ف ر ح

KÖK HARFLER: ف ر ح

ANLAM: 

فَرِحَ : Sevinmek; kıvançlı, sevinçli veya mutlu olmak. Oldukça hoşnut veya memnun olmak. Ölçüyü aşacak şekilde sevinmek; çok sevinmek. Böbürlenmek. Küstahça ve nankörce davranmak. Şımarmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
فَرِحَ fiil-I 16 Sevindi, şımardı 42/48
فَرِحٌ isim 6 Şımarık, ferahlık duyan, sevinçli 11/10

Toplam 22

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • فَرَحٌ
  • فَرِحٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • فَرَحٌ
    • حُزْنٌ > bak: ح ز ن
    • كَرْبٌ > bak: ك ر ب
    • اِبْتِئَاسٌ > bak: ب أ س
    • كَمَدٌ
    • تَرَحٌ
    • شَجَنٌ
  • فَرِحٌ

AÇIKLAMA:

İSTİBŞÂR ve SÜRÛR ve FERAH kelimeleri arasındaki fark

( ب ش رس ر رف ر ح )

İstibşâr, “müjdelenme sebebiyle sevinmek” anlamına gelir. Beşera’nın asıl anlamı, “yüzün dış çizgilerinde sevincin açıkça görülmesi”dir. 

Sürûr (sevinç), hakiki anlamda bir fayda veya lezzet sebebiyle gerçekleşir. Zıddı hüzn’dür. Bilindiği gibi hüzn, felaketler sebebi ile olur.  

Ferah, kendisinde bir fayda veya lezzet olmayan bir şey sebebiyle de olur. Zıddı gamm’dır. İnsan, gerçekte bir zarar söz konusu olmaksızın, zarar olduğunu zannederek gamm duyabilir. Aynı şekilde  insan, hakikati olmayan bir şey sebebiyle ferahlık duyabilir. Rüya görenin, rüyadaki iyilikler sebebiyle ferahlaması gibi. Oysa gerçek olmayan bir şey sebebiyle hüzn ve sürûr caiz değildir. (Farklar Sözlüğü 394) Bknz: ( ب ش رس ر ر )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ferah فَرَح Kalp, gönül, iç vb.nin sıkıntısız, tasasız olma durumu.
Ferih فَرِح Sevinçli, ferahlı. Neşeli.
Ferîh فَرِيح Ferahlık içinde geçen.
Ferîha فَرِيحَة Sevinçli, ferahlı. Neşeli.
Ferhân (Ferîhân) فَرْحَان Ferahlı. Sevinçli. 
Ferhat فَرْحَة Rahatlık. Sevinç. Meserret. 
Tefrîh تَفْرِيح Ferahlandırma, gönül açma.
İfrâh إِفْرَاح Ferahlandırmak. Memnun etmek.
Müteferrih مُتَفَرِّح İçi açılan, ferahlanan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

فَرِحَ :  Fiil-I. 

3:120 وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا
Diyanet Meali: Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler.
3:188 لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوْا وَيُحِبُّونَ أَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا
Diyanet Meali: Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, (sakın azaptan kurtulacaklarını) sanma.
6:44 حَتَّىٰ إِذَا فَرِحُوا بِمَا أُوتُوا أَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً
Diyanet Meali: Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık…
9:81 فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Allah’ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına sevindiler.
10:22 حَتَّىٰ إِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ
Diyanet Meali: Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar…
10:58 قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ
Diyanet Meali: De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.” *
13:26 وَفَرِحُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا مَتَاعٌ
Diyanet Meali: Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir.
13:36 وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ
Diyanet Meali: Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler.
27:36 فَمَا آتَانِيَ اللَّهُ خَيْرٌ مِمَّا آتَاكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ
Diyanet Meali: “Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.”
28:76 إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
Diyanet Meali: Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.”
30:4 لِلَّهِ الْأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali: Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir.
30:36 وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا
Diyanet Meali: İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler.
40:75 ذَٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ
Diyanet Meali: Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ötürüdür.
40:83 فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ
Diyanet Meali: Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar).
42:48 وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا
Diyanet Meali: Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir..
57:23 لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَا آتَاكُمْ
Diyanet Meali: Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.)

فَرِحٌ : İsim. 

3:170 فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ
Diyanet Meali: Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak (rızıklandırılmaktadırlar).
9:50 وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ
Diyanet Meali: Sevinerek dönüp giderler.
11:10 لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّئَاتُ عَنِّي إِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌ
Diyanet Meali: (Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak) mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o, şımarık ve böbürlenen biridir.
23:53 فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Diyanet Meali: (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. *
28:76 إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ
Diyanet Meali: Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.”
30:32 وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Diyanet Meali: (Dinlerini darmadağınık edip) grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.