KÖK HARFLER: ك ف ي
ANLAM:
كَفَى : Kâfi gelmek, yetmek. Savunmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
كَفَى | fiil-I | 32 | Kafi oldu, yetti | 29/52 |
كَافٍ – كَافٖى | isim | 1 | Kafi olan | 39/36 |
| Toplam | 33 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- كَافَى
- اِكْتَفَى
Zıt Manada Kelimeler
- كَافى
- اِكْتَفَى
AÇIKLAMA:
كَافَى fiili ile كَافَأَ fiili arasındaki benzerlik:
كَافَى fiili ile كَافَأَ fiili, birbirine çok benzer iki fiildir. Mükafat kelimesi de bu iki fiilin ait olduğu iki ayrı köke dayandırılabilir. (ك ف ي – ك ف أ)
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Küfye | كُفْيَة | Ancak geçinebilecek kadar olan yiyecek. |
|
Kâfî | كَافِى | Kifayet eden. Vafi, başka şeye ihtiyaç bırakmayan. Yeten, yetişen, elveren. |
|
Kifâet | كِفَائَة | Kifayet. | Kifâyetsizlik |
Mükafat | مُكَافَاة | Bedel verme, karşılığını ödeme, ödül verme. Bedel, ödül |
|
İktifâ’ | اِكْتِفَاء | Yetinme. | İktifâ’ etmek |
Müktefî | مُكْتَفِى | Kanaat eden. |
|
İstikfâ’ | اِسْتِكْفَاء | Yetinme, kafi bulma, yeter sayma. |
|
Müstekfî | مُسْتَكْفِى | Yetecek kadarını isteyen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَفَى : Fiil-I.
2:137 | فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
3:124 | أَلَنْ يَكْفِيَكُمْ أَنْ يُمِدَّكُمْ رَبُّكُمْ بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ |
Diyanet Meali: | “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” |
4:6 | فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُوا عَلَيْهِمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. |
4:45 | وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِأَعْدَائِكُمْ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. |
4:45 | وَكَفَىٰ بِاللَّهِ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, yardımcı olarak da yeter. |
4:50 | انْظُرْ كَيْفَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَكَفَىٰ بِهِ إِثْمًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. * |
4:55 | فَمِنْهُمْ مَنْ آمَنَ بِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُ وَكَفَىٰ بِجَهَنَّمَ سَعِيرًا |
Diyanet Meali: | Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter. * |
4:70 | ذَٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. * |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:81 | فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Sen onlara aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. |
4:132 | وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter. * |
4:166 | أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ وَالْمَلَائِكَةُ يَشْهَدُونَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, sana indirdiğini) kendi ilmiyle indirmiş olduğuna (şahitlik eder). Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. |
4:171 | لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. |
10:29 | فَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ إِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter.” * |
13:43 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” |
15:95 | إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ |
Diyanet Meali: | (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz. * |
17:14 | اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | “Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir. * |
17:17 | وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. |
17:65 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!” * |
17:96 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir.” * |
21:47 | وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَىٰ بِنَا حَاسِبِينَ |
Diyanet Meali: | (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. |
25:31 | وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. |
25:58 | وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! |
29:51 | أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? |
29:52 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.” |
33:3 | وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter. * |
33:25 | وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا |
Diyanet Meali: | Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. |
33:39 | وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan (kimselerdir). Allah, hesap görücü olarak yeter. |
33:48 | وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. |
41:53 | أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi? |
46:8 | كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
48:28 | لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. |
كَافٍ: İsim. İsm-i Fâil.
39:36 | أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, kuluna yetmez mi? |