KÖK HARFLER: خ ر ج
ANLAM:
خَرَجَ : (Bir kişi veya şey) gitmek ya da ayrılmak; çıkmak, doğmak, ileri gelmek, gitmek ya da terketmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَرَجَ (geniş zamanlı يَخْرُجُ mastar ismi خُرُوجٌ ve مَخْرَجٌ): O kişi veya şey gitti ya da ayrıldı; çıktı, doğdu, ileri geldi, gitti ya da terketti.
خَرَجَ مَخْرَجًا حَسَنًا : İyi şekilde sonuçlandı; doğru bir şekilde ortaya çıktı.
خَرَجَ مِنْ اَمْرٍ : İşten kurtuldu ya da sıyrıldı.
خَرَجَ مِنْ دِينِهِ : Dinini bıraktı.
خَرَجَ عَلَى السُّلْطَانِ : Hükümdara karşı isyan etti.
خَارِجٌ (ismi fail) : Dışarı çıkmak veya gitmek; çıkma, terketme; giden ya da çıkan ya da ayrılan kişi.
خَارِجٌ herhangi bir şeyin dış yüzü veya dışı manasına da gelmektedir.
كُنْتُ خَارِجَ الدَّارِ : Evin dışındaydım.
خَارِجِىٌّ (çoğul hali خَوَارِجُ): Bir isyankar.
اَخْرَجَ (mastar ismi اِخْرَاجًا ve مُخْرَجًا ) :
اَخْرَجَهُ Onun gitmesini ya da çıkmasını sağladı ya da neden oldu, o kişiyi veya şeyi dışarı attı, kovdu ya da dışarı itti; o kişiyi veya şeyi defetti, kovdu; o kişiyi veya şeyi çıkardı, dışarı çıkardı, çekip çıkardı ya da yerinden çıkardı; o şeyi ortaya koydu. اَخْرَجَ şu manalara da gelmektedir: çekip çıkardı ya da öne çekti; ayırıp çıkardı; ortaya koydu; gerçeği ortaya çıkardı.
اَخْرَجَ مَا فِى صَدْرِهِ : Yüreğindekini açığa vurdu.
اَخْرَجَهُ مِنَ الْاَمْرِ : Onu işe dahil olmaktan men etti. مُخْرِجٌ (ismi fail) ve مُخْرَجٌ (ismi meful).
خَرَاجٌ : İnsanların mülklerinden alınan bir haraç veya vergi; bir toprak vergisi; Müslüman bir devletin gayri müslim tebaası tarafından ödenen kelle vergisi; karşılık.
خَرْجٌ aynı anlamına gelmektedir. Veyahut خَرَاجٌ özellikle bir toprak vergisini ifade etmektedir.
اسْتَخْرَجَ (geniş zamanlı يَسْتَخْرِجُ): Çıkarmak, çıkarmaya çalışmak, çözmek, istinbat etmek, çıkarmayı arzu etmek.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
خَرَجَ | fiil-I | 53 | Çıktı | 28/79 | Meçhulü: أُخْرِجَ Meçhul Muzari: يُخْرَجُ |
أَخْرَجَ | fiil-IV | 99 | Çıkardı | 87/4 | |
اِسْتَخْرَجَ | fiil-X | 4 | Çıkarmaya çalıştı, çözdü, çıkarmayı arzu etti | 12/76 | |
خَارِجٌ | isim | 3 | Çıkan | 5/37 | |
مَخْرَجٌ | isim | 1 | Çıkılan yer | 65/2 | |
مُخْرِجٌ | isim | 3 | Çıkaran | 9/64 | |
مُخْرَجٌ | isim | 5 | Çıkarılan | 26/167 | |
خَرَاجٌ | isim | 1 | Haraç, vergi, ücret, hasılat | 23/72 | |
خَرْجٌ | isim | 2 | Ücret | 23/72 | |
خُرُوجٌ | isim | 5 | Çıkmak | 9/46 | |
إِخْرَاجٌ | isim | 6 | Çıkarmak | 71/18 | |
Toplam | 182 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- خَرَجَ (a)
- خَرَجَ (b)
- فَسَقَ > bak: ف س ق
- قَلَسَ
- تَمَلَّصَ
- خُرُوجٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Harc | خَرْج | Gider, sarfiyat, bir iş için kullanılan madde. | Harcıâlem, harcırah |
Harcamak | ——— | 1: Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek. 2: Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek. 3: Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek. |
|
Hurûc | خُرُوج | Çıkma. Dışarı çıkma, çıkış. |
|
Harâc | خَرَاج | Vaktiyle müslüman olmayan vatandaşlardan alınan vergiye denirdi. |
|
Hâric | خَارِج | 1: Günahkar, günah işlemiş. Allahın emrini dinlememiş olan. 2: Bir şeyin veya mahallin veya memleketin dışında kalan. | Hâriciyye |
Hurc | خُرْج | 1: Genellikle yelken bezinden veya meşinden yapılmış büyük heybe. 2: Çeşitli kumaşlardan yapılan, içerisine battaniye, yorgan vb. eşya konulan özel çanta. |
|
Tahrîc | تَخْرِيج | Çıkartma. Meydana koyma. |
|
İhrâc | إِخْرَاج | Çıkarma. | Çoğul: İhrâcât |
Mahrec | مَخْرَج | Çıkacak yer. |
|
Tehârüc | تَخَارُج | Çıkışmak. |
|
İstihrâc | اِسْتِخْرَاج | Bir şeyin içinden bir şey çıkarmak. Bir manayı istidlal etmek. Meydana ve harice çıkarmak. Bazı emareleri beliren şeylerden ileriye ait olacak şeyleri çıkarmak. İstidlal etmek. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَرَجَ : Fiil-I.
2:74 | وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ |
Diyanet Meali: | Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. |
2:149 | وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. |
2:150 | وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. |
2:240 | فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. |
2:243 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? |
4:66 | وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلَّا قَلِيلٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. |
4:100 | وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
5:22 | وَإِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا حَتَّىٰ يَخْرُجُوا مِنْهَا |
Diyanet Meali: | “Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz.” |
5:22 | فَإِنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ |
Diyanet Meali: | “Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.” |
5:37 | يُرِيدُونَ أَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. |
5:61 | وَإِذَا جَاءُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَقَدْ دَخَلُوا بِالْكُفْرِ وَهُمْ قَدْ خَرَجُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler. |
7:13 | فَمَا يَكُونُ لَكَ أَنْ تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَ |
Diyanet Meali: | “(Şimdi in aşağı oradan). Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın.” |
7:18 | قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْءُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Allah, dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan.” |
7:58 | وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. |
7:58 | وَالَّذِي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ إِلَّا نَكِدًا |
