ب ل د

KÖK HARFLER:  ب ل د

ANLAM: 

بَلَدَ : Durmak, kalmak, bir mekanda beklemek veya yaşamak, oraya tutunmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

بَلَدَ (geniş zamanlı يَبْلَدُ ve يَبْلُدُ mastar isim بُلُودٌ):

بَلَدَ بِالْمَكَانِ : Durdu, kaldı, orada bekledi veya yaşadı ve oraya tutundu.

بَلِدَ (geniş zamanlı يَبْلَدُ): Kaşları bitişik değildir.

بَلُدَ (geniş zamanlı يَبْلُدُ): Aptal veya alıktı ya da öyle oldu.

بَلَدٌ (erkek ve dişi hali) ve بَلْدَةٌ : İkisi de aynı anlama gelir, bir ülke, toprak, il, ilçe, bölge, şehir, belde, diyar veya köy, belli sınırları olan toprak parçası; kazılmamış toprak; mezarlık; kabir veya gömüt; toz veya toprak; iz veya işaret; bir şeyin kökeni. Yukarıdaki anlamlarının yanı sıra, kişinin yolunu bulamadığı çöl veya susuz çöl anlamına da gelir.

اَلْبَلْدَةُ ayın evrelerinden biri; yer veya zemin; gönül. 

فُلَانٌ وَاسِعُ الْبَلْدَةِ : Filanın gönlü geniştir.

سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ : Onu ölü topraklara sürdük.

اَلْبَلَدُ وَالْبَلْدَةُ : Mekke.

اَلْبِلَادُ (tekil بَلَدٌ ) : Şehir; diyar.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet Açıklama
بَلَدٌ isim 14 Belde, her türlü mevki 2/126 Çoğulu: بِلَادٌ
بَلْدَةٌ isim 5 Belde, her türlü mevki 25/49

Toplam: 19


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • بَلْدَةٌ
    • مَدِينَةٌ > bak: م د ن
    • قَرْيَةٌ > bak: ق ر ي
    • حَاضِرَةٌ > bak: ح ض ر
    • قَصَبَةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir.

Belde / Beled بَلْدَة / بَلَد Memleket, şehir. Çoğul: Bilâd, Büldân
Belediye بَلَدِيَّة İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

بَلَدٌ : İsim. Çoğulu: بِلَادٌ

2:126 وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا
Diyanet Meali: Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl.” demişti.
3:196 لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ
Diyanet Meali: Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.*
7:57 حَتَّىٰ إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ
Diyanet Meali: Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. 
7:58 وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ
Diyanet Meali: (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. 
14:35 وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا
Diyanet Meali: Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl.”
16:7 وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ
Diyanet Meali: Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. 
35:9 فَسُقْنَاهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
Diyanet Meali: Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. 
40:4 مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
Diyanet Meali: Allah’ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.*
50:36 فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِنْ مَحِيصٍ
Diyanet Meali: Ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var?
89:8 الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Diyanet Meali: Şehirler içinde benzeri kurulmamış olan…*
89:11 الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ
Diyanet Meali: Bunlar şehirlerde azgınlık eden kimselerdi.*
90:1 لَا أُقْسِمُ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
Diyanet Meali: Bu beldeye (Mekke’ye) yemin ederim ki…*
90:2 وَأَنْتَ حِلٌّ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
Diyanet Meali: Sen bu beldede (oturmakta) iken…*
95:3 وَهَٰذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ
Diyanet Meali: Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki..*

بَلْدَةٌ : İsim. 

25:49 لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا
Diyanet Meali: Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye (gökten tertemiz bir su indirdik).*
27:91 إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا
Diyanet Meali: De ki: “Bana ancak, bu beldenin (Mekke’nin); onu mukaddes kılan Rabbine kulluk yapmam emredildi.”
34:15 بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ
Diyanet Meali: Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.
43:11 وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا
Diyanet Meali: O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık.
50:11 وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا
Diyanet Meali: Böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik.