KÖK HARFLER: ع ل ن
ANLAM:
عَلَنَ / عَلُنَ / عَلِنَ : Durum açık, aşikar, ortada veya aleni olmak. Yayılmak. Meydana çıkmak, ortaya dökmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَلَنَ (geniş zaman يَعْلُنُ ve يَعْلِنُ) ve عُلِنَ (geniş zaman يَعْلُنُ) ve عَلِنَ (geniş zaman يَعْلَنُ mastar isim عُلُونٌ ve عَلَانِيَّةٌ vb.).
عَلَنَ الْاَمْرُ ve عَلُنَ ve عَلِنَ : Durum açık, aşikar, ortada veya aleniydi, yayılmıştı ya da o hale geldi.
اَعْلَنْتُهُ : Onu açıkladım, açığa vurdum, meydana çıkardım veya ortaya döktüm.
اِعْتَلَنَ الْاَمْرُ : Durum aleni veya bilindik hale geldi; dilden dile dolaştı.
عَلَانِيَّةٌ : Açıklık veya alenilik (zıt anlamlısı: سِرٌّ ); açıkça, alenen veya yüksek sesle.
رَجُلٌ عَلَانِيَّةٌ : Durumu aşikâr veya açık olan adam.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَعْلَنَ | fiil-IV | 12 | İlan etti, açığa vurdu | 71/9 |
عَلَانِيَةٌ | isim | 4 | Alenî, açık | 13/22 |
| Toplam | 16 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- أَعْلَنَ
AÇIKLAMA
İ’LÂN ile CEHR kelimeleri arasındaki fark
( ج ه ر – ع ل ن )
Her iki kelime de “nefse ait bir manayı ortaya koymak” anlamına gelir. İ’lân için sesi yükseltmek zorunlu değildir, cehr ise sesi yükseltmeyi gerektirir. (Farklar Sözlüğü 427) Bknz: ( ج ه ر )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Alen | عَلَن | Aşikar, apaçık, meydanda olma. |
|
Alîn | عَلِين | Aleni, açık. |
|
Alenî | عَلَنِى | Açık, ortada. | Alenen |
Aleniyyet | عَلَنِيَّة | Göz önünde olma. |
|
Alâniyyeten | عَلَنِيَّةً | Herkesin önünde. |
|
İ’lân | إِعْلَان | Belli etmek. Yaymak. Herkese duyurmak. |
|
İ’lânât | إِعْلَانَات | İlanlar. |
|
Taallün | تَعَلُّن | Aleni, aşikar, meydanda olma. |
|
Müteallin | مُتَعَلِّن | Aşikar, aleni ve meydanda olan. |
|
İ’tilân | اِعْتِلَان | Aşikar ve meydanda olma. İlan olunma, meydana çıkma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
اَعْلَنَ : Fiil-IV.
2:77 | أَوَلَا يَعْلَمُونَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. * |
11:5 | أَلَا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. |
14:38 | رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin.” |
16:19 | وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir. * |
16:23 | لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. |
27:25 | وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | “Szin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir.” |
27:74 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir. * |
28:69 | وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir. * |
36:76 | فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. * |
60:1 | تُسِرُّونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنْتُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. |
64:4 | وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ |
Diyanet Meali: | Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. |
71:9 | ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا |
Diyanet Meali: | “Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.” * |
عَلَانِيَةٌ : İsim.
2:274 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. |
13:22 | وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan… |
14:31 | قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً |
Diyanet Meali: | İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. |
35:29 | وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَ |
Diyanet Meali: | … kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. |