KÖK HARFLER: س ب ط
ANLAM:
سَبِطَ / سَبُطَ : (Saç) canlı veya dağınık ve salınmış değil; düz, cansız olmak.
AÇIKLAMA:
سَبْطٌ kelimesi temelde “dışarıya ya da ileriye doğru kolaylıkla yayılmak, genişlemek ya da uzamak” anlamına gelir. Şöyle kullanılır:
شَعْرٌ سَبِطٌ : Kıvırcık olmayan düz saç. Fiil olarak ‘Saç kıvırcık değil düz idi ya da o hale geldi” anlamında سَبِطَ şeklinde kullanılır. Bu fiilin mastarı سُبُوطٌ ve سَبَاطَةٌ şekillerinde gelir.
امرأةٌ سَبْطَةُ الْخِلْقَةِ : İnce uzun, yumuşak ve narin, yapılı kadın.
رَجُلٌ سَبْطُ الْكَفَّيْنِ : Her iki avucu uzun adam. Bununla cömertlik ifade edilir.
سِبْطٌ : Çocuğun çocuğu, torun. Burada sanki “dalların uzayıp gidişi” ifade edilmek istenir. Çoğulu اَسْبَاطٌ şeklinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ : Ya’kûb ve esbâta… (2/136). Yani “Her bir kabilesi aynı adamın neslinden gelen kabilelere…” Yine şöyle buyurmuştur: وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا : Onları on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık (7/160)..
سَابَاطٌ : İki ev arasında bulunan dışa ya da ileriye doğru yayılan, genişleyen ya da uzayan tavan ya da çatı.
أَخَذَتْ فُلانًا سَبَاطِ : Falan kişiyi kendisine çekip döşeğe uzatacak, serecek veya boylu boyunca döşeğe yayacak bir hurma tuttu.
سُبَاطَة : Süprüntülen oluşmuş bir hat.
سَبَطَتِ النَّاقَةُ وَلَدَهَا : Dişi deve karnındaki yavrusunu (1) ya henüz gelişimini tamamlamadan (2) ya vücudu, biçimi belirginleşmeden, belli olmadan (3) ya da gelişimini tamamlamadan önce tüyleri çıkmışken düşürdü. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَبِطَ (geniş zaman يَسْبَطُ) ve سَبُطَ (geniş zaman يَسْبُطُ mastar isim سَبَطٌ veya سَبْطٌ):
سَبِطَ الشَّعْرُ : Saç, canlı veya dağınık ve salınmış değil; düzdü, cansızdı ya da o hale geldi.
سَبِطَ الْمَطَرُ : Yağmur peşi sıra düşüyordu, bereketli ve boldu. Nitekim, سَبَطَ kelimesinden uzunluk ve bolluk anlamı vardır.
هُوَ سَبَطُ الْيَدَيْنِ : Cömert ve eli açıktır.
سِبْطٌ : Bir torun; bazılarına göre, bu kelime حَفِيدَةٌ kelimesine göre, bir kız evladın çocuğu için daha yaygın kullanılmaktadır. Mümtaz bir çocuk; bir Yahudi kabilesi.
اَلْحَسَنُ وَ الْحُسَيْنُ سِبْطَا رَسُولِ اللّٰهِ : Hasan ve Hüseyin, Allah’ın (c.c.) Peygamberi’nin (s.a.v) iki erkek torunudur.
اَسْبَاطٌ çoğuldur, torunlar, evlatlar; bir topluluk, manasına gelmektedir.
اَلسَّبَطُ : Birçok dalı, fakat bir kökü olan ağaçlar.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَسْبَاطٌ | isim | 5 | Torunlar. Kabileler. Yakub Aleyhisselam’ın evladlarından olma kabilelerdir ki, on iki kabile olup Yakub Aleyhisselam’ın on iki oğluna nisbet edilirler. (Çoğul) | 7/160 | Tekili: سِبْطٌ |
| Toplam | 5 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sıbt | سِبْط | Evlad, torun. | Çoğul: Esbât |
Sıbteyn | سِبْطَيْنِ | İki torun. |
|
Sıbtân | سِبْطَان | Torunlar. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَسْبَاطٌ : İsim. Çoğul. Tekili: سِبْطٌ
2:136 | وَمَا أُنْزِلَ إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ |
Diyanet Meali: | İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene.. |
2:140 | أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ |
Diyanet Meali: | Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? |
3:84 | وَمَا أُنْزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Allah’a,) Bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene.. |
4:163 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ |
Diyanet Meali: | İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, (ve) torunlarına vahyetmiştik. |
7:160 | وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا |
Diyanet Meali: | Biz onları on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık. |