KÖK HARFLER: ح ل ي
ح ل ي / ح ل و
ANLAM:
حَلَى : (Kadın) bir takı almak ya da takmak ya da kendisi için bir takı yapmak ya da bir takıyla süslenmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَلَى (geniş zamanlı يحلى mastar ismi حَلْيًا):
حَلَيْتُ الْمَرْاَةَ : Kadına takılar verdim.
حَلِيَتْ veya تَحَلَّتْ : Kadın bir takı aldı ya da taktı ya da kendisi için bir takı yaptı, bir takıyla süslendi.
حَلَّى الْمَرْاَةَ : Kadını bir takıyla veya takılarla süsledi ya da donattı.
حَلْىٌ (çoğul hali حُلِىٌّ ve حِلِىٌّ) ve حِلْيَةٌ (çoğul hali حِلًى ve حُلًى ) : Bir kadının takısı, taştan, altından, gümüşten, mücevherler, değerli taşlar, vb.; kadının süslendiği herhangi bir takı.
اِبْتِغَاءَ حِلْيَةٍ اَوْ مَتَاعٍ : Elbiseler veya aletler yapmaya çalışmak.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
حَلَّي | fiil-II | 4 | Süs eşyası taktı, süsledi, süslendirdi | 18/31 | Meçhulü: حُلِّيَ Meçhul muzari: يُحَلَّى |
حُلِيٌّ | isim | 1 | Altın, gümüş, kıymetli taş ve mücevher gibi süs eşyası | 7/148 | |
حِلْيَةٌ | isim | 4 | Altın, gümüş, kıymetli taş ve mücevher gibi süs eşyası | 13/17 | |
Toplam | 9 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- حَلَّى
- تَحَلَّى (a)
- تَزَيَّنَ > bak: ز ي ن
- تَحَلَّى (b)
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hilye | حِلْيَة | 1: Hz. Muhammed’in mübarek vasıflarını ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser. 2: Süs, zinet, cevh. 3: Güzel sıfatlar. Güzel yüz. 4: Bir yazı sitili. | Hilye-i şerîf |
Huliy | حُلِيّ | *Zinetler, süsler. Altından ve gümüşten olan süs eşyaları. | Çoğal: Huliyyât |
Helva | حَلْوَى | Şeker, yağ, un veya irmikle yapılan tatlı. |
|
Tahallî | تَحَلِّى | Kendi kendini donatmak. Süslenmek. |
|
Mütehallî | مُتَحَلِّى | Süslenmiş, bezenmiş, donanmış. |
|
Tahliye | تَحْلِيَة | Süslemek. Donatmak. Donatılmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَلَّى : Fiil-II. Meçhulü: حُلِّيَ Meçhul muzari: يُحَلَّى
18:31 | يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا |
Diyanet Meali: | Orada (tahtlar üzerine kurularak) altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. |
22:23 | يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ |
Diyanet Meali: | Orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir. |
35:33 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. |
76:21 | وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا |
Diyanet Meali: | Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. |
حُلِيٌّ : İsim.
7:148 | وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَىٰ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler. |
حِلْيَةٌ : İsim.
13:17 | وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاءَ حِلْيَةٍ أَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِثْلُهُ |
Diyanet Meali: | Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. |
16:14 | لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا |
Diyanet Meali: | O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için (denizi sizin hizmetinize verendir). |
35:12 | وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا |
Diyanet Meali: | Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. |
43:18 | أَوَمَنْ يُنَشَّأُ فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar? * |