ع ذ ر

KÖK HARFLER: ع ذ ر

ANLAM: 

عَذَرَ : Birisini suçsuz çıkarmak, aklamak; temize çıkarmak; mazeretini kabul etmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

عَذَرَ (geniş zaman يَعْذِرُ mastar isim عُذْرٌ ve مَعْذِرَةٌ):

عَذَرَهُ : Onu suçsuz çıkardı ya da akladı; onu temize çıkardı; mazeretini kabul etti.

اِعْتَذَرَ (mastar isim اِعْتِذَارٌ ) : Kendini mazur gösterdi; kendisi için bir mazeret veya bir özür ileri sürdü ya da sundu.

اِعْتَذَرَ اِلَىَّ : Bana kendini mazur gösterdi; ondan mazeretini kabul etmesini istedi.

اِعْتَذَرَ مِنْ ذَنْبِهِ (ve تَعَذَّرَ ) : Suçundan, günahından veya kabahatinden temize çıktığını ileri sürdü.

Denir ki اَلْاِعْتِذَارُ kelimesinin temel anlamı, bir kimsenin istediği veya kalben bağlandığı şeyden ayrılmasıdır.

اِعْتَذَرَ bir istem veya talebe razı olmamasından kendini mazur gösterdi, manasına da gelebilir. Bir mazeret ileri sürmedi, manasına da gelmektedir (zıt anlamı).

اِعْتَذَرَ مِنْهُ o kişi veya şeyden yakındı, manasına da gelmektedir.

اِعْتَذَرَتِ الْمِيَاهُ : Sular kesildi.

عَذَّرَ (mastar isim تَعْذِيرٌ ): Kendini mazur gösteriyor gibi davrandı, fakat herhangi bir mazereti yoktu ya da makul bir mazeret ileri sürmedi; üzerine düşenden azını yaptı, bir işte savsak ve yetersizdi ki bu hiç yokken bir mazereti varmış gibi gözükmesine neden oldu.

مُعَذِّرٌ : Özür uyduran.

عُذْرٌ ve مَعْذِرَةٌ : Sayesinde birinin kendini mazur gösterdiği bir mazeret; bir özür; bir bahane.

عُذْرٌ başarı veya zafer, manasına da gelmektedir.

لِمَنِ الْعُذْرُ : Başarı veya zafer kimin?

المَعَاذِيرُ : Örtüler, perdeler.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
اِعْتَذَرَ fiil-VIII 5 Özür beyan etti, özür diledi 77/36
عُذْرٌ isim 2 Özür, mazeret 18/76
مَعْذِرَةٌ isim 4 Mazeret, özür beyan etme 7/164 Çoğul: مَعَاذِيرُ
مُعَذِّرٌ isim 1 Özür uyduran 9/90

Toplam 12


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • تَعَذَّرَ
    • اِسْتَحَالَ > bak: ح و ل
  • عُذْرٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • تَعَذَّرَ
  • عُذْرٌ

AÇIKLAMA

İ’TİZÂR ile TEVBE kelimeleri arasındaki fark

( ت و ب – ع ذ ر ) 

Tevbe eden kimse, tevbe konusu olan günahı işlediğini ikrar eden ve bu konuda herhangi bir özrü olmadığını itiraf eden kimsedir. Mu’tezir ise, yaptığı çirkin şeyde bir özrü bulunan kimsedir. Bknz: ( ت و ب )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Üzr (Özür) عُذْر Bir kusurun afvı için gösterilen sebep.
Ma’zire مَعْذِرَة Özür etmek. Özürler. Perdeler. Çoğulu: Meâzir
Ma’zeret مَعْذَرَة Kendini veya başka birini özürlü göstermek için ileri sürülen sebep, özür, bahane.
Ma’zûr مَعْذُور Özürlü. Özrü olan. 
Ta’zîr تَعْذِير Yapmacıktan özüt beyanı.
Muazzir مُعَذِّر Ta’zir eden, sahte özür süren.
Muâzere مُعَاذَرَة Ma’zeret, özür dileme.
Taazzür تَعَذُّر Özür bildirmek.
Müteazzir مُتَعَذِّر Özürlü. Meydana gelmesi zor olan.
İ’tizâr اِعْتِذَار Özür dileme.
Mu’tezir مُعْتَذِر Özür dileyen. 
Azrâ عَذْرَاء El değmemiş bakire kız.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

اِعْتَذَرَ : Fiil-VIII. 

9:66لَا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ
Diyanet Meali:Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz.
9:94يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ
Diyanet Meali:Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir.
9:94قُلْ لَا تَعْتَذِرُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا اللَّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi.”
66:7يَا أَيُّهَا الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ
Diyanet Meali:Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin!
77:36وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
Diyanet Meali:Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler. *

عُذْرٌ: İsim. 

18:76فَلَا تُصَاحِبْنِي قَدْ بَلَغْتَ مِنْ لَدُنِّي عُذْرًا
Diyanet Meali:(Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam), artık benimle arkadaşlık etme.  Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim).”
77:6عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
Diyanet Meali:Özür ya da uyarı olmak üzere…*

مَعْذِرَةٌ : İsim. Çoğulu: مَعَاذِيرُ

7:164قَالُوا مَعْذِرَةً إِلَىٰ رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)” demişlerdi.
30:57فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
Diyanet Meali:O gün zulmedenlere mazeretleri fayda sağlamaz, Allah’ı razı edecek amelleri işleme istekleri de kabul edilmez. *
40:52يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ
Diyanet Meali:O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır. *

مَعَاذِيرُ : İsim. Çoğul. Tekili: مَعْذِرَةٌ

75:15وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ
Diyanet Meali:Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da…*

مُعَذِّرُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُعَذِّرٌ

9:90وَجَاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْأَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler.