KÖK HARFLER: ع و ن
ANLAM:
عَانَ : Orta yaşta olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَانَ (geniş zaman يَعُونُ mastar isim عَوْنٌ):
عَانَتِ الْمَرْأَةُ : Kadın orta yaştaydı ya da o hale geldi.
عَوَانٌ : Orta yaşta bir hayvan veya herhangi bir şey. Ne küçük ne büyük, ne çok genç ne de çok yaşlı.
اَلْحَرْبُ الْعَوَانُ : En çetin muharebe; yağmurla sulanan toprak.
عَاوَنَهُ : Ona yardımcı oldu, yardım etti, destek oldu.
تَعَاوَنَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا : Birbirlerine yardımcı oldular, destek oldular, yardım ettiler.
اَعَانَهُ : Ona yardım etti, destek oldu ya da yardımcı oldu.
رَبِّ اَعِنِّى وَ لَا تُعْنِ عَلَىَّ : Rabbim, bana yardım et ve bana karşı yardım etme veya yardımcı olma.
اِسْتَعَانَهُ ve اِسْتَعَانَ بِهِ : Ondan yardım, destek veya katkı istedi, arzu etti, talep etti ya da dilendi.
اَلْمُسْتَعَانُ : Kendisinden yardım istenecek olan kişi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَعَانَ | fiil-IV | 2 | Yardım etti | 25/4 |
تَعَاوَنَ | fiil-VI | 2 | Yardımlaştı | 5/2 |
اِسْتَعَانَ | fiil-X | 4 | Yardım istedi | 1/5 |
عَوَانٌ | isim | 1 | Orta yaşta, ne çok genç ne de çok yaşlı | 2/68 |
مُسْتَعَانٌ | isim | 2 | Yardım istenilen | 21/112 |
| Toplam | 11 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- أَعَانَ
- عَوْنٌ
- مُعِينٌ
Zıt Manada Kelimeler
- أَعَانَ
- عَوْنٌ
- خُذْلَانٌ > bak: خ ذ ل
- مُعِينٌ
AÇIKLAMA:
İ‘ÂNE ile NUSRET kelimeleri arasındaki fark
( ع و ن – ن ص ر )
Nusret, ancak galip gelmeye çalışan, kavgacı ve isyan eden düşmana karşı olur. İ‘âne ise, böyle birine karşı da olur, bunun dışında bir durumda da olur. İ‘âne ( إِعَانَة ) genel, nusret ise daha özeldir. (Farklar Sözlüğü 275) Bknz: ( ن ص ر )
İ‘ÂNE ile TAKVİYE kelimeleri arasındaki fark
( ع و ن – ق و ي )
Takviye, Allah’tan kula olduğunda, “Allah’ın kulunu çok zor bir şeye kâdir kılması”dır. Takviye kuldan kula olduğunda ise, “ona mal vermek ve adamlarla desteklemek”tir. Takviye, i‘âne’den daha beliğdir. Nitekim “Ona bir dirhem i‘âne etti (yardım etti)” denilir fakat böyle bir cümle için takviye kelimesi kullanılmaz. (Farklar Sözlüğü 275) Bknz: ( ق و ي )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Avn | عَوْن | Yardım. İmdad. | Çoğulu: A’vân |
Avâne | عَوَانَة | Uzun hurma ağacı. |
|
Avnî | عَوْنِى | Yardımla ilgili, yardıma ait. |
|
Muâvenet | مُعَاوَنَة | Yardımcılık. Yardım. |
|
Muâvin | مُعَاوِن | Yardımcı. |
|
İâne | إِعَانَة | Yardım. İmdat. |
|
Muîn | مُعِين | Yardımcı. |
|
Teâvün | تَعَاوُن | Yardımlaşmak. |
|
Müteâvin | مُتَعَاوِن | Yardımlaşan. Birbirine yardım eden. |
|
İstiâne | اِسْتِعَانَة | Yardım isteme. |
|
Müsteân | مُسْتَعَان | Kendisinden yardım beklenen, yardım istenen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَعَانَ : Fiil-IV.
18:95 | قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ |
Diyanet Meali: | Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, (sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım)” dedi. |
25:4 | إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler), “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir” (dediler). |
تَعَاوَنَ : Fiil-IV.
5:2 | وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ |
Diyanet Meali: | İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. |
5:2 | وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. |
اِسْتَعَانَ : Fiil-X.
1:5 | إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ |
Diyanet Meali: | (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. * |
2:45 | وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ |
Diyanet Meali: | Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. |
2:153 | اسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. |
7:128 | قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُوا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, kavmine, “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin.” dedi. |
عَوَانٌ : İsim.
2:68 | قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır.” |
مُسْتَعَانٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İstif’âl Bâbı (X. Bâb).
12:18 | فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | “Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” |
21:112 | قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | (Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. * |