Diyanet Meali: | (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. |
8:47 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak (ve halkı Allah yolundan alıkoymak) için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. |
9:42 | وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. |
9:47 | لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالًا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı. |
9:83 | فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ أَبَدًا وَلَنْ تُقَاتِلُوا مَعِيَ عَدُوًّا |
Diyanet Meali: | De ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız.” |
12:31 | وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ |
Diyanet Meali: | Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. |
15:34 | قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun.” dedi. * |
16:69 | يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. |
18:5 | كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِنْ يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبًا |
Diyanet Meali: | Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar. |
19:11 | فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا |
Diyanet Meali: | Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti. * |
20:22 | وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” * |
22:22 | كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler. |
23:20 | وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ |
Diyanet Meali: | Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. * |
24:43 | ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ |
Diyanet Meali: | Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. Nihayet yağmurun, onların arasından yağdığını görürsün. |
24:53 | وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ |
Diyanet Meali: | Münâfıklar, sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir şekilde Allah’a yemin ettiler. |
27:12 | وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz olarak çıksın.” |
28:20 | إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ |
Diyanet Meali: | “İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim.” |
28:21 | فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi. * |
28:32 | اسْلُكْ يَدَكَ فِي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ |
Diyanet Meali: | “Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” |
28:79 | فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ |
Diyanet Meali: | Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. |
30:25 | ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْأَرْضِ إِذَا أَنْتُمْ تَخْرُجُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi yerden (kalkmaya) bir çağırdı mı, bir de bakarsınız ki (dirilmiş olarak) çıkıyorsunuz. |
30:48 | وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah, onları dilediği gibi, bazen yayar ve bazen) yoğunlaştırır. Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. |
32:20 | كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler. |
34:2 | يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Allah, yere gireni, yerden çıkanı bilir. |
37:64 | إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. * |
38:77 | قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun.” * |
41:47 | وَمَا تَخْرُجُ مِنْ ثَمَرَاتٍ مِنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنْثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ |
Diyanet Meali: | Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. |
47:16 | حَتَّىٰ إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِنْدِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا |
Diyanet Meali: | Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler. |
49:5 | وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. |
54:7 | خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ |
Diyanet Meali: | Gözleri düşmüş bir hâlde (dağılmış çekirgeler gibi) kabirlerden çıkarlar. |
55:22 | يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ |
Diyanet Meali: | O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar. * |
57:4 | يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. |
59:2 | مَا ظَنَنْتُمْ أَنْ يَخْرُجُوا وَظَنُّوا أَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı |
59:11 | لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz.” |
59:12 | لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer (kardeşleri Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. |
60:1 | إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي |
Diyanet Meali: | Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). |
65:1 | وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ |
Diyanet Meali: | Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında (onları bekleme süresince evlerinden çıkarmayın), kendileri de çıkmasınlar. |
70:43 | يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ |
Diyanet Meali: | Dikili putlara akın akın gidercesine mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! * |
86:7 | يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ |
Diyanet Meali: | Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar. * |
أَخْرَجَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُخْرِجَ Meçhul Muzari: يُخْرَجُ
2:22 | وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | O, … gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. |
2:36 | فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. |
2:61 | فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ الْأَرْضُ مِنْ بَقْلِهَا |
Diyanet Meali: | O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze … versin.” |
