KÖK HARFLER: ن و س
ANLAM:
نَاس : Develeri sürmek. Salınmak; bir öne, bir geriye sallanmak. Bir yerde asılı olmak ve sallanmak.
النَّاسُ: İnsanlar
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
نَاسٌ | isim | 241 | İnsanlar (çoğul) | 2/8 |
| Toplam | 241 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nâs | نَاس | İnsanlar. |
|
İns | إِنْس | İnsan. | İns ü cinn |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَاسٌ : İsim. Çoğul.
2:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. * |
2:13 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُوا كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاءُ |
Diyanet Meali: | Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. |
2:21 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Sizi (ve sizden öncekileri) yaratan Rabbinize ibadet edin… |
2:24 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. |
2:44 | أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? |
2:83 | وَقُولُوا لِلنَّاسِ حُسْنًا وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ |
Diyanet Meali: | “Herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” (diye söz almıştık). |
2:94 | قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse (ve doğru söyleyenler iseniz) haydi ölümü temenni edin!” |
2:96 | وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَىٰ حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا |
Diyanet Meali: | Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. |
2:102 | وَلَٰكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ |
Diyanet Meali: | Fakat şeytanlar, insanlara sihri öğretmek suretiyle küfre girdiler. |
2:124 | قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا |
Diyanet Meali: | Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” |
2:125 | وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًا |
Diyanet Meali: | Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. |
2:142 | سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلَّاهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُوا عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. |
2:143 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız (ve Peygamber de size bir şahit ve örnek olsun) diye sizi orta bir ümmet yaptık. |
2:143 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
2:150 | فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ |
Diyanet Meali: | (Ey mü’minler! Siz de nerede olursanız olun), yüzünüzü o yana doğru çevirin ki, (zalimlerin dışındaki) insanların elinde size karşı bir koz olmasın. |
2:159 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَىٰ مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta insanlara açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder… |
2:161 | أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | (Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince), işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. |
2:164 | وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde… |
2:165 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. |
2:168 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! |
2:185 | شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi … olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. |
2:187 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. |
2:188 | لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için (onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin). |
2:189 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” |
2:199 | ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. |
2:200 | فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur. |
2:204 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. |
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. |
2:213 | كَانَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللَّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi. |
2:213 | وَأَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Ve beraberlerinde, insanların (anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda), aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. |
2:219 | قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır.” |
2:221 | وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. |
2:224 | وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. |
2:243 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. |
2:243 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Ama insanların çoğu şükretmezler. |
2:251 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. |
2:259 | وَانْظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. |
2:264 | لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْأَذَىٰ كَالَّذِي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَاءَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde) insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. |
2:273 | تَعْرِفُهُمْ بِسِيمَاهُمْ لَا يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا |
Diyanet Meali: | Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. |
3:4 | مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | O, daha önce (Tevrat’ı ve İncil’i) insanlar için birer hidayet olarak (indirmişti). |
3:9 | رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın.” |
3:14 | زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ |
Diyanet Meali: | Kadınlar, oğullar … gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. |
3:21 | وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler), insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya… |
3:41 | قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا |
Diyanet Meali: | Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir.” |
3:46 | وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”* |
3:68 | إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed ve mü’minlerdir). |
3:79 | ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِي مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra kalkıp) insanlara: Allah’ı bırakıp bana kul olun! demesi (mümkün değildir). |
3:87 | أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır. * |
3:96 | إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. * |
3:97 | وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. |
3:110 | كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. |
3:112 | ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. |
3:134 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. |
3:138 | هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. * |
3:140 | وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. |
3:173 | الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ |
Diyanet Meali: | Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, (“İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun”) dediklerinde, (bu söz onların imanını artırdı…) |
3:173 | إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ |
Diyanet Meali: | “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun.” |
3:187 | وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, (onu gizlemeyeceksiniz)” diye sağlam söz almıştı. |
4:1 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan … Rabbinize karşı gelmekten sakının. |
4:37 | الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. |
4:38 | وَالَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. |
4:53 | أَمْ لَهُمْ نَصِيبٌ مِنَ الْمُلْكِ فَإِذًا لَا يُؤْتُونَ النَّاسَ نَقِيرًا |
Diyanet Meali: | Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler. * |
4:54 | أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَىٰ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? |
4:58 | وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ |
Diyanet Meali: | Ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi (emrediyor). |
4:77 | فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, (Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok) korkarlar. |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:105 | إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. |
4:108 | يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. |
4:114 | لَا خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إِلَّا مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. |
4:133 | إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. |
4:142 | وَإِذَا قَامُوا إِلَى الصَّلَاةِ قَامُوا كُسَالَىٰ يُرَاءُونَ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar… |
4:161 | وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ |
Diyanet Meali: | (Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları), kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri (sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık). |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | (Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki), peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
4:170 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. |
4:174 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi. |
5:32 | فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “(Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse), o sanki bütün insanları öldürmüştür.” |
