KÖK HARFLER: ك و د
ANLAM:
كَادَ : Bir şey yapmak üzere olmak ama onu yapmamak. Meyletmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | ||
كَادَ | fiil-I | 24 | Neredeyse yapayazdı | 2//20 | Yarı câmid mâzi ve muzâri fiil, mukarebe fiili |
Toplam | 24 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- كَادَ (a)
- كَادَ (b)
- اَرَادَ > bak: ر و د
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Yok.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَادَ : Fiil-I (Yarı câmid mâzi ve muzâri fiil, mukarebe fiili).
2:20 | يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. |
2:71 | قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. |
4:78 | فَمَالِ هَٰؤُلَاءِ الْقَوْمِ لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ حَدِيثًا |
Diyanet Meali: | Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! |
7:150 | قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُوا يَقْتُلُونَنِي |
Diyanet Meali: | (Kardeşi) “Ey anam oğlu” dedi, “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı.” |
9:117 | مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٍ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra… |
14:17 | يَتَجَرَّعُهُ وَلَا يَكَادُ يُسِيغُهُ وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ |
Diyanet Meali: | Onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. Ona her yönden ölüm gelecek… |
17:73 | وَإِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Onlar, sana vahyettiğimizden (başkasını bize karşı uydurman için) az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. |
17:74 | وَلَوْلَا أَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin. * |
17:76 | وَإِنْ كَادُوا لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Seni o yerden (Mekke’den) sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. |
18:93 | وَجَدَ مِنْ دُونِهِمَا قَوْمًا لَا يَكَادُونَ يَفْقَهُونَ قَوْلًا |
Diyanet Meali: | Bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. |
19:90 | تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacaktır. |
20:15 | إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا |
Diyanet Meali: | “Kıyamet mutlaka gelecektir. (Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye), neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” |
22:72 | يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. |
24:35 | يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ |
Diyanet Meali: | Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. |
24:40 | ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍ إِذَا أَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرَاهَا |
Diyanet Meali: | Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. |
24:43 | يَكَادُ سَنَا بَرْقِهِ يَذْهَبُ بِالْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alacak. |
25:42 | إِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | “Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) |
28:10 | إِنْ كَادَتْ لَتُبْدِي بِهِ لَوْلَا أَنْ رَبَطْنَا عَلَىٰ قَلْبِهَا |
Diyanet Meali: | Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı. |
37:56 | قَالَ تَاللَّهِ إِنْ كِدْتَ لَتُرْدِينِ |
Diyanet Meali: | Ona şöyle der: “Allah’a andolsun, neredeyse beni de helâk edecektin.” * |
42:5 | تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Neredeyse gökler (O’nun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar. |
43:52 | أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ |
Diyanet Meali: | “Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?” * |
67:8 | تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ |
Diyanet Meali: | Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! |
68:51 | وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. |
72:19 | وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı. * |