2:84 | وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ أَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık. |
2:85 | ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesimi yurtlarından çıkaran kimselersiniz. |
2:191 | وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. |
2:191 | وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. |
2:246 | وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا |
Diyanet Meali: | “Yurdumuzdan çıkarılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım.” |
2:257 | اللَّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. |
2:257 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ |
Diyanet Meali: | Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. |
2:267 | أَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. |
3:27 | تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ |
Diyanet Meali: | “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın…” |
3:27 | وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | “Diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” |
3:110 | كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz… |
3:195 | فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ |
Diyanet Meali: | Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar… |
4:75 | رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar.” |
5:16 | وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. |
5:110 | وَتُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ بِإِذْنِي وَإِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِي |
Diyanet Meali: | Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. |
6:93 | وَالْمَلَائِكَةُ بَاسِطُو أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُوا أَنْفُسَكُمُ |
Diyanet Meali: | Meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın!” (diyecekleri zaman hâllerini bir görsen)! |
6:95 | إِنَّ اللَّهَ فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوَىٰ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. |
6:99 | وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarırız. |
6:99 | فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُتَرَاكِبًا |
Diyanet Meali: | (İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp) onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler çıkarırız. |
6:99 | فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُتَرَاكِبًا |
Diyanet Meali: | İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler çıkarırız. |
6:148 | قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz?” |
7:25 | قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.” * |
7:27 | يَا بَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ |
Diyanet Meali: | Ey Âdemoğulları! Ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. |
7:32 | قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِي أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti (ve temiz rızkı) kim haram kılmış?” |
7:57 | سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. |
7:57 | كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. |
7:82 | وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden!” demek oldu. |
7:88 | لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَكَ مِنْ قَرْيَتِنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Şu’ayb! Andolsun, (ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz) ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız.” |
7:110 | يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizi yerinizden çıkarmak istiyor.” Firavun, ileri gelenlere, “Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?” dedi. * |
7:123 | إِنَّ هَٰذَا لَمَكْرٌ مَكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُوا مِنْهَا أَهْلَهَا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır.” |
8:5 | كَمَا أَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna (savaşmak üzere) evinden çıkarmıştı. |
8:30 | وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ |
Diyanet Meali: | Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. |
9:40 | إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. |
10:31 | أَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَمَنْ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ |
Diyanet Meali: | “Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir? Ölüden diriyi, (diriden ölüyü) kim çıkarıyor?” |
10:31 | وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَنْ يُدَبِّرُ الْأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “(Ölüden diriyi), diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?” “Allah” diyecekler. |
12:100 | وَقَدْ أَحْسَنَ بِي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim beni zindandan çıkararak (ve sizi çölden getirerek) bana çok iyilikte bulundu.” |
14:1 | كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. |
14:5 | أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar” diye… |
14:13 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّكُمْ مِنْ أَرْضِنَا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, peygamberlerine; “Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız, (ya da bizim dinimize dönersiniz)” dediler. |
14:32 | وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, gökleri ve yeri yaratan), gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkarandır. |
16:78 | وَاللَّهُ أَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. |
17:13 | وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنْشُورًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. |
17:76 | وَإِنْ كَادُوا لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Seni o yerden (Mekke’den) sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. |
