KÖK HARFLER: ش ر ب
ANLAM:
شَرِبَ : Suyu içmek, bir şeyi tek bir içimde veya yavaş yavaş içmek; içmekten memnun olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
شَرِبَ (geniş zaman يَشْرَبُ mastar isim شُرْبٌ ve شَرْبٌ ve شَرِبٌ ve مَشْرَبٌ):
شَرِبَ الْمَاءَ : Suyu içti, ya da o şeyi tek bir içimde veya yavaş yavaş içti; içmekten memnundu ya da o hale geldi.
شَرِبَ الدَّوَاءَ : İlacı aldı ya da yuttu.
شَرِبَ الدُّخَانَ : Tütünü içti.
اَكَلَ عَلَيْهِ الدَّهْرُ وَ شَرِبَ : Zaman onu mahvetti.
اَكَلَ فُلَانٌ مَالِى وَ شَرِبَهُ : Falanca biri benim malımı mülkümü tüketti.
شَرِبَ بِهِ : Onun aleyhinde yalan söyledi.
اُشْرِبَ الثَّوْبُ حُمْرَةً : Elbise koyu kırmızıydı.
اُشْرِبَ فِى قَلْبِهِ حُبَّهُ : Kalbi onun sevgisiyle doluydu; onun aşkı kalbini kapladı. Bu fiil edilgen yapıda kullanıldığında, o şeyin onunla dolduğu manasına da gelmektedir.
اُشْرِبُوا فِى قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ = اُشْرِبُوا فِى قُلُوبِهِمْ حُبَّ الْعِجْلِ : Buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti, yani buzağı sevgisi kalplerine nüfuz etti (2:93).
شِرْبٌ : Birinin içtiği su; su veya sütün içimi; birinin payına düşen bir parça veya bir miktar su; arazi ve hayvanları sulamak için su kullanma hakkı; bir su kaynağı; bir içme sırası veya zamanı.
شُرْبٌ : İçme eylemi.
شَرَابٌ : Herhangi sıvıdan bir meşrubat veya içecek; şarap; haram edilmiş içecek.
شَارِبٌ : İçen biri (ismi fail); bir içici; içme; bıyık.
شَارِبٌ : Çoğul hali şu şekildedir: شَوَارِبُ “bıyıklar” manasında.
مَشْرَبٌ : Bir içme yeri veya zamanı; birinin içtiği mahal; bir ırmakta birinin içmeye geldiği bir yer (çoğulu: مَشَارِبٌ).
هٰذَا مَشْرَبُ الْقَوْمِ : Bu, insanların su kaynağıdır.
شَارِبُونَ içen veya içmek için toplanan insanlar, manasına da gelmektedir.
مَشَارِبٌ : Şu sözcüğün çoğul hali: مَشْرَبٌ yani bir içecek. Aynı zamanda, şu sözcüğün çoğul hali: مَشْرَبَةٌ yani bir üst meclis; yeşil ve sulu otluk.
طَعَامٌ مَشْرَبَةٌ : İçme sebebi yiyecek.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
شَرِبَ | fiil-I | 15 | İçti | 2/249 |
|
اَشْرَبَ | fiil-IV | 1 | İçirdi | 2/93 | Meçhul: اُشْرِبَ |
شُرْبٌ | isim | 1 | İçmek | 56/55 |
|
شَارِبٌ | isim | 5 | İçen | 37/46 |
|
شِرْبٌ | isim | 3 | İçme payı, içme hakkı, içme sırası | 26/155 |
|
شَرَابٌ | isim | 11 | İçilen şey, içecek, içki | 76/21 |
|
مَشْرَبٌ | isim | 3 | İçme, içiş, içme yeri, su | 2/60 | Çoğul: مَشَارِبُ |
| Toplam | 39 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şirb | شِرْب | İçme veya içirme nöbeti. İçmek. |
|
Şürb | شُرْب | İçme, içilme. |
|
Şarâb | شَرَاب | İçilen şey. |
|
Şurûb | شُرٌوب | İçinde çok miktarda şeker bulunan koyu sıvı kıvamda olan ilaç. İçmek. |
|
Şerbet | شَرْبَة | Şekerli su. |
|
Çorba | شُرْبَة | Sebze, tahıl, et vb. ile hazırlanan sıcak, sulu içecek. |
|
Şerîb | شَرِيب | Yabancı bir kimse ile oturup şarap içen. |
|
Şârib | شَارِب | İçen. |
|
Meşrûb | مَشْرُوب | İçilecek şey. |
|
Meşrûbât | مَشْرُوبَات | İçecek. |
|
Meşreb | مَشْرَب | Huy, mizac. | Çoğul: Meşârib |
Maşraba | مَشْرَبَة | Su içme tası. |
|
Müşârebe | مُشَارَبَة | Beraber içme. |
|
İşrâb | إِشْرَاب | İçirme veya içirilme. |
|
Teşerrüb | تَشَرُّب | Suyu kendine çekme, içme. |
|
İstişrâb | اِسْتِشْرَاب | İçmek isteme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَرِبَ : Fiil-I.
2:60 | كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın rızkından yiyin, için.” |
2:187 | وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ |
Diyanet Meali: | Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. |
2:249 | إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir.” |
2:249 | فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. |
7:31 | وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. |
19:26 | فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا |
Diyanet Meali: | “Ye, iç, gözün aydın olsun.” |
23:33 | يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ |
Diyanet Meali: | “izin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.” |
23:33 | يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.” |
52:19 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, afiyetle yiyin için.” * |
56:68 | أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ |
Diyanet Meali: | İçtiğiniz suya ne dersiniz?! * |
69:24 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.* |
76:5 | إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا |
Diyanet Meali: | İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler. * |
76:6 | عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا |
Diyanet Meali: | Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. * |
77:43 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.” * |
83:28 | عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ |
Diyanet Meali: | Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler. * |
اَشْرَبَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُشْرِبَ
2:93 | وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ |
Diyanet Meali: | İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. |
شُرْبٌ : İsim.
56:55 | فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ |
Diyanet Meali: | Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. * |
شَارِبُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. (Nasb / Cerr Hali: شَارِبِينَ ) Tekili: شَارِبٌ
16:66 | نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ |
Diyanet Meali: | Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz. |
37:46 | بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ |
Diyanet Meali: | Berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. * |
47:15 | وَأَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ |
Diyanet Meali: | İçenlere zevk veren şarap ırmakları… |
56:54 | فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. * |
56:55 | فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ |
Diyanet Meali: | Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. * |
شِرْبٌ : İsim.
26:155 | قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ |
Diyanet Meali: | Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var..” |
26:155 | وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ |
Diyanet Meali: | “.. sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.” |
54:28 | وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ |
Diyanet Meali: | “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.” * |
شَرَابٌ : İsim.
2:259 | فَانْظُرْ إِلَىٰ طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ |
Diyanet Meali: | Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. |
6:70 | لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır. |
10:4 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kâfirlere gelince, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. |
16:10 | هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ |
Diyanet Meali: | O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. |
16:69 | يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. |
18:29 | بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءَتْ مُرْتَفَقًا |
Diyanet Meali: | O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir. |
35:12 | هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ |
Diyanet Meali: | Şu tatlıdır, susuzluğu giderir, içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır. |
38:42 | ارْكُضْ بِرِجْلِكَ هَٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ |
Diyanet Meali: | Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik. * |
38:51 | مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ |
Diyanet Meali: | Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler.* |
76:21 | وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا |
Diyanet Meali: | Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. |
78:24 | لَا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا |
Diyanet Meali: | Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! * |
مَشْرَبٌ : İsim. Çoğulu: مَشَارِبُ
2:60 | قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ |
Diyanet Meali: | Her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. |
7:160 | فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. |
36:73 | وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? * |