ع ي ن

KÖK HARFLER: ع ي ن

ANLAM: 

عَانَ : Bir kimseyi kem gözüyle cezalandırmak. Halka haber getirmek. (Su) akmak. Kuyunun içinde bolca su olmak. 

عَيِنَ : Gözünün karası büyük ve geniş olmak, geniş kara gözleri olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

عَانَ (geniş zaman يَعِينُ mastar isim عَيْنٌ):

عَانَ الرَّجُلُ : O kimseyi kem gözüyle cezalandırdı.

عَانَ عَلَى الْقَوْمِ (mastar isim عِيَانَةٌ ) : Halk için bir gözcü oldu.

عَانَ الْقَوْمَ : Halka haber getirdi.

عَانَ الْمَاءُ : Su aktı.

عَانَتِ الْبِئْرُ : Kuyunun içinde bolca su vardı.

عَيِنَ (mastar isim عَيَنٌ ): Gözünün karası büyük ve genişti, geniş kara gözleri vardı.

عَيْنٌ : Göz, görme organı; görüş, bakış; bir efendi veya lider, büyük ve soylu bir kimse (çoğul hali اَعْيَانٌ ).

لَقِيتُهُ اَوَّلَ عَيْنٍ : O şeyi ilk onda gördüm.

صَنَعَ ذٰلِكَ عَلَى عَيْنٍ : O şeyi bilerek veya cidden birinin himayesinde ve şerefine yaptı.

اَنْتَ عَلَى عَيْنِى : Sen başımın üzerinde saygı görmeyi ve korunmayı hak ediyorsun, (şunun gibi اَنْتَ عَلَى رَاْسِى).

عَيْنٌ iğne deliği; bir ağacın gözü veya tomurcuğu; filizlenen ot; bir casus; kem göz veya nazar, manasına da gelmektedir.

اَصَابَتْ فُلَانًا عَيْنٌ : Kem göz falanca birini çarptı.

اَعْيَانٌ : Efendiler, liderler, soylu, seçkin ve asil kimseler.

اَعْيَانٌ aynı babadan ve anadan erkek kardeşler, anlamına da gelmektedir.

عَيْنٌ bir şeyin en seçilmiş veya en iyisi; mülk; nakit para; bir hediye, armağan; altın; Güneş, manasına da gelmektedir.

طَلَعَتِ الْعَيْنُ : Güneş yükseldi.

اَلْعَيْنُ bilgi ya da kesin veya belirli bilgi, anlamına da gelmektedir (عَيْنُ الْيَقِينِ); kudret; sağlık ve güvenlik; susuzluk; biçim; özellikle namazda, bir kimsenin yöneldiği nokta veya istikamet; bir tartı veya bir denge, vb. Bir insan; bir hane halkı, manasına da gelmektedir.

عَيْنُ اليَقِينِ = yakînin ta kendisi, gözle görürcesine kat’î.

مَا بِهَا عَيْنٌ : Evde kimse yok.

عَيْنٌ : Haberleri araştıran veya ortaya çıkaran biri (çoğul hali اَعْيُنٌ).

عَيْنٌ : Su çıkan yer, kaynağı veya pınarı; bir şelale; bir akarsu; bir kuyudaki suyun bolluğu (çoğulları: عُيُونٌ ve اَعْيُنٌ).
اَعْيَنُ (çoğul hali عِينٌ ) : Gözü büyük olan, büyük ve geniş kara gözlere sahip bir insan (dişil hali: عَيْنَاءُ).

عَيْنَاءُ yabani bir inek; geniş, kara gözleri olan koyun veya keçi; iyi ve güzel bir ifade veya sözcük, manasına da gelmektedir.

مَاءٌ مَعِينٌ : Bir kimsenin kazarak suyuna ulaştığı pınarlar veya kaynaklar; görünür olan, gözle görünen, yüzeyde akan su; akarsu pınarı.

مَعِينٌ : Göz önünde (açıkta) bulunan su kaynağı.

قُرَّةُ عَيْنٍ = göz aydınlığı, sevinç.