17:80 | وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.” |
19:66 | وَيَقُولُ الْإِنْسَانُ أَإِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا |
Diyanet Meali: | İnsan, “Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?” der. * |
20:53 | وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّىٰ |
Diyanet Meali: | “(Rabbim) … size gökten yağmur indirendir.” Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. |
20:55 | مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. * |
20:57 | قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?” * |
20:63 | يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا |
Diyanet Meali: | “(Şüphesiz bu ikisi), sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen (birer sihirbazdırlar).” |
20:88 | فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, (Mûsâ’nın da ilâhıdır…)” dediler. |
20:117 | فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “(Ey Âdem! Şüphesiz bu İblis, sen ve eşin için bir düşmandır.) Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.” |
22:5 | وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا |
Diyanet Meali: | Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. |
22:40 | الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlar, haksız yere, sırf, “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. |
23:107 | رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş oluruz.” * |
24:40 | ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا |
Diyanet Meali: | Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. |
26:35 | يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?” * |
26:57 | فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ |
Diyanet Meali: | Biz de (Firavun’un kavmini) bahçelerden, pınar başlarından … çıkardık. * |
27:25 | أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran Allah’a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)” |
27:37 | فَلَنَأْتِيَنَّهُمْ بِجُنُودٍ لَا قِبَلَ لَهُمْ بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُمْ مِنْهَا أَذِلَّةً |
Diyanet Meali: | “Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış (ve küçük düşürülmüş) olarak çıkarırız.” |
27:56 | فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوا آلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: “Lût’un ailesini memleketinizden çıkarın.” |
27:82 | وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ |
Diyanet Meali: | (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara (insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını) söyler. |
30:19 | يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ |
Diyanet Meali: | Allah, diriyi ölüden çıkarır… |
30:19 | وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Ölüyü de diriden çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. |
30:19 | وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ |
Diyanet Meali: | Ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Siz de (mezarlarınızdan) işte böyle çıkarılacaksınız. |
32:27 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاءَ إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا |
Diyanet Meali: | Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip onunla (hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği) ekinler çıkarırız. |
33:43 | هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. |
35:27 | أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا |
Diyanet Meali: | (Görmüyor musun ki, Allah) gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü renkte ürünler çıkardık. |
35:37 | رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim.” |
36:33 | وَآيَةٌ لَهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا |
Diyanet Meali: | Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız. |
39:21 | ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ |
Diyanet Meali: | Sonra onunla renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. |
40:67 | ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا |
Diyanet Meali: | (O), … sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. |
43:11 | فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz. |
45:35 | فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ |
Diyanet Meali: | Artık bugün ateşten çıkarılmazlar ve Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilmez. |
46:17 | أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْلِي |
Diyanet Meali: | “Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” |
47:13 | وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı ki, biz onları helâk ettik. Onların hiçbir yardımcısı da olmadı.* |
47:29 | أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ أَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللَّهُ أَضْغَانَهُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah’ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? * |
47:37 | إِنْ يَسْأَلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ أَضْغَانَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya çıkarırdı. * |
48:29 | وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ |
Diyanet Meali: | İşte bu, onların (Tevrat’ta) ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış … bir ekin gibidirler. |
51:35 | فَأَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık. * |
57:9 | هُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir. |
59:2 | هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | O, kitap ehlinden inkâr edenleri (ilk toplu sürgünde yurtlarından) çıkarandır. |
59:8 | لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. |
59:11 | لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz.” |
