ise akrabaya, yoksula, ve yolcuya hakkını ver. |
31:6 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi vardır ki, (bilgisizce) Allah yolundan saptırmak (ve o yolu eğlenceye almak için), eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. |
31:15 | وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ |
Diyanet Meali: | “Bana yönelenlerin yoluna uy.” |
33:4 | وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir. |
33:67 | وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا |
Diyanet Meali: | Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.” * |
38:26 | وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır.” |
38:26 | إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın yolundan sapanlar için (hesap gününü unutmaları sebebiyle) şiddetli bir azap vardır.” |
39:8 | وَجَعَلَ لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. |
40:7 | فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | “O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.” |
40:11 | فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | “Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?” |
40:29 | مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَىٰ وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum.” |
40:37 | وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. |
40:38 | وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” * |
42:41 | وَلَمَنِ انْتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَٰئِكَ مَا عَلَيْهِمْ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir yol yoktur. * |
42:42 | إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler (ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler) içindir. |
42:44 | يَقُولُونَ هَلْ إِلَىٰ مَرَدٍّ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | “Dünyaya dönmek için bir yol var mı?” dediklerini (görürsün). |
42:46 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur. |
43:10 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا |
Diyanet Meali: | O, yeryüzünü size beşik yapan ve (gideceğiniz yere ulaşasınız diye) sizin için orada yollar var edendir. |
43:37 | وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. * |
47:1 | الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. * |
47:4 | وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَنْ يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. |
47:32 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve (kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra) Peygamber’e karşı gelenler (hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler). |
47:34 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ |
Diyanet Meali: | İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, (Allah onları asla bağışlamayacaktır). |
47:38 | هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمِنْكُمْ مَنْ يَبْخَلُ |
Diyanet Meali: | İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. |
49:15 | ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan), sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. |
53:30 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. |
57:10 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? |
58:16 | اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. |
59:7 | فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın, fethedilen memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar); Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. |
60:1 | إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي |
Diyanet Meali: | Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). |
60:1 | وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır. |
61:4 | إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا |
Diyanet Meali: | Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, (duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi) saf bağlayarak çarpışanları sever. |
61:11 | وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve peygamberine inanır), mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. |
63:2 | اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. |
68:7 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. * |
71:20 | لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا |
Diyanet Meali: | “Oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.” * |
73:19 | إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. * |
73:20 | وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını (bilmektedir). |
76:3 | إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kat eder. * |
76:29 | إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar. * |
80:20 | ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ |
Diyanet Meali: | Sonra ona yolu kolaylaştırdı. * |