5:32 | وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. |
5:44 | فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. |
5:49 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. |
5:67 | وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.) Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. |
5:82 | لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler (ile Allah’a ortak koşanlar) olduğunu görürsün. |
5:97 | جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi … insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. |
5:110 | إِذْ أَيَّدْتُكَ بِرُوحِ الْقُدُسِ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا |
Diyanet Meali: | Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. |
5:116 | أَأَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa!) Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” |
6:91 | قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği … Kitab’ı kim indirdi?” |
6:122 | أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, (hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu)? |
6:144 | فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? |
7:85 | فَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin.” |
7:116 | قَالَ أَلْقُوا فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. |
7:144 | قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِي وَبِكَلَامِي |
Diyanet Meali: | (Allah) “Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım.” dedi. |
7:158 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, (yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan) Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.” |
7:187 | قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” |
8:26 | تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ |
Diyanet Meali: | (O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz.) İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi. |
8:47 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak (ve halkı Allah yolundan alıkoymak) için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. |
8:48 | وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَإِنِّي جَارٌ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş) ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. |
9:3 | وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir… |
9:34 | إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ |
Diyanet Meali: | Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar. |
10:2 | أَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَبًا أَنْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ رَجُلٍ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden bir adama (insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye) vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu… |
10:2 | أَنْ أَنْذِرِ النَّاسَ وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bir adama) insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye (vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu…) |
10:11 | وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. |
10:19 | وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلَّا أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا |
Diyanet Meali: | İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. |
10:21 | وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُمْ إِذَا لَهُمْ مَكْرٌ فِي آيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir rahmet (ferahlık ve mutluluk) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları (birtakım tertipleri ve asılsız iddiaları) vardır. |
10:23 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. |
10:24 | فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْأَنْعَامُ |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki), insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. |
10:44 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez… |
10:44 | وَلَٰكِنَّ النَّاسَ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat insanlar kendilerine zulmederler. |
10:57 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ (ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur’an) geldi. |
10:60 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler. |
10:92 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ عَنْ آيَاتِنَا لَغَافِلُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü insanlardan birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir. |
10:99 | أَفَأَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّىٰ يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Böyle iken sen mi mü’min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? |
10:104 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي شَكٍّ مِنْ دِينِي فَلَا أَعْبُدُ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah’ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam…” |
10:108 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir.” |
11:17 | إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
11:85 | وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “İnsanların eşyalarını (mallarını ve haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
11:103 | ذَٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌ لَهُ النَّاسُ وَذَٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ |
Diyanet Meali: | O gün bütün insanların bir araya toplandığı bir gündür ve o gün (bütün mahlûkatın) hazır bulunduğu bir gündür. |
11:118 | وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً |
Diyanet Meali: | Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. |
11:119 | وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. |
12:21 | وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. |
12:38 | ذَٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur…” |
12:38 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | “Fakat insanların çoğu şükretmezler.” |
12:40 | ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” |
12:46 | لَعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler.” |
12:49 | ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” * |
12:68 | وَإِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِمَا عَلَّمْنَاهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
12:103 | وَمَا أَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. * |
13:1 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Sana Rabbinden indirilen gerçektir), fakat insanların çoğu inanmazlar. |
13:6 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلْمِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. (Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir). |
13:17 | وَأَمَّا مَا يَنْفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. |
13:31 | أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. |
14:1 | الر كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ |
Diyanet Meali: | Elif Lâm Râ. Bu Kur’an, (Rablerinin izniyle) insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. |
14:25 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. |
14:36 | رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar.” |
14:37 | فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | “Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır…” |
14:44: | وَأَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. |
14:52 | هَٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar … diye insanlara bir bildiridir. |
16:38 | بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler.) Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
16:44 | وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için sana bu Kur’an’ı indirdik. |
16:61 | وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. |
16:69 | يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. |
17:60 | وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Hani sana, “Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. |
17:60 | وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Sana gösterdiğimiz o rüyayı da, (Kur’an’da lânetlenmiş bulunan o ağacı da) sırf insanları sınamak için vesile yaptık. |
17:89 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. |
17:89 | فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا |
Diyanet Meali: | Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler. |
17:94 | وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” demeleri engel olmuştur. * |
17:106 | وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا |
Diyanet Meali: | Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik. * |
18:54 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. |
18:55 | وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara hidayet geldikten sonra onların inanmalarına ve Rab’lerinden mağfiret dilemelerine, ancak, öncekilerin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesi, (ya da kendilerine azabın göz göre göre gelmesi yönündeki beklentileri) engel olmuştur. |
19:10 | قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا |
Diyanet Meali: | Allah da, “Senin işaretin, sapasağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi. |
19:21 | وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَقْضِيًّا |
Diyanet Meali: | “Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir.” |
20:59 | قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. * |
21:1 | اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. * |
21:61 | قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler. * |
22:1 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. * |
22:2 | وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُمْ بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir. |
22:3 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer. * |
22:5 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan … yarattık… |
22:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde, … Allah hakkında tartışmaya kalkar. |
22:11 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. |
22:18 | وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ |
Diyanet Meali: | İnsanların birçoğu (Allah’a secde etmektedir). Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. |
22:25 | وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan) ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan (alıkoyanlar azabı hak etmişlerdir.) |
22:27 | وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, (gerek uzak yollardan gelen) yorgun develer üzerinde sana gelsinler. |
22:40 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, (havralar ve mescitler) muhakkak yerle bir edilirdi. |
22:49 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا أَنَا لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.” * |
22:65 | إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. |
22:73 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. |
22:75 | اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. |
22:78 | لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. |
24:35 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
25:37 | وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً |
Diyanet Meali: | Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık. |
25:50 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. * |
26:39 | وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi. * |
26:183 | وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” * |
27:16 | وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ |
Diyanet Meali: | Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi…” dedi. |
27:73 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler. * |
27:82 | أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ النَّاسَ كَانُوا بِآيَاتِنَا لَا يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Kıyametin kopacağına dair o söz başlarına gelince), onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler. |
28:23 | وَلَمَّا وَرَدَ مَاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَ |
Diyanet Meali: | Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. |
28:43 | بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya) -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak (Kitab’ı, Tevrat’ı verdik). |
29:2 | أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.* |
29:10 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. |
29:10 | فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. |
29:43 | وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar. * |
29:67 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا آمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? |
30:6 | وَعْدَ اللّٰهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. * |
30:8 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkâr ediyorlar. |
30:30 | فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَتَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. |
30:30 | ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
30:33 | وَإِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُنِيبِينَ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek O’na dua ederler. |
30:36 | وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا |
Diyanet Meali: | İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. |
30:39 | وَمَا آتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. |
30:41 | ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ |
Diyanet Meali: | İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. |
30:58 | وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik. |
31:6 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak (ve o yolu eğlenceye almak için), eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. |
31:18 | وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا |
Diyanet Meali: | “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme!” |
31:20 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. |
31:33 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزِي وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, (hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı) günden korkun! |
32:13 | لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım.” |
33:37 | وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَاهُ |
Diyanet Meali: | Ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. |
33:63 | يَسْأَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” |
34:28 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. |
34:28 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat insanların çoğu bilmezler. |
34:36 | قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.” * |
35:2 | مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. |
35:3 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. |
35:5 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. |
35:15 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır. * |
35:28 | وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. |
35:45 | وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. |
38:26 | يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver.” |
39:27 | وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, (öğüt alsınlar diye) biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik. |
39:41 | إِنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak indirdik. |
40:57 | لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. |
40:57 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat insanların çoğu bilmezler. |
40:59 | إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. * |
40:61 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir… |
40:61 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
42:42 | إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ |
Diyanet Meali: | Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler (ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler) içindir. |
43:33 | وَلَوْلَا أَنْ يَكُونَ النَّاسُ أُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. * |
44:11 | يَغْشَى النَّاسَ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır. * |
45:20 | هَٰذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir. * |
45:26 | ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek), sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.” |
46:6 | وَإِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler. * |
47:3 | كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır. |
48:20 | فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ وَكَفَّ أَيْدِيَ النَّاسِ عَنْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir.) Şimdilik bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. |
49:13 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. |
54:20 | تَنْزِعُ النَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُنْقَعِرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. * |
57:24 | الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ |
Diyanet Meali: | Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. |
57:25 | وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik) ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. |
57:25 | وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). |
59:21 | وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz. |
62:6 | إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ey Yahudi akidesini benimseyenler!) Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!” |
66:6 | قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. |
83:2 | الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. * |
83:6 | يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, büyük bir gün); insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün (için diriltileceklerini sanmıyorlar mı)? * |
99:6 | يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. * |
101:4 | يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ |
Diyanet Meali: | O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. * |
110:2 | وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde…* |
114:1 | قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım.” * |
114:2 | مَلِكِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “İnsanların Melik’ine…” * |
114:3 | إِلَٰهِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “İnsanların İlâh’ına…” |
114:5 | الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | İnsanların kalplerine vesvese veren (sinsi vesvesecinin kötülüğünden…) * |
114:6 | مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Cinlerden ve insanlardan…” * |