59:12 | لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer (kardeşleri Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. |
60:1 | يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. |
60:8 | لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten men etmez. |
60:9 | إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaranları dost edinmekten men eder. |
63:8 | لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.” |
65:1 | لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ |
Diyanet Meali: | (Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında) onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın. |
65:11 | لِيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için (size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi). |
71:18 | ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır. * |
78:15 | لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا |
Diyanet Meali: | Taneler, bitkiler çıkaralım diye…* |
79:29 | وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا |
Diyanet Meali: | O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. * |
79:31 | أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا |
Diyanet Meali: | Ondan suyunu ve merasını çıkardı. * |
87:4 | وَالَّذِي أَخْرَجَ الْمَرْعَىٰ |
Diyanet Meali: | O, yeşil bitki örtüsünü çıkarandır. * |
99:2 | وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا |
Diyanet Meali: | Yeryüzü içindekileri dışarıya çıkarıp attığı zaman…* |
اِسْتَخْرَجَ : Fiil-X.
12:76 | ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. |
16:14 | وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا |
Diyanet Meali: | (O, taze et yemeniz) ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için (denizi sizin hizmetinize verendir). |
18:82 | فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا |
Diyanet Meali: | “Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi.” |
35:12 | وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا |
Diyanet Meali: | Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. |
خَارِجٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:167 | وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. |
5:37 | يُرِيدُونَ أَنْ يَخْرُجُوا مِنَ النَّارِ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. |
6:122 | كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | (Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu), hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? |
مَخْرَجٌ : İsim.
65:2 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. |
مُخْرِجٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
2:72 | وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. |
6:95 | يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ الْمَيِّتِ مِنَ الْحَيِّ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! |
9:64 | قُلِ اسْتَهْزِئُوا إِنَّ اللَّهَ مُخْرِجٌ مَا تَحْذَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır.” |
مُخْرَجٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
15:48 | لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَجِينَ |
Diyanet Meali: | Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. * |
17:80 | وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.” |
23:35 | أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُمْ مُخْرَجُونَ |
Diyanet Meali: | “O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?” * |
26:167 | قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!” * |
27:67 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا وَآبَاؤُنَا أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?” * |
خَرَاجٌ : İsim.
23:72 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. * |
خَرْجٌ : İsim.
18:94 | فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجًا عَلَىٰ أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّا |
Diyanet Meali: | “Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” |
23:72 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. * |
خُرُوجٌ : İsim.
9:46 | وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. |
9:83 | فَاسْتَأْذَنُوكَ لِلْخُرُوجِ فَقُلْ لَنْ تَخْرُجُوا مَعِيَ أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar (sefere) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacaksınız.” |
40:11 | فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍ مِنْ سَبِيلٍ |
Diyanet Meali: | “Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?” |
50:11 | رِزْقًا لِلْعِبَادِ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا كَذَٰلِكَ الْخُرُوجُ |
Diyanet Meali: | Kullar için rızık olarak… Ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir. |
50:42 | يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ |
Diyanet Meali: | O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür. * |
إِخْرَاجٌ : İsim. Mastar. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
2:85 | وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları çıkarmak size haramken… |
2:217 | وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. |
2:240 | وَصِيَّةً لِأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ |
Diyanet Meali: | (İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler), eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. |
9:13 | أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan bir kavimle savaşmaz mısınız? |
60:9 | وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَىٰ إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan), sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten (men eder). |
71:18 | ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